Bu başlıkta çocukken yapmış olduğumuz para kazanma deneyimlerimizi ve hikayelerini anlatalım. Yardırın…
daha 8-10 yaşındayken ayakkabı boyamak veya simit satmak gibi girişimlerim vardı. ancak malumunuz ki bu işler ticaretten çok beden işçiliğine dayanan işlerdