hep yapıyorum bunu ya. 'şunu asla yapmam, bunu asla yapmam' hiç sekmez ama mutlaka yaparım o şey her neyse. sonra 'amaaann ne var yaptıysak yaptık işte' hiç mi akıllanmaz bir insan? ben asla.
delirtip delirtip 'ne yaptım ki' demesi...
orada bir 'seni seviyorum' saklı benim açımdan. ama işte anlayana...
en sevdiğim makyaj malzemesi ama sürmesi uğraştırıcı olduğu için çoğu zaman üşeniyorum.
kimse beni anlamıyor klişelerine girmek istemiyorum ama etrafımdaki kimse bir şeylerin konuşularak çözülebileceğine inanmıyor gibi geliyor. herkesle bir sorunum var aslında ama bunu onlarla konuşmak istediğimde aldığım cevapların konuyu geçiştirmek üzerine olması işleri pek kolaylaştırmıyor açıkçası.
chatgpt kadar olamıyorlar. gerçekten yazıklar olsun.
chatgpt kadar olamıyorlar. gerçekten yazıklar olsun.
yalan olduğunu bilerek zaten mutlu olunmaz. yalan olduğunu bilmiyorsan da öğrenince enayi gibi hissediyor insan.
kesinlikle doğrularla mutsuzluk diyorum. bir gün üzülürsün, iki gün üzülürsün, sonra geçer.
ama diğer türlü, onca mutluluğun sadece bir yalandan ibaret olduğunu anlayınca bunu unutmak öyle kolay olmaz.
kesinlikle doğrularla mutsuzluk diyorum. bir gün üzülürsün, iki gün üzülürsün, sonra geçer.
ama diğer türlü, onca mutluluğun sadece bir yalandan ibaret olduğunu anlayınca bunu unutmak öyle kolay olmaz.
hep bir acelesi varmış gibi davranan insanları sevemiyorum. yani ne(re)ye yetişmeye çalışıyorsunuz bu kadar?
müzik açıp, bir yandan bir şeyler içerek hazırlanmayı seviyorum.
bir kahveyi yavaş yavaş içmeyi seviyorum.
sakin bir tonda kelimeleri tane tane kullanarak kendimi anlatmayı seviyorum.
yolda aheste yürümeyi, (kaldırımlar ve yaya geçidi hariç) etrafımı izlemeyi seviyorum.
bir yere yetişme telaşında olmamayı çok seviyorum açıkçası ve sürekli bir yerlere yetişecekmiş gibi aceleci insanları hiç anlayamıyorum.
müzik açıp, bir yandan bir şeyler içerek hazırlanmayı seviyorum.
bir kahveyi yavaş yavaş içmeyi seviyorum.
sakin bir tonda kelimeleri tane tane kullanarak kendimi anlatmayı seviyorum.
yolda aheste yürümeyi, (kaldırımlar ve yaya geçidi hariç) etrafımı izlemeyi seviyorum.
bir yere yetişme telaşında olmamayı çok seviyorum açıkçası ve sürekli bir yerlere yetişecekmiş gibi aceleci insanları hiç anlayamıyorum.
bu gün marketten dönerken bir adamın bir başka adama bağırarak bir şeyler söylediğini duydum, ne dediğini de anlamadım dedim kesin kavganın ortasında kalacağım falan ama meğerse adam sinirli değilmiş konuşma tarzı buymuş. aşırı sinir bozucu.
hı-hııı. tonlamasına göre anlamı değişebilmesi harika. tam benlik bir kelime. sade ama işlevsel.
kuvvetli bir alkış dizisindeki gibi 'yalnız kalamadım, sevgili oldum. ayrılamadım, evlendim. boşanamadım, çocuk yaptım' şeklinde devam edebilecek olması muhtemel olay.
bir hayat nasıl heba edilebilir sorusunun cevabı gibi. korkunç.
bir hayat nasıl heba edilebilir sorusunun cevabı gibi. korkunç.
siz de hayatı trafikte kaçırıyorsunuz yapacak bir şey yok.
hep ölüme hazırlıklıyım sanıyorsun ama sevdiğin birinin ölümünü beklediğin an anlıyorsun hiç hazırlıklı olmadığını. hangisi daha zor bilmiyorum, bir anda kaybetmek mi, kanser gibi bir hastalıktan kaybetmek mi?
daha küçüktüm mesela o zamanlar, hastalığın ciddiyetini fark edemediğim için mi yoksa ölüp beni yalnız bırakacağına olan öfkemden mi bilmiyorum, (sanki bu onun elinde olan bir şeymiş gibi) yine onunla kavga etmeye devam ediyordum.
15 yaşındaydım, lisenin ikinci senesi, okulda ingilizce sınavım var, eve geldiler apar topar hastaneye gideceğiz diye, okulda ingilizce sınavım var bu gün dedim, o kadar farkında değilim ki hiçbir şeyin. inat etmedim yine de, gittim. iyiki de gitmişim, onu son görüşümmüş meğerse.
üzüldüğümü bile belli edemedim o an, sanki hayat durmuş gibi bir şey. o günden sonra bir ağladım, iki güldüm. yok sayarak süreci atlatmaya çalıştım beceremedim. ağlaya ağlaya uyuya kaldığım bir gün rüyamda gördüm, ağlama diyordu. o gün anneme rüyamı anlatırken son kez ağladım. hâlâ ara ara yokluğunu hissedince ağlamak istiyorum ama direniyorum işte.
daha küçüktüm mesela o zamanlar, hastalığın ciddiyetini fark edemediğim için mi yoksa ölüp beni yalnız bırakacağına olan öfkemden mi bilmiyorum, (sanki bu onun elinde olan bir şeymiş gibi) yine onunla kavga etmeye devam ediyordum.
15 yaşındaydım, lisenin ikinci senesi, okulda ingilizce sınavım var, eve geldiler apar topar hastaneye gideceğiz diye, okulda ingilizce sınavım var bu gün dedim, o kadar farkında değilim ki hiçbir şeyin. inat etmedim yine de, gittim. iyiki de gitmişim, onu son görüşümmüş meğerse.
üzüldüğümü bile belli edemedim o an, sanki hayat durmuş gibi bir şey. o günden sonra bir ağladım, iki güldüm. yok sayarak süreci atlatmaya çalıştım beceremedim. ağlaya ağlaya uyuya kaldığım bir gün rüyamda gördüm, ağlama diyordu. o gün anneme rüyamı anlatırken son kez ağladım. hâlâ ara ara yokluğunu hissedince ağlamak istiyorum ama direniyorum işte.
maalesef ben de olmayan beceridir. ne diyorsam tersi yöne gidin işte.
teşekkür edip geçin. ne karşılık vermek zorundasınız ne de utanıp, mahçup olmak.
hani arkadaşlar nerede bu adamlar?
büyük ihtimal rahat batardı ve başıma sürekli bir bela açardım.
diş ağrısı şikayetiyle gece acile gittiğimde ağrıların 20'lik diş sebebiyle oluşabileceğini söyleyen doktorun verdiği ağrı kesici. prospektüsünde yazanları okumama ve çok güçlü bir ağrı kesici olduğu konusunda uyarılmama rağmen içtim. önce sadece hafif bir uyku yaptı. bir iki saatlik uykudan sonra mide bulantısıyla uyandım. önce hafif, gittikçe şiddetlenen bir bulantıydı. sonra nefes alamamaya ve terlemeye başladım. o da ilacın sebep olduğu bir yan etki miydi, yoksa panik atak mı geçirdim bilmiyorum ama tamam ölüyorum artık falan diye düşündüm yani.
acile gittiğimde ilaç kaynaklı bir zehirlenme yaşadığımı öğrendim. serum verdiler. ama yine de 1 hafta boyunca sürekli yatıp uyudum ve o mide bulantısından kurtulamadım. o kadar leş bir ilaç yani.
acile gittiğimde ilaç kaynaklı bir zehirlenme yaşadığımı öğrendim. serum verdiler. ama yine de 1 hafta boyunca sürekli yatıp uyudum ve o mide bulantısından kurtulamadım. o kadar leş bir ilaç yani.
yediğiniz veya attığınız en büyük dost kazığı neydi?
ben bu tarz bir şey hatırlayamadığım için cevapsız bırakıyorum şimdilik.
ben bu tarz bir şey hatırlayamadığım için cevapsız bırakıyorum şimdilik.
insanlar kilolu olduklarını zaten farkındalar ve çoğu bunu sık sık kendine hatırlatıyor. bir de dışarıdan saçma sapan yorumlara ihtiyaç duyduklarını sanmıyorum. zaten ben de o kadar işsiz değilim, durup durup kimsenin kilosuyla uğraşamam. bana ne.
zamanına bağlı. evet bazen ölsem de kurtulsam falan diyoruz ama şu an öleceğimi bilsem korkarım mesela. çünkü yapmak istediğim tonla şey var. daha 24 yaşındayım. hayatın çok başındayım.
ama mesela yine şu an çok acı verici bir hastalığa sahip olsam ve yakında öleceksin deseler bu bir kurtuluş gibi gelir, mutlu olurum diye düşünüyorum. tabii o an ne tepki verileceği belli olmaz.
ama mesela yine şu an çok acı verici bir hastalığa sahip olsam ve yakında öleceksin deseler bu bir kurtuluş gibi gelir, mutlu olurum diye düşünüyorum. tabii o an ne tepki verileceği belli olmaz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?