yaşama sevincinin ete kemiğe bürünmüş şekli.
nicedir ailemden ayrıydım. dünyevi meselelere kendimi fazlaca kaptırdığım için bizimkilerin hayatında yaşanan değişikliklerden uzunca bir süre malesef bihaber kaldım. sonra işlerimi yoluna koyup eve döndüm. yeğenin (2,5) konuşmaya başladı dayısı dediler, çok sevindim. kelimeleri ağzında yuvarlarken şirinliği tavan yapacak ve yanaklarını ısırmam için artık çok daha geçerli bir sebebim olacaktı.
minik kızı kucağıma alıp üst üste sorular sorarak bülbül gibi şakımasını bekledim.
-ee dayıcım özledin mi beni?
+...
-hehe, adın ne senin bakim?
+...
-kimim ben tatlım, biliyor musun?
+...
-oyy canım benim. öpim mi seni?
+...
yabancılık çektiği aşikardı fakat mızmızlanmamasına rağmen hiç konuşmuyor, hayret dolu bir ifadeyle öylece yüzüme bakıyordu.
-seni parka götüreyim mi?
+...
-şeker alayım mı sana?
+...
şakımasını beklediğim bülbül dut yemiş versiyonuyla karşıma dikilmişti.
-hanimiş dayısının bitanesi...
+...
-konuşsana lan allahsız!
telefonum çaldı. biz laflarken küçük kızın dikkatle beni takip ettiğini gördüm. haspam öyle sevimliydi ki.
hattın diğer ucundaki kişi bir problemin çözümü için bana bayağı yardımcı olmuş, sorunu hallettiğini söylemek üzere aramıştı. telefonu kapatırken sağol abi, çok teşekkür ederim dedim.
hemen yanıbaşımdaki kuşun cıvıltılarını da o an işittim:
+yica edelim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?