yalnızca mustafa kemal'e değil, silah arkadaşlarına da şükran borçlu olduğumuz, fakat en çok atatürk'e borçlu olduğumuz gün. en çok diyorum, atatürk'ün kuzey karadeniz'e pontus devletinin varlığının tekrar oluşmaması için görevlendirilip, önce anadolu sonra karadeniz'e geçtiği zaman, istanbul atatürk'ün müfettiş unvanını çoktan elinden almıştı, kısacası atatürk'ün herhangi bir yetkisi kalmamış tam da bu esnada kazım karabekir paşa ordusuyla birlikte paşaya sahip çıkmıştır. işte bu kazım karabekir bile çeşitli şartlar sebebiyle atatürk'e arka çıkmıştır. tam manasıyla mustafa kemal düşüncesinde olan kimse yoktur, kazım, ali fuat, refet bele… gibi milli mücadele kumandanları bile yalnızca doğu sınırını korumak, ardından her ilin kendi çıkarını korumasıyla sürecek bir mücadele fikrindeydi.
atatürk yalnızdı, bakın böyle yalnız demek üç beş satır bir şeyler karalayıp yüceltmek basit. o güne gitmenizi istiyorum, tek başınasınız, yetkiniz elinizden alınmış, size arka çıkan kumandan ise 8 temmuz gecesi görevinden zorla istifa ettirilmek zorunda bırakılmış. burada mustafa kemalin pratik zekasını görüyoruz, aldığı destekle erzurum kongresi düzenlemiştir. bu kongre mustafa kemal kontrolünde değildir, burası çok çok önemlidir. yani kongre birazda kendi insiyatifiyle toplanmıştır. gazi, burada heyet-i reis seçilmiş, hemen ardından sivas kongresini düzenlemiştir. bu kongre önceki kongreden daha az katılımla gerçekleşmiştir.
ne yazık ki bu kongrede alınan kararla son görüşme yeri istanbul seçilmiştir. bu kararı mustafa kemal istemiyordu, bir defa kendisinin istanbul'a girmesi tehlikeliydi, ayriyeten istanbul, kongre öncesi milli mücadelenin temellerinin atıldığı amasya görüşmelerinde bahsedilmemişti. ve daha da kötüsü atatürk'ün heyet başkanlığı zora girecek, hatta elinden alınacaktı. ki öyle de olmuştu, görüşmeler başladığı sırada atatürk uzaktan yalnızca izleyebiliyordu. o yalnızlığı bir düşünsenize? işte burada ingilizler kendilerine göre hayati bir hata yaparak, 16 mart 1920'de mebusu dağıtmıştır. bu, ankara'da son görüşmeleri yapan ve istanbul'a giremeyen mustafa kemalin önünü açmıştır. ankara bu kararlardan sonra merkez haline gelmiştir zira ankara mustafa kemalin eline geçmiştir.
önceki mebusta yer alanların bir kısmı tutuklanıp (rauf bey ve kara vasıf bile) malta'ya sürülmüştür. ancak buradan kaçmayı başarabilenlerin bir kısmı ankara'ya yeni mebusa katılabilmiştir. bu mebus aslında bir öncekiyle aynıdır herhangi bir değişiklik bulunmamaktadır. ardından savaşlarla gelen başarılar ve çeşitli antlaşmalar milli mücadeleyi yukarı taşımış olsa da, istanbul hükümeti ne yazık ki milli mücadeleye hali hazırda düşman gözüyle baktığı için, yeni bir devlet modeli üzerinde durulmuştur. yine bu fikri en başta sadece mustafa kemal istemiştir.
işte cumhuriyete giden yolun taşları böyle dökülmüştür. anlatacak çok şey olsa da bu önemli günü hatırlamak ve anmak kafi.
her türk genci, aslına bakarsanız yalnızca türk genci değil, mustafa kemal'e şükran borçludur. ülke anayasasını ve nutuk'u bile 3 gün boyunca uyumadan kürsüde okumuş mustafa kemal paşaya sonsuz şükranla, ilelebet, daima ileri!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?