Kimsesiz, evsiz barksız, hasta ve sakat yaşlı, genç ve çocukların bakılması, çalışabilecek durumda olanların çalışarak geçinebilmelerini sağlayabilmeleri gayesiyle kurulmuş bakımevi.
(Kuruluşu: 1895). Düşkün, sakat, ihtiyar, bir iş tutup kendini geçindirmekten âciz, aynı zamanda bakacak kimsesi de bulunmayan bir kısım şehir halkı ile şehre dışardan gelen garipleri barındırmak, yedirip içirmek, uzun yıllardan beri istanbul'u meşgul eden işlerden biri olmuştur. Zaman zaman ve türlü türlü yardım müesseseleri, hayırsever kimseler bu düşkünlere bakım vazifesinin yerine getirilmesini kısmen ve dağınık bir şekilde sağlamıştır.
Fakat bu vaziyet böylece devam ederken ve ihtiyaçlar seneden seneye artar dururken 1292 (1876) te çıkan Osmanlı-Rus harbi yeni bir ihtiyacı daha ortaya koymuştur. O da Rumeli'den istanbul'a gelen muhacirler arasında binlerce dul kadınla anasız babasız yetimleri barındırma ve besleme keyfiyetidir. Bunlar arasında sağlam olanlarını istanbul halkı kısmen evlatlık olarak evlerine almışlarsa da alil sakat ve iş göremeyecek derecede yaşlı olanlar ortada kalmıştı. Hükümet bu vaziyet karşısında Gülhane'deki Kırmızıkışlayı bu türlülere hastahâne ve barınma yeri olarak tahsis etmiş ve "Dulhâne" denilen bu müessesenin idâresini Muhacirin Komisyonuna vermişdi. Dulhâne 1310 (1894) senesinde Belediyeye devrolunmuş Belediyece hasta ve yatalak kadınlar Haseki Kadın Hastahânesi'ne, yetim çocuklar da kısmen Darüşşafaka'ya, kısmen yatılı askeri mekteplere yerleştirilmiş ve 1311 (1895) de Darülâceze açılınca kadınlarla hasta ve sakat çocuklar Hasekiden Darülâcezeye nakledilmişlerdir.
Darülâcezenin kurulmasında ilk teşebbüsün ikinci Abdülhamid tarafından alındığını o zamanki gazetelerin neşriyatından öğreniyoruz Meselâ 5 mart 1306 (1890) tarihli günlük gazetelerde Payitahtta birçok fakir ve kimsesiz çocukların sefalet içinde yüzdükleri, işitilmesi ve görülmesi üzerine bunların sayıları tahkik ve tespit olunarak, işe, güce kudreti olanların bir Darülâceze yapılarak orada terbiye ve iâşeleri çarelerinin araştırılması irâde edilmiş ve 30 mart 1306 (1890) tarihli gazetelerde de şu izahat görülmüştür: "Sokaklarda dilenmekte olan ve kimsesiz bulunan çocuklarla alil ve sakat erkek ve kadınların dilencilikten kurtarılarak vücutlarının tahammülü derecesinde el işleriyle geçinmelerinin temini ve bunlardan işe, güce yaramayanların iaşesi ve çocukların talim ve terbiyesi için bir bina yapılması" hususunu Devlet Şürasınca düşünülmesine ve bir nizamname yapılmasına irâde çıkmış ve oraca da gereğinin yapılmasına başlanmıştır.
1306 (1890)'dan 1308 (1892)'e kadar geçen müddet içinde Darülâceze binasının plânını, yerini ve inşaat parasını türlü şekillerde sağlamakla uğraşılmıştır. Plânını Bâbıseraskerin inşaat Dairesi yapmış, Kâğıthane sırtında Hacı Reşid Ağa veresesine ait kırk dönüm kadar toprak Şehremaneti Meclisi âzasından Başmühendis Mehmed, Maliye Nezareti Tahsilât Müdürü Halil Râmi, Defterihakani Memuru Nuri ve Maliye Nezâreti muhamminlerinden Mahmud Beylerden kurulmuş komisyonca istimlâk olunmak ve mazbatası Dahiliye Nezaretine verilmek suretiyle yeri hazırlanmış, yüz bin lira tahmin olunan inşaat masraf yapılan eksiltmeden sonra yetmiş bin liraya inmiş olduğu ve iştirak eden birçok mimar arasında Tersanei âmire kaltası Vasilâki'ye ihâle edildiği için 1308 (1892) senesi ekim ayının altıncı günü Darülâcezenin temeli atılıp üç sene sonra 20 Aralık 1311(1895)'de tamamlanarak açılmıştır.
Darülâcezenin kurucusu olarak Dahiliye Nâzırı Halil Rıfat Paşa gösterilmektedir. Bundan dolayı da bir büstü müessesenin antresine konulmuştur. Halil Rifat Paşa ancak bir Dahiliye Nazırı sıfatiyle hükümet adına ve hesabına temel atma töreninde bulunmuş, inşaatı çabuklaştırmış ve nihayet açılış törenini yapmıştır.
Darülâcezenin yapılması için din, milliyet ve tabiiyet ayırt edilmeksizin istanbul'un bütün mali müesseseleriyle zenginleri yardım etmiş olduğu için burada islâmlar'la birlikte Rum, Ermeni ve Yahudi unsurlarının da barınmaları esası kabul edilerek bunların dini ihtiyaçlarını karşılamak için de müessese içinde cami ile beraber kilise ve havralar da yapılmıştır. Bu suretle meydana gelen ve binden fazla acezeyi sinesinde barındıran bir müesseseyi yaşatmak için esaslı gelirler bulunmak cihetine gidileceği tabiidir. Bunun için şehir sınırı içinde işleyen vapurların gidiş biletlerine, tiyatro duhuliyelerine, tapu dairelerindeki alın satım ilmühaberlerine ufak birer zam yapılmakla beraber yeniden imtiyaz ve inhisar verilen anonim şirketlerden temin edilen nakdi yardımlar Darülâcezenin belli başlı gelirlerini teşkil eder. Fakat açıldığı tarihten beri bunlara bir yenisi eklenmedikten başka, bilâkis çoğu ya kaldırılmış, ya kısmen azaltılmıştır. Meselâ alım satım harçları maliyece alınmış, vapur biletlerine yapılan on para zam bir hayli yekün tuttuğu halde maktu bir para verilmekle işin içinden çıkılmış, tiyatro ve sinemalardan alınan yüzde on iane, yüzde iki buçuğa indirilmiştir...
Bundan dolayıdır ki Darülâceze bugün sıkıntı içindedir ve Belediyece yardım görmektedir.
Darülâcezenin yapılmasına yerli ve yabancı mali müesselerle din ve milliyet O farkedilmeksizin bütün memleket yardım etmiş olmakla beraber buraya yalnız istanbul halkının acezesi ile istanbul'da yerleşmiş olan mukaciller alınır, Yabancılarla Türkiye'nin başka şehir ve kasabalarından gelen halk alınmazdı.
ilk açılışında Darülâcezenin idaresini Dahiliye Nazırı üzerine almış ve bu suretle 1308'e kadar Dahiliye Nezaretince idare olunmuş ise de o tarihten sonra Belediyeye ve Belediyece de idaresi Müessesatı Sıhhiye Müdüriyetine verilip bu müessesenin kaldırılması üzerine Darülâceze tekrar Dahiliye Nezaretine geçmiş ve Cumhuriyet inkılâbına kadar oraca idare olunmuştur. Cumhuriyet devrinde bir aralık Sıhhat ve içtimai Muâvenet Vekâleti idareyi eline almış ise de 1925'de tekrar Belediyeye verilmiştir.
"Açılışından bu yana elli yıl içinde darülâcezeye yeni bir pavyon, yahut yeni bir müessese eklenememiştir. Cumhuriyet devrinde arvi kasında ve yanlarındaki boş toprakların bir kısmı satın alınarak acezedeki kudret ve kabiliyeti olanların buralarda çalıştırılması ve bu suretle hem onların sıhhatlerine, hem de Darülâcezenin bir kısım yiyeceklerinin topraktan çıkarılmasına hizmet edilmesi arzu olunmuştur." der osman nuri engin.
Bugün Darülaceze istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı kimsesiz, sakat ve yaşlılara hizmet veren C tipi bir hastanedir. Toplam yatak sayısı 1.000'dir. Bunun 500'ü acezeye, 100 ü çocuk yuvasına, 400'ü hastaneye ayrılmıştır. Dermatoloji, fizik tedavi, genel cerrahi, göz hastalıkları, iç hastalıkları, kulak-burun boğaz ve nöroloji olmak üzere toplam 7 servisi vardı
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?