boşluk konusu, felsefenin en büyük sorunlarından biridir. Neden bu kadar büyük bir sorun olsun ki boşluk diye düşünülebilir, şöyle ki, varlığın neliği probleminden sonra, onun nasıl hareket ettiği sorusu ortaya çıkar. Hareket etmek, canlılığın, dinamikliğin ve değişim probleminin temelidir. Hareket için mutlaka boşluk gerekir, eğer hiç boşluk olmayan bir evrende yaşıyor olsaydık, her şey donmuş ve kaskatı olurdu, hiçbir şey hareket edemezdi, bu nedenle de devinimden yola çıkılarak deneyimlediğimiz zaman da ortadan kalkardı. Oysa bizler rahatça hareket edebiliyor ve zamanı ölçebiliyoruz. O halde boşluklar vardır.
Tabi boşluğun olmadığını savunan ilk çağ filozofları da vardır, bildiğimiz meşhur zenon paradoklarından bazıları da, boşluğun olmamasına dayanarak paradokslarını oluşturur. Bilinen ilk atomculardan olan demokritos'a göre, maddeler, çok küçük yapı taşlarından oluşur ve bunlar bölünemez anlamında atomlardır. Atomların hareketleri ise, boşluğun varlığıyla mümkündür, birleşip ayrılarak daha büyük şeyleri meydana getirirler. Fakat fizik kurallarıyla sınırlanan bu bakış açısı, deterministik bir evrende yaşadığımız sonucuna ulaştırır. Deterministik, yani belli başlı kurallarla hareket eden madde, o kurallar bilindiği taktirde, kimin nasıl hareket edeceğinin öncesinden belli olması, özgür irade denilen bir şeyden söz edilememesi anlamına gelir. Demokritos ise bu çıkarımdan kaçınmak için, atomların boşluk sayesinde hareket ettiği, ancak bu hareketlerinin tamamen bilinen bir çerçevede olmadığı, bazen kafalarına göre, rastgele hareket edebildikleri açıklamasıyla, özgür iradeyi mümkün kılmaya çalışır.
Antik yunan filozoflarında çoğunluk olarak kabul edilen "ex nihilo nihil fit" yani hiçbir şey yoktan var olamaz, var olan bir şey de yok olamaz düşüncesi mevcuttur. Hem bu düşünceye sahipken, hem de boşluk gibi bir kavramı anlamlandırmak oldukça zor olmuştur. Boşlukla hiçlik arasında fark olduğunu söylerler. Hiçlik, bir şeyin hiç var olmaması, onun üzerine hiçbir zaman konuşalamaması demektir. Boşluk ise, yine varlık alanı içerisinde olan, harekete imkan tanıyan, hiçlik olmayan ancak hiçliğe en yakın şey olan kavram diye işin içinden çıkmaya çalışırlar.
boşluk konusuna nasıl yaklaşıldığına göre, özgür irade, etik, varlık anlayışı gibi en temel düşünceler bile farklılaşabilir. Yazımda özellikle ilk çağ filozoflarının tartışmaları üzerinden, boşluk konusuna nasıl bir yaklaşımın olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu işin içine farklı filozoflar, şu anki bilimsel olarak bildiklerimiz ve başka şeyler de katılarak, çok daha çetrefilli hale getirilebilir, büyük ve dikkate değer bir sorundur.
boşluk
boşluk boşluk hisseder mi acaba?
soru ilginç öyle değil mi?
ben boşluğun da boşluk hissedebileceğini size kanıtlamak için casimir etkisinden örnek vereyim. işin edebiyatını edebiyatçılara bırakıyorum. çünkü şu an edebiyat yapacak kafada gerçekten değilim.
etkiyi okudunuz. hadi devam edelim.
bir boşluğun olduğunu boşluk bile hissedebilir mi? evet hisseder. gördüğünüz gibi bunu da hareket sağlar. sanal parçacıklar o boşlukta inanılmaz bir hareket sağlayarak boşluğa der ki: "kanka sende boşluk var." boşluk boşluğunu böyle anlar. çünkü bir etki olur içinde. içindeki etkisi sayesinde bunun farkına varır. ya o boşluk büyür ya da daha da küçülür. bildiğiniz gibi boşluk olmayan cisimler katı olarak adlandırılır. peki bu iyi bir şey midir? boşluk katı olsaydı nasıl olurdu mesela? hareket alanı kalmazdı ve sabitleşirdi. bu yüzden belki de boşluk boşluk olmaktan ileri gitmiyor. çünkü her boşluk bir hareket alanı sağlıyor kendine kendi içinde.
neyse bu kadar saçmalamak yeter. bana kalırsa bunu edebiyatla birleştirerek daha iyi açıklayacak biri illaki çıkar.
soru ilginç öyle değil mi?
ben boşluğun da boşluk hissedebileceğini size kanıtlamak için casimir etkisinden örnek vereyim. işin edebiyatını edebiyatçılara bırakıyorum. çünkü şu an edebiyat yapacak kafada gerçekten değilim.
etkiyi okudunuz. hadi devam edelim.
bir boşluğun olduğunu boşluk bile hissedebilir mi? evet hisseder. gördüğünüz gibi bunu da hareket sağlar. sanal parçacıklar o boşlukta inanılmaz bir hareket sağlayarak boşluğa der ki: "kanka sende boşluk var." boşluk boşluğunu böyle anlar. çünkü bir etki olur içinde. içindeki etkisi sayesinde bunun farkına varır. ya o boşluk büyür ya da daha da küçülür. bildiğiniz gibi boşluk olmayan cisimler katı olarak adlandırılır. peki bu iyi bir şey midir? boşluk katı olsaydı nasıl olurdu mesela? hareket alanı kalmazdı ve sabitleşirdi. bu yüzden belki de boşluk boşluk olmaktan ileri gitmiyor. çünkü her boşluk bir hareket alanı sağlıyor kendine kendi içinde.
neyse bu kadar saçmalamak yeter. bana kalırsa bunu edebiyatla birleştirerek daha iyi açıklayacak biri illaki çıkar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?