Bu mutsuzluğun temeli varoluşsal sancılarsa eğer, içinde bulunduğum güruhun sahip olduğu durum.
Üniversitedeyken çok sevdiğim bir mantık hocası bir gün sınıfa girer girmez, üzüntülü olanlar el kaldırsın demişti. yaklaşık 12 kişi el kaldırdı. Hoca sırayla neye üzüldün
diye sormaya başladı. Hatırladığım kadarıyla arkadaşlarımdan birinin öğrenci evinde kombi faturası fazla gelmişti. Ne kadar geldiğini sorup, yarısını öderim sıkma canını dedi.
Başka birine sordu sevgilisinden ayrılmış, kendine uygun başka birini bulursun dedi geçti. Kimisi düşük not almış, 1 ay sonra hatırlamazsın bile dedi geçti. Sıra bana geldi ve benim üzüntümün sebebini bile sormadan, "seninki kalıcı, hayatının sonuna kadar taşıyacaksın üzüntünü" dedi. Bazı insanlar hep üzüntülüdür. Fazla düşünür, empatiyi fazla kaçırır, hayatı fazla ciddiye alır ve çoğu kişinin bilerek ya da bilmeyerek ancak ısrarla kaçındığı o çıplak ve bir o kadar da acımasız "nihilizm" gerçeğinden kaçmak yerine üstüne üstüne gider. Bu bilgi oldukça kaygan ve elde tutulması zordur, üstüne uzunca düşünülse bile bir anlık dikkatin başka şeye çevrilmesiyle unutulur. Aslında beynimizin savunma mekanizmasından da kaynaklı bir şey olduğunu düşünüyorum bu hakikatin oldukça kaygan ve elde tutulamaz olma durumunun.
Tüm bu süreç de intiharı düşündürtür elbette. İntihar fikrinin insanı özgürleştiren bir tarafı vardır. Hiçbir şey olmadı, en kötü ihtimalle çeker giderim diyebilme özgürlüğü tanır. Yapılan bir deneye göre, bir grup insana belirli dozda elektrik akımı veriliyor ardından dayanamayacakları seviyeye geldiklerinde bu akım kesiliyor. İkinci gruba ise bir kırmızı düğme koyuluyor ve gerçekten dayanamayacak duruma gelince basabilirsiniz deniliyor. İkinci grup, ilk gruba göre daha yüksek dozda elektriğe göğüs geriyor. Çünkü biliyor o tuş her an elinin altında ve istediği zaman kullanabilecek. Uzun lafın kısası anlamsızlık büyük bir sorun ve her insanın bununla kendisinin mücadele etmesi gerekiyor. Bazen bu mücadeleyi başkalarının vermediğini ve oldukça da mutlu olduklarını görmek kişinin yalnız hissetmesine sebep olabilir. Hatta bu hüzünlü durumlarınızı psikolojik sebeplere bağlayıp, insanın yegane amacının hayatta olabildiğince uzun süre kalmak olarak sabitleyen düşüncelerin size hasta yaftası koyması da bir nebze insanın içine oturabilir. Ben böyle durumlarda benim gibi hissetmiş eski düşünürleri okuyup huzur buluyorum en azından yalnız olmadığımı görüyorum. Ali Şeriati'nin dediği gibi, herkesin büyük bir iştahla oturup tıka basa doyarak kalktığı o sofradan aç kalkmanın acısı, nadir de olsa sizin gibi aç kalkanları bulmanızla bir nebze diner.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?