Türkiye kısa zaman aralıklarında, sahte bir refah haricinde hiçbir zaman sorunsuz bir ülke olmadı.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren ele alırsak yeni kurulmuş bir ülkenin iktisadî ve ictimaî sorunları, 30'lu yıllardaki küresel buhranın korkunç etkileri, ikinci dünya savaşı esnasında yaşanan sorunlar, Osmanlı döneminden kalma sosyal ve hukukî sorunlar, devletin tüfek bulamadığı için ertelemek zorunda kaldığı operasyonlar, ülke liderinin "70 cent'e ihtiyacımız var." Dediği dönemler, sağ sol kavgaları, faili meçhul cinayetler, darbeler, devalüasyonlar, pkk terörü, irticaî ayaklanmalar, din ve vicdan özgürlüğünde yaşanan haksızlıklar... Ülkemizin her 10 yılı felaketlerle, buhranlarla, krizlerle, bunalımlarla dolu.
Ancak partizanlıkla akp öncesi dönemi parlatmak isteyen insanlar hayalî bir müreffeh ülke tahayyül ediyorlar zihinlerinde. Özellikle 90'ları övüyorlar. Acınası bir komiklik. sorsan 90'larda "insanların umudu vardı." Evet. Pkk terörünün pik yaptığı, Hizbullah'ın korkunç cinayetler işlediği, bir gecede paranın yüzlerce kat değer kaybettiği, batıda çıkan hiçbir teknolojik alete erişemediğimiz, tesettürlü olduğunuz için üniversiteye giremediğiniz dönemlerde hepimiz umut doluyduk.
Türk muhalifi etikete bakar. Onlar için mini etekli bir kadının elinde şarapla poz verdiği bir fotoğraf karesi ya da televizyonda gördüğü bir rakı reklamı o günleri özlemle anmak için kâfidir.
Başlıktaki kinayeyi ve kimlerin kast edildiğini anlıyorum ama yine de sanat ifadesinin bu parazitleri tanımlamak icin kullanılmasına da üzülüyorum.
Sanatla ilgileri yoktur aslında bu tiplerin. Yaptıkları şey toplumu uyuşturan diziler, iki notalı gürültü kirliliği müzikler. Yaptıkları sanatı(!) yazının icadından önceki toplumlar daha iyi yapıyordu.
Bunlar ciddi anlamda parazitlerdir. Küresel ve ulusal pek çok cemiyetten fonlanır, mafyatik bir düzenleri vardır. Adam kayırma, yetenek engelleme, tekelcilik her herze bulunur bunlarda. Cahildir çoğu. Zehirli fikirlerini kendilerinden daha akılsız kitleye yuttururlar. İşin biraz içinde olanlar özellikle kitap piyasasındaki rezillikleri iyi bilir.
Toplumun, ûlkenin faydasına yaptıkları bir is yoktur. Çünkü kazandıkları paraları ülkeye zarar verdikleri için kazanırlar.
İslâmofobi ülkemizde Arap düşmanlığı maskesine saklanır.
"Türklerde ırkçılık yoktur. Araplar hariç."
Esasında bu gibi lakırdılar hayli demode. Tarihî kayıtlarda buna benzer pek çok ifade bulabilirsiniz. Örneğin Rusları devşirme almazdı pek Osmanlı. İtaat altına alınamayacak, kaba saba adamlar olduğu düşünülürdü. Araplar için de ordu ve savaş düzenine uygun olmadığı ile ilgili kayıtlar vardır tarihimizde.
Kültürün yoğun hissedildiği, insan gücünün mühim olduğu günlerde bu ifadelere itibar edilebilirdi. Günümüzde ise bunun gibi sözler oldukça sığ. Askeri teknoloji, diplomasi, iktisadî vaziyet tüm bunlar kâmilen denkleme giriyor. "en iyi ihraç kalemi kara ordusu" olan Almanlar bugün iyi birer savaşçı mı?
yukarıda İslamiyet ile ilgili herhangi bir nefret söylemi yazmadım. sorun arapların savaşçı olması değil, sefil bir millet olması. (askeri, iktisadi, toplumsal)
Sözlük formatı demode bir format. Defalarca klonlarıyla birlikte de doyuma ulaştı. çok basit bir şiar vardır:
Taklit ederek bir yere varamazsın. Karşı tarafta ne yoksa onu vaad ederek başarıya ulaşırsın. Ekşi veya diğer onlarca klon sözlük varken burada yazmak için bir sebep yok. Ancak yaratıcı biçimde bir farklılık sunarsan, tematik, rakiplerinde olmayan bir yaklaşım sergilersen kalıcı olabilirsin.
Başı sonu belli olmayan, ucuz aforizmalarla dolu bir dejenerasyon pornosu. Sinematografi açısından zaten bir facia. Arada kalmış, kişiliğini tam oturtamamış, kültürel yönü zayıf insanları avlamak için çekilen ucuz bir pornografi. Bizim gibi arada kalmış toplumlarda elbette övgü alacaktır ancak acınası derecede komik bir film.
Türk edebiyat tarihinin en iyi ediplerindendir. Bozkurtlarındaki anlatım kalitesine yaklaşabilen çok az yazar vardır. Öyle ki tasvir ettiği her manzara, kağıda döktüğü, anlattığı her karakter canlı kanlı karşınızdaymış gibi hissedersiniz. Satırlarla bir film çekmiştir adeta.
Yerel seçim sonuçlarıyla çok şaşırtmış bir şehirmiş üstteki yazıya göre. Çünkü chp'ye oy vermiş. Yani tahmin edilenden daha akıllılarmış aslında. Onu demeye getiriyor sanırım.
Halbuki birkaç yıl önce akp'ye vermişlerdi. O zaman aptallardı, çomarlardı, beyinsizlerdi. 5 senede kültürel devrimini gerçekleştirmis Adıyaman. Türkiye'nin floransası, Oxford'u adıyaman. Az şey değil. Ülkeyi kurtaracak adamların, en dürüst siyasetçilerin, adeta üst insanların bulunduğu chp bünyesinden belediye başkanı seçtiler. Hayrete düşmemek elde değil. Teşekkürler Adıyaman. Sen olmasan ne yaparız?
Yıllarca bu ülkenin zihniyetini zehirlemiş, uyuşturmuş; yüzeyselliği, her türlü ahlâk yoksunluğunu dayatmış bir çukur. Ünlü adındaki cahil sürüsünü kıt kadar akıllarıyla ve korkunc bir cehaletle kanaat önderi gibi parlatmıştır. Ülkedeki fikrî tembelliğin başat sebeplerinden birisi olmuştur ki Avrupa medyası ile(pek masum olmasalar da) türk medyasını kıyasladığimızda fark daha iyi anlaşılır.
Almanya'ya en büyük zararı vermiş tarihî figür. Bir dahi falan değildi. Ortalama bir zekaya, üstün bir hitabet yeteneğine sahipti. Her şeyden önce Hitlerle birlikte sadece devlet değil, Alman toplumu da gerilemiştir. Almanya'nın elit sınıfına büyük darbeler vurmuş, halk yalakalığıyla Alman elitizmini mahvetmiştir.
Siyasî olarak verdiği zararı yazmaya gerek yok. ikinci dünya savaşının masum bir başrolü yoktur.
Ûstad bana sorarsanız bu hem doğru hem yanlış. Aslında tıp en büyük atılımını 19. Yüzyılda yaşıyor. Yani Hitler olmasaydı da elimizde bir birikim vardı ve çok da farklı olmazdı. Hiç katkısı yok demiyorum elbet.
Ancak şunu kabul ederim. Göz hastalıkları. Göz hastalıkları konusunda hitler döneminin deneyleri gerçekten sahaya muazzam katkılar sunmuştur ki bugün göz tıp alanında çok ilerlemiş sahalardan birisidir.
Gizemini kaybetti. Gizem bir kadının süsüdür. Fikrini, bedenini gizem dolu bir şuhlukla akla kazıyan kadın kalmadı pek. Kadınin başkenti hayallerken, hayal edilmeye layık çok az kadın var.
Cehaleti anlayabiliyorum. Fanatikliği anlayabiliyorum. Umursamazlığı da anlayabiliyorum ama burçlara inanıp üzerine kafa yoracak kadar aklı terk etmeyi anlayamıyorum.
Burç dediğiniz olgu başlı başına ilk etapta saçmalık zira bütün bir model dünyanın merkezde olduğu ve diğer gezegen ve yıldızların dünyanın etrafında döndüğü bir sisteme dayanıyor. Evet. Burçlara inanan biri pratikte dünyanın evrenin merkezinde durduğuna güneşin de onun çevresinde döndüğüne inanıyor.
Franz Kafka'nin opus magnumu, en meşhur eseri olarak bilinir. Orijinal adı "Der Verwandlug" Türkçe'ye "dönüşüm" olarak tercüme edilmiştir. Daha eski tercümelerde "değişim" ifadesi yer alsa da dönüşüm tercümesi daha isabetli kabul edilir. Orijinal dili: Almanca
Kitabın ana karakteri Gregor Samsa bir sabah kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Sembolizmin yerinde kullanıldığı, son derece duru bir üslûpla aykırılığın bir panaromasına şahit oluruz bu eserde. Artık Gregor Samsa kendisine çok leziz gelen yemekleri beğenmez örneğin. Eskiden tiksindiği çürük çarık sebzeler onun iştahını kabartır. Toplum için de artık iğrenç birisidir o. Bir hamamböceğidir. Tiksinilen, iğrenilen, yok edilmesi gereken bir böcek. O artık herkes gibi düşünmez. Toplum normlarını kabul etmez. İğrenç, yobaz, sapık, ahlaksız, geri kafalı olarak tanımlanmak için daha ne olması gerekir? Ya da bir böcek gibi görülmek için...
Ciddi kısıtlamalara gidilmesi gereken, herkesin ulaşamaması gereken bir teknoloji. Bir cehalet salgını başlattı kimse farkında değil. Kısıtlamaları artmalı, toplumun çok küçük bir yüzdesine sağlanmalı ideal bir dünyada.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?