Ali Şükrü Bey, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında öne çıkan muhalif siyasetçilerden biridir. Vatanına, dinine, milletine çok bağlıydı. Kendisi bir Osmanlı deniz subayı, milletvekili ve gazeteciydi. Aynı zamanda II. Meclis'te Trabzon milletvekili olarak görev yapmıştır. Ali Şükrü Bey, mecliste muhafazakâr görüşleriyle öne çıkmış ve laiklik ilkesine, Cumhuriyet reformlarına karşı tavır almıştır. Bu nedenle inkılaplarla ilgili birçok yasa tasarısına karşı çıkmıştır. İçkinin yasaklanmasına dair kanun teklifi verdiği dahi olmuştur. En çok "Mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan zafer Lozan'da kaybedilmiştir." sözüyle ünlüdür. Lozan meselesinde meclis öylesine karışmıştır ki taraflar birbirlerine silahlarını bile çekmişlerdi. Ve daha sonrasında, Çok üzücü bir şekilde, hain ve kalleşçe bir suikaste uğramış ve şehit edilmiştir. Mekanı cennet olsun.
ali şükrü bey
kemâlist -mafyatik- bürokrasinin sadece bir cinayetinden..
Şimdi Atatürk'ün, safra kesesi şişmiş bir şekilde nasıl onlara
bağırdığına bakalım:
- “Bu meclisi bir araya getiren ve bu meclisi oluşturan benim... Kim, kendi elleriyle yaptığı bir şeyi mükemmel bir şekilde görmek istemez? Sizler sadece meclise ihtiram ediyorsunuz. Ben ise buna ilaveten kendi eserimi ve kendi ellerimle yaptığıma ihtiram gösteriyorum.”
Meclis içindeki muhalifler, barış müzakerelerini ve karşılaştığı engelleri öfkeyle karşıladı. Çünkü ortaya çıktı ki feda edilen Saltanatın karşılığında hiç kimse yeni Türkiye'yi tanımak ve desteklemek istemiyordu. Keza muarız tarafın başında gelen eski Deniz Kurmay Subayı olan Trabzon milletvekili Ali Şükrü, çekinmeden her şeyi meclis kürsüsünden söylemeye başladı.Bu sıralarda Ali Şükrü'ye suikast planı düzenlendi. Mustafa Kemal'in iki fedaisinden biri olan ve işin hakikatini bilmeden gönüllü olarak itaat eden Topal Osman tarafından boğuldu. Mecliste kıyamet kopuyordu... Meclisin kuruluş yılının dördüncü senesinin üçüncü oturumunda ikinci kanadın azalarından
olan Hüseyin Avni Bey kürsüye çıktı ve şöyle haykırdı:
“Ey Milletin Kabesi!.. Sana da mı düşmanlık yapıldı? Ve Ey Milletin ırzı ve namusu!.. Sana da mı düşmanlık yapıldı? Ve Ey milletin mukaddesatı! Sana da mı düşmanlık yapıldı? (Lanet sesleri yükseliyordu...) Bu millet asla ölmeyecek... Fikirler asla ölmeyecek... Prensipler asla ölmeyecek...
Milletvekilinin dili ve kalemi, milletin şerefi ve namusudur. Bu milletin şerefine uzanmaya cüret eden elleri keser. (Eleştiri ve öfkelisesler).
... Bu, ümmetin şerefi ve faziletidir..
. Ey Efendiler! Şereften yoksun olanların, yaşama hakkı yoktur.
böylelerini istemiyoruz, (sesler: İstifa. ..İstifa..)... Yaşamamaları gerekir... Yaşamalarına izin vermeyelim... Ey Efendiler indirin şunları!
Hüseyin Avni (akabinde): Ey Efendiler! Ali Şükrü Bey iki gündür kayıp... Ey Efendiler şanlı tarihi olan köklü ve şerefli bir milletin milletvekili... Bir milletvekili kaybedilebilir fakat bir hükümet
(onun yerini dolduramaz... Ali Şükrü iki gündür kayıp. Fakat hükümet onu bulmakta aciz! (Sesler:
Böyle bir hükümet olmaz... Lanet olsun!).”
