cumartesi günü bile çalışmak

mischief
Zengin çocuğu değilsen karşılaşacağın tablo. Kamuya atanma işi de eskide kaldı, çok zor.
Bir tür Kölelik olsa da mecburiyettir.zengin değilsen çalışmama lüksün yoktur.
sadecegercekler1992
modern kölelerin yaptığı eylemdir. avrupalılar artık haftanın 4 günü günde 6 saat çalışıyorlar bizde cumartesi bile çalışıyorsun. utanmasalar pazar bile çalıştıracaklar. verdikleri ücret de bübük kadar.
kendinitavuksanankartal
Verimli çalışıldıgı taktirde çalışmanın kötülenmesine karşıyım. Protestan çalışma ahlakını hepimiz benimsemeliyiz diye düşünüyorum.

İstifa etmeden önce çalıştıgım yerde hafta içi hafta sonu farketmez hemen her dakika çalışıyordum ve oldukça verimsizdi.Hatta sessiz istifa modundaydım.
Şimdi ofis açtıktan sonra ise cumartesi günleri çalışmayı ben teklif ettim. İkimiz cumartesi günü bir sonraki haftanın planlamasını yapıyoruz, gözden kaçırdıklarımızı kontrol ediyoruz. Dolayısıyla hem verimli oluyor hem de planlama yaptıgın için kafan rahat oluyor.

İdareci oldugumda benimle çalışan herkes koşa koşa gelirdi. Hatta şimdi bile abi çağırırsan seninle çalışmak için işimizi bırakır sana katılırız diyebiliyorlar. Çünkü çok çalışmak değil verimli çalışmanın ne oldugunu öğrendiler. Ve idareci ne kadar işin detaylarını bilen yetenekli bir empat ise o kadar keyifli bir şekilde çalışıyorlar.

Yetişmeyecek iş yoktur. Yetiştiremeyen yöneticiler vardır.

horny meydan
Bunun zengin çocuğu olmakla alakası yok arkadaşlar. Çalıştığınız şirketle alakası var. Çalışanlarına insan olarak görmekten çok köle gözüyle bakan, çalışanından alacağını alıp gerisini düşünmeyen zihniyetteki insanlarla çalışırsanız buna maruz kalırsınız. Ama hayat bu şekilde çalışmaya zorlar sizi. Bunda da yapacağınız tek şey sizin de bu durumu zorlayıp kendinizi geliştirip, kendinizi kanıtlayıp insana insan gibi davranan şirketlerde çalışmak için aksiyon almaktır.
mischief mischief
özel sektörde olup 6 gün çalıştırmayan görmedim, ülke gerçekleri bambaşka. şirketlerin insanlığıyla, kendin geliştirmekle zerre alakası yok, hepsi aynı.
Kendini geliştiren odtü, itü, boğaziçi mezununu da köle gibi çalıştırıyorlar,üniversite okumanın bir anlamı kalmadı.
horny meydan horny meydan
"özel sektörde olup 6 gün çalıştırmayan görmedim"
Çok iddialı bir cümle. Bir daha düşün.
mischief mischief
İstisnalar kaideyi bozmaz
Gözlemlerimi söylüyorum
mischief mischief
Üniversiteden mezun birine sunulan şartlara bakman lazım demek istediğimi anlarsın
Sektör fark etmez
horny meydan horny meydan
Kankam anladığım kadarıyla bu iş olayının başındasın. Daha çok fazla imkan var. İstisna olamayacak kadar.
horny meydan horny meydan
Valla hocam safi üniversite mezunu olmak yetmiyor. Çok önemli bir şey değil okul bitirmek
mischief mischief
Ülkenin yarısından fazlası asgariye çalışırken çok iddialı sözler bunlar
Senin bahsettiğin olay küçük kesim tecrübeli beyaz yaka için geçerli
mischief mischief
ayrıca yapay zeka ile sağlık sektörü hariç imkanlar bitecek şimdiden buraya yazıyorum
Masabaşı beyaz yakanın yaptığı uyduruk işi yapay zeka da yapabilir
horny meydan horny meydan
Kankam burada kilit nokta kendini geliştirmek.
mischief mischief
Kendini geliştirme olayı eskiden geçerliydi, yabancı dil bilen, yazılım öğrenen, kendimi geliştirmek için her şeyi yapan insanlar ya iş bulamıyor ya da komik rakamlar teklif ediliyor. Bildiğim için söylüyorum. Arz talep dengesi bozuldu. İstediğin kadar geliştir senin kadar geliştiren binlercesi var. Rekabet kızıştı.
horny meydan horny meydan
Ooookey
mischief mischief
Amerikada Stanfordda yüksek ortalamayla mezun mühendis insanlar bile iş bulamıyor durum sandığından da kötü.
mischief mischief
Stanfordda okuyan adama da kendini geliştirmemiş diyorsan diyecek sözüm yok
horny meydan horny meydan
Tamam kankam haklısın
mischief mischief
Evet çoğu zaman 🙏👍👌
succulent
Keşke cumartesi günü hiç kimse çalışmasa, mesela insanlar hasta olmasa aciller açılmasa, suç işlenmese kolluk kuvvetleri evde otursa, herkes evde otursa hizmet sektörüne gerek olmasa, keşke hepimiz ctesi evde olsak, hiçbir insan çalışmak zorunda kalmasa. Saygılar
alaskan crab
cumartesi pazarım yok, her gün benim için potansiyel iş günü. Aynı şekilde pazartesi sendromum da yok. Sorun bence heyecan duyulan ve kendi işiniz olan bir şeyde çalışmamak. Birilerinin kararları doğrultusunda robot vari hareket edilen işlerde, insan kendini ortaya koyamadığı için, üzerine büyük yük olur, sıfır heyecanla bir şeyleri zoraki ve sırf birileri bekliyor diye yapmaya başlar. İşte böyle işler insanı yıpratır ve yavaş yavaş yok eder. Ben başkaları için çalıştığım zamanlarda da, işi sahiplenir, geliştirmek için önerilerde bulunur, kendi yaptığım işi kolaylaştıracak ve verimliliğimi arttıracak şekilde düzenlemelere girişirdim. Tabi bu çaba, diğer iş arkadaşları tarafından yalakalık, kendini gösterme çabası ya da aynı maaşı alıyoruz ama bu daha çok uğraşıyor, bizi kötü gösteriyor diye, içten içe bir ayak kaydırma uğraşı olarak görüldü. Ben ise, oyalandığım ve bir şeylere katkı sağladığım için kendimi değerli hissetmekle, işimi sevmeye çalışmakla meşguldüm.

Bu dediklerim beyaz yaka için de geçerli değil sadece, bundan birkaç yıl önce, ev tadilatında, parke yapan ustayla ayak üstü konuşuyorduk. Adam işim iyi hoş ama, diz üstünde çok durmak gerekiyor, belli bir yıldan sonra da ağrıtıyor tarzı bir şey söyledi. Pantolonunun diz kısmına sünger falan dikmiş, bir şeyler denemiş ama yine de pek faydası yokmuş. Ben de kaykay tarzı, dize takılan ürünler olduğundan bahsettim, ayakta da sorun çıkartmıyor pek, diz üstüne geçince de, tekerlekli yapısı, kolay hareket etmeyi ve ağırlığı dağıttığı için de faydalı olabilir dedim. Çok şaşırdı, kesin alırım onu bakayım falan dedi. mavi yaka yabancı çalışanlar, bu konularda çok profesyoneller, kullandıkları malzemeler ve işlerine yaklaşımları, o kadar iyi ki, kendilerine has bir "cool" havaları bile var. Bizim ustalar ise, anam babam kara düzen, o an ne elden geliyorsa girişen kişiler oluyor.

Örneğin askerdeyken, nizamiye sorumluluğu bana verildiğinde, dünya'nın en saçma sistemiyle karşılaşmıştım. üç kısımdan oluşan nizamiyede, ilk kısımdan bomba kontrolü yapılıp geçen araba, ikinci kısımda düğmeye basılıp, bariyer kaldırılarak, aracın geçişi sağlanıyordu. Sorun şurda ki, orta kısım bir kapalı bir mekan, arabanın gelişi görünmüyor, en üst kısımdan aracın beklediği görülünce, orta kısım aranıyor ve, "bariyeri kaldır araç gelmiş bekliyor" denilmek durumunda kalınıyordu. Benim bilmediğim akıllıca bir şey mi var acaba diye üstlerime sorduğumda ise, "zamanında öyle yapılmış, devam ediyor işte" cevabı verildi. Büyük bir sorun değil gibi dursa da, bazen rütbeli araçlar geliyor, 5 dakika falan bekleyip, sonra hepimizin ağzına sıçıyorlardı. Çok basitçe bir dokunuşla, o düğme tertibatını, asker olan bir ustayla konuşup, üst kısma aldırdım. tüm sorun çözüldü. bir uzman çavuş, "yaklaşık 10 yıldır buradayım, her gelen nizamiyeci bu konuda ağlar, ilk kez düzelteni gördüm" dedi. Aşırı zeki olduğum için değil, sorun bariz olmasına rağmen, sorumluluk alıp, kimsenin düzeltmek istemediği şeye burnumu soktuğum için bu gerçekleşti ve içsel bir tatmin yarattı. İşi sevmek, kendinizden bir şeyler katarak, onu daha iyi yaptıkça da, mutlu olarak gerçekleşen bir şey.

İnanın bana yığınla paranız olsa ve istediğiniz kadar tatil yapabileceksiniz dense, belki o heyecanla bir sene hiçbir şey yapmadan kafanıza göre yaşayabilirsiniz ama sonrasında, içinizde kapanmayacak bir boşluk büyümeye başlar. İşe yaramazlığınız içten içe sizi ele geçirir, bu da kendinize hoyratça davranmanıza ve değerinizi kaybetmenize sebep olur. Yapacak, tutunacak, uğraşacak bir şeyler arayışına girersiniz. Bir şeylerle meşgul olmak, bu şekilde boşluğa düşmekten her türlü iyidir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol