erkek kardeş

hercule poirot
uğruna can alınır mı bilmem fakat seve seve can verilir.

henüz sekiz yaşındaki ufak tefek birader ve kendisiyle uğraşmak için daima pusuda bekleyen baş belası dayım arasında şöyle bir olay olmuştu:

her haltın en doğrusunu ben bilirim havalarındaki adam, eşiyle birlikte hanemizi misafirlik bahanesi adı altında işgal ettikleri bir akşam, evimizin komşu çocukları tarafından müthiş gürültülerle yıkıma uğratılmasından istifade edip kardeşimi balkona, yanına çağırdı. az sonra ablasının çöplüğünü hışımla terk edecek olan geri zekalı başına geleceklerden elbette habersizdi.

ortamda o, karısı, ben ve küçük sabiden başka kimse yoktu. aklını peynir ekmekle yemiş sığır yavrusu kuş kadar beyniyle bombardımana başladı:

-ne bu patırtı?
+...
-sana diyorum, ne bu bağrış çağrış?
+bir sürü çocuk işte.
-ne işi var bu kadar çok insanın sizin evde peki?
+ne bileyim dayı.
-nasıl ne bileyim? sen bu evde yaşamıyor musun? erkek değil misin sen?
+erkeğim?
-ee, neden müdahale etmiyorsun? ne biçim erkeklik bu?

güya öz dayımız. ayağa kalkıp tekme tokat girişmemek, ağzını burnunu dağıtmamak için kendimi zor tutuyordum. mal beyanı ise sazı eline almış, tıngırdatmayı sürdürüyordu.

-cevap versene lan. nasıl erkeksin sen. ha?

acaba ne olacak diye gözlerimi minik afacana diktim. hepimize saatler gibi gelen birkaç saniyenin ardından nihayet konuştu:

+içeride annem ve babam varken bana laf düşmez dayı.

dedi.

sonra başını kaldırıp çok sevdiği dayısına baktı:

+sana da düşmez!
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol