Felsefesi bir bok anlatmayan çakma filozof. Bunun benzerleri sartre ve beauvoir'dır.
albert camus
Felsefi söylemlerini edebiyat ve doğal olarak, onun aracılığıyla sunduğu sezdirme yöntemiyle ele alır. Memurluk yaptığı ve bunun insan için olabilecek en kötü şeylerden biri olduğunu düşündüğü sıralar, aşırı can sıkıntısı ve bir şeylerin asla sonuca ulaşamaması gibi düşünceleri zaten vardır. Bu altyapısıyla bir de Sartre'la tanışır ve o kaçınılmaz şey olur. İflah olmaz bir varoluşçu. Yazılarında da zaten karakterler üzerinden, okuyuculara bu temassızlığı hissettirir. Absürd olanı olabildiğince ortaya koymaya çalışır. Örneğin veba kitabında, ateist bir doktor, elinden geldiğince, kendinden çok büyük fedakarlıklar yaparak insanları kurtarmaya çabalar. Bunu alaycı bir şekilde dile getiren papaz, o kadar uğraşmasına rağmen, bir ödülün olmadığına inanmasına aklı almaz, anlam yoksa, bu uğraşın sebebini sorar. Absürd olan da budur zaten, anlam olmadığı halde, anlam yaratmak, her şeye rağmen bir şeylere sarılmak ve çabalamaktır. Bu yola gidilmediğinde, öteki yol intihar oluyor. Sisifos'da bunu daha da açık dile getirir. Tüm tekrarlı ve anlamsız eylemlere rağmen, o mutludur ve kendi anlamını yaratır der.
En büyük sorun olarak ortaya koyduğu intiharı da aslında Sartre'ın fikirlerinden çok etkilenerek aşmaya çalışır. Sartre, intiharın, saçmanın saçmaya gömülmesi olarak niteler varlık ve hiçlik kitabında. Bu şu anlama gelir, intihar denen şey, karar verilmesi gereken bir yerdedir. intiharın kararı denilen şey ise, hayat içerisinde başımıza gelenleri tartıp biçerek olur. Oysa intiharın doğası gereği, bu olay başımıza gelenleri ortadan bir anda kesmektedir. Bir mahkeme düşünün, davacıyı dinliyorlar ve sıra davalıya gelince karar veriliyor. Saçmalık! , işte bu yüzden yaşamın içerisinde, yaşam hakkında kesin karar verilmez. Saçmayı saçmaya gömer. Camus da aynı doğrultuda giderek, intiharın düşünülmesi o kadar mühimdir ki der, tam da bu nedenle en büyük felsefi sorundur ve intihar etmek yerine düşünülmeli, sisifos gibi mutlu olunmalıdır.
En büyük sorun olarak ortaya koyduğu intiharı da aslında Sartre'ın fikirlerinden çok etkilenerek aşmaya çalışır. Sartre, intiharın, saçmanın saçmaya gömülmesi olarak niteler varlık ve hiçlik kitabında. Bu şu anlama gelir, intihar denen şey, karar verilmesi gereken bir yerdedir. intiharın kararı denilen şey ise, hayat içerisinde başımıza gelenleri tartıp biçerek olur. Oysa intiharın doğası gereği, bu olay başımıza gelenleri ortadan bir anda kesmektedir. Bir mahkeme düşünün, davacıyı dinliyorlar ve sıra davalıya gelince karar veriliyor. Saçmalık! , işte bu yüzden yaşamın içerisinde, yaşam hakkında kesin karar verilmez. Saçmayı saçmaya gömer. Camus da aynı doğrultuda giderek, intiharın düşünülmesi o kadar mühimdir ki der, tam da bu nedenle en büyük felsefi sorundur ve intihar etmek yerine düşünülmeli, sisifos gibi mutlu olunmalıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?