Bu sesler, Fransız İhtilali esnasında, Fransa meclisinin Robespierre'yi düşmana teslim ederken yükselen seslere benziyordu. Türkiye'de ilk defa böyle sesler yükseliyordu. Mustafa Kemal büyük bir tedirginliğe kapıldı... Topal Osman ukalansa ve itiraf etse: “Gazi'nin (Mustafa Kemal) emriyle onu ben öldürdüm” derse ne olacaktı? Bu şekilde ihanete meyilli olan tabiatı sebebiyle Topal Osman'la beraber yedi sekiz arkadaşını, Çankaya'da kurşuna dizerek öldürdü. Böylece Ali Şükrü cinayetinin şahitlerini ortadan kaldıracaktı.
Şimdi Atatürk'ün, safra kesesi şişmiş bir şekilde nasıl onlara
bağırdığına bakalım:
- “Bu meclisi bir araya getiren ve bu meclisi oluşturan benim... Kim, kendi elleriyle yaptığı bir şeyi mükemmel bir şekilde görmek istemez? Sizler sadece meclise ihtiram ediyorsunuz. Ben ise buna ilaveten kendi eserimi ve kendi ellerimle yaptığıma ihtiram gösteriyorum.”
Meclis içindeki muhalifler, barış müzakerelerini ve karşılaştığı engelleri öfkeyle karşıladı. Çünkü ortaya çıktı ki feda edilen Saltanatın karşılığında hiç kimse yeni Türkiye'yi tanımak ve desteklemek istemiyordu. Keza muarız tarafın başında gelen eski Deniz Kurmay Subayı olan Trabzon milletvekili Ali Şükrü, çekinmeden her şeyi meclis kürsüsünden söylemeye başladı.Bu sıralarda Ali Şükrü'ye suikast planı düzenlendi. Mustafa Kemal'in iki fedaisinden biri olan ve işin hakikatini bilmeden gönüllü olarak itaat eden Topal Osman tarafından boğuldu. Mecliste kıyamet kopuyordu... Meclisin kuruluş yılının dördüncü senesinin üçüncü oturumunda ikinci kanadın azalarından
olan Hüseyin Avni Bey kürsüye çıktı ve şöyle haykırdı:
“Ey Milletin Kabesi!.. Sana da mı düşmanlık yapıldı? Ve Ey Milletin ırzı ve namusu!.. Sana da mı düşmanlık yapıldı? Ve Ey milletin mukaddesatı! Sana da mı düşmanlık yapıldı? (Lanet sesleri yükseliyordu...) Bu millet asla ölmeyecek... Fikirler asla ölmeyecek... Prensipler asla ölmeyecek...
Milletvekilinin dili ve kalemi, milletin şerefi ve namusudur. Bu milletin şerefine uzanmaya cüret eden elleri keser. (Eleştiri ve öfkelisesler).
... Bu, ümmetin şerefi ve faziletidir..
. Ey Efendiler! Şereften yoksun olanların, yaşama hakkı yoktur.
böylelerini istemiyoruz, (sesler: İstifa. ..İstifa..)... Yaşamamaları gerekir... Yaşamalarına izin vermeyelim... Ey Efendiler indirin şunları!
Hüseyin Avni (akabinde): Ey Efendiler! Ali Şükrü Bey iki gündür kayıp... Ey Efendiler şanlı tarihi olan köklü ve şerefli bir milletin milletvekili... Bir milletvekili kaybedilebilir fakat bir hükümet
(onun yerini dolduramaz... Ali Şükrü iki gündür kayıp. Fakat hükümet onu bulmakta aciz! (Sesler:
Böyle bir hükümet olmaz... Lanet olsun!).”
Bu sesler, Fransız İhtilali esnasında, Fransa meclisinin Robespierre'yi düşmana teslim ederken yükselen seslere benziyordu. Türkiye'de ilk defa böyle sesler yükseliyordu. Mustafa Kemal büyük bir tedirginliğe kapıldı... Topal Osman ukalansa ve itiraf etse: “Gazi'nin (Mustafa Kemal) emriyle onu ben öldürdüm” derse ne olacaktı? Bu şekilde ihanete meyilli olan tabiatı sebebiyle Topal Osman'la beraber yedi sekiz arkadaşını, Çankaya'da kurşuna dizerek öldürdü. Böylece Ali Şükrü cinayetinin şahitlerini ortadan kaldıracaktı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?