josef fritzl

alaskan crab
bir korku oyunu vardı,

küçük bir kız çocuğunu oynadığımız. Doğdumuzdan beri bodrum dışında bir yer görmemişiz. Babamızla sadece akşamları, bir kapı aracılığıyla konuşuyoruz, onu da çoğu zaman görmüyoruz. Bizden sürekli haplarımızı almamızı istiyor, dışarıda bir sürü canavarın olduğunu, kendisinin çok zor şartlarda mücadele ederek bize yemek getirebildiğini, kesinlikle dışarı çıkmamamız gerektiğini hatırlatıyor her gün. Oynadığımız oyunlar ve yaptığımız hareketlerden bir kız çocuğu olduğumuzu anlıyoruz. Oyunda ilerledikçe, seçenek olarak hapları almama çıkmaya başlıyor. Hapları almadığımızda günümüzün çoğunu uykulu geçirirken, artık uykumuz gelmiyor ve dinçleşiyoruz. Bir gün babamız çok değerli bir şey getirdiğini söylüyor. Onun adı elmaymış, çok tatlı ve sulu olduğu için aşırı hoşumuza gidiyor. Tekrar getirebilir mi bilmiyoruz ama umarım babamız zarar görmeden tekrar bir elma bulabilir.

Hapları almadığımızdan bir haber olan sözde babamız gece geliyor ve o zamana kadar tam anlaşılmayan oyun, o an tüm iğrençliği ve çıplaklığıyla insanı beyninden vuruyor. Uykuda numarası yapıyoruz, o betimlemeleri tekrarlamak istemiyorum öyle kötü etkilenmiştim. Kız çocuğu, uzun zaman önce hatırladığım karnımdaki o garip şişkinlik gibi çok masumca şeylerle olayı anlamamızı sağlıyor.


büyük ihtimalle bunun gibi kansızların gerçek hikayeleri örnek alınarak yapılmış bir oyundu. Hayatımı sikmişti.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol