Lisans sonrası herkesin binbir heves ve donanımı artırmak amacıyla yüksek lisans evresinde ortaya koyduğu eser. Master tezi yazmak zordur ilk olduğu için, doktora tezi yazmak ise apayrı bir boyuttur, yaşayan bilir bu süreçleri.
tez yazmak
oldukça meşakkatli bir süreçti. pratik kısmından ziyade yazıya dökme safhasında daha çok kafa patlattığımı hatırlıyorum. ama genelde zorluklar unutulur güzel anlar kalır akılda. sunum ve savunmam sonrası Jürinin birbirlerine bakıp hafif bir baş işaretiyle birbirlerini onaylayarak tamamdır hayırlı olsun dedikleri andır aklımda kalan.
bir ömür gidiyor buna.
Sırf hocanın tam alanına girmiyor diye istediğim konu üzerine yazamamış olmamın verdiği acıyı hala unutamıyorum. Sonrasına bir aydınlanma yaşayarak "ne salakmışım, tez gibi sınırlandırıcı bir metodla sevdiğim bir alanı bok etmekten son anda kurtulmuşum" diye düşündüm. Gerçekten de artık bir yerden sonra, olayın içeriğinden ziyade, iyi atıf verilmiş mi, yok efendim bir sayfa içerisinde en az 4 kitaptan ayrı atıflar yapılmış mı tarzı aptal aptal şeylere kafa yorulduğu ve tamamen gösteriş üzerine kurulu bir düzende, savunma jürisi hariç kimsenin oturup da okumayacağı bir şeye bu kadar vakit ayırmanın saçmalığını anladım.
Benim gibi ani heyecanlarla bir anda işlere girişen, disiplinli olmayan ve planlı iş yapmaktan nefret edenler için ekstra zor bir uğraş.
Benim gibi ani heyecanlarla bir anda işlere girişen, disiplinli olmayan ve planlı iş yapmaktan nefret edenler için ekstra zor bir uğraş.
Gerçekten çok uğraştırıcı bir süreçtir. Biz okulda bunu "bitirme ödevi" şeklinde yaptık, çok önemsenen bir süreç değildi. Hocalar maksimum 10-15 sayfa istiyorlardı. Lakin ben rica ettim ve hayalimin uzun bir tez yazmak olduğunu belirttim bizimle ilgiilenen akademisyene. Toplamda 69 sayfa tuttu, yine fena değil. Tezimin konusu ali şeriati ile ilgiliydi. Güzeldi, bir anı olarak saklıyorum şimdi. Sanırım resmi ortamlara düşmemiş gerçek bir tez olarak görülmüyordu bu ödevler. Sonrasında hocalarıma mail atmıştım tezim nasıl olmuş diye, hiçbiri geri dönmemişti. 😄🙃😆 Ben hoca olsaydım sırf ilim için bana mail atan öğrencime dönerdim, lakin kimse ben değil ki bilgeliği, nezaketi bu derece önemsesin.
Buraya bir hikaye bırakmak istiyorum. İnternet aleminde bir yerde kayda geçsin diye.
Prof Dr. Saim Sakaoğlu belli aralıklarla -hatirladigim kadarıyla her yıl- akademide görevli olan öğrencilerine yani kendisi gibi profesör, doçent olan öğrencilerine her sene mektup yollarmiş. Bu mektupta o sene içinde neler yaptığını, yarım olan çalışmalarını ve bu çalışmalara nasıl devam edeceğini yazarmis. Öğrencilerinin çalışmaları ile ilgili fikirlerini de beyan edermis mektupta.
Mektubuna cevap veren öğrencisi var mı bilmiyorum.
Bize bu durumdan bahseden profesör kendisinin hocasının mektuplarında cevap vermediğini ve bundan utandigini söylemişti.
Saim hocam var olun :)
Prof Dr. Saim Sakaoğlu belli aralıklarla -hatirladigim kadarıyla her yıl- akademide görevli olan öğrencilerine yani kendisi gibi profesör, doçent olan öğrencilerine her sene mektup yollarmiş. Bu mektupta o sene içinde neler yaptığını, yarım olan çalışmalarını ve bu çalışmalara nasıl devam edeceğini yazarmis. Öğrencilerinin çalışmaları ile ilgili fikirlerini de beyan edermis mektupta.
Mektubuna cevap veren öğrencisi var mı bilmiyorum.
Bize bu durumdan bahseden profesör kendisinin hocasının mektuplarında cevap vermediğini ve bundan utandigini söylemişti.
Saim hocam var olun :)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?