bu ingilizce denen hede bize tam oturmuyor. bir kaç hafta önce bankada bir işim vardı, kiosktan numaramı aldım sıra bekliyorum. arkamdan iki kişi bir banka görevlisiyle ingilizce konuşarak müdürün odasına geçti. Kapalıçarşı İngilizcesi değildi ve gayet akıcı konuşuyorlardı. ama arkamı dönüp tiplerini görmememe rağmen bunlar kesin türk dedim.
neyse, biraz zaman geçti, kah telefonda maillerime bakıyorum, kah sıra bekleyen diğer mudilerin karakter analizini yapıyorum. ara ara hafif yan dönüp müdürün odasını da kesiyorum, bunlar ne zaman çıkacak diye. Hafif bir hareketlenme sezip döndüm baktım çıkıyorlar odadan.
evet tiplere bizden diyebiliriz, ama demeyebiliriz de. konu ortada. acaba yanlış ahkam kesmiş olabilir miyim diye bir tedirginlik dalgasına doğru sürüklenirken, rahatlatıcı hamle oturduğum yere yakın taraftan yürüyen çocuktan geldi. “abi kadın da pek güzelmiş be!”
ne kadar iyi ingilizce konuşursak konuşalım, uzun yıllar yurt dışında kalıp kulak aşinalığı kazanmadıkça aksan ve vurgumuz yerli malı yurdun malı olduğumuzu kanıtlıyor.
neyse, çocuklar çıktıktan sonra zafer kazanmış komutan edası ve müstehzi bir gülümsemeyle günüme devam ettim. bütün bunlar başlığın cevabını vermiyor diyenlere de selam olsun. aklıma bu geldi bunu anlattım. başka alakasız bir başlıkta da bu başlığın cevabını veririm herhalde :)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?