Hayatımda güvenebileceğim birine sarılma isteği bu defa birine sarılma isteğine evrilmişti. Bir kediden çok kendi kedimi özleme duygusuna benziyordu bu, ama hiç elde edemediğim bir şeyi özleyemeyeceğimi biliyordum. Daha önce defalarcasına dokunup açtığım yaraları kapatmayı arzuladığım bir ümitti bu. Açtığım yaralara kurban edip vicdanımı rahatlatıp Tanrı'ya ağlamak değil de, onun yaralarını sarıp, saçlarımla gözlerindeki yaşları sarmalayıp gülümseyerek bir battaniyenin altına saklamak istiyordum. İnsan olmak böyle bir şeydi, insan hissetmek ise bambaşka bir şey. İnsanlar, oldukları gibiyken sevdiklerinden hınç çıkarırlardı; insan gibi hissettiklerinde ise hançeri saplarlardı. Ben ise olduğum gibiyken o hıncı tüm insanlardan çıkarıp, o hançeri kendime saplardım. Kendimi kurban ettim ama sevgiye adak adadım, Tanrım. Ama şimdi, dışarıya dönük tüm bu günahlar kendisini sevginin bekaretine bırakmıştı. Korkmuyordum, ürküyordum. İstemiyordum, arzuluyordum... yara açıyordum, acısını kuru bir bezle silmektense o yaraları yine ben ıslak ve donuk dudaklarımla ısıtıp temizlemek istercesine öpüyordum.
Sanırım, insanlığıma sırt çevirip insanlığa meydan okuyordum. Çünkü bu defa birini değil, onu istiyordum.
Hayal ormanıma balta indirdim, artık çiçekleri ben yeşerteceğim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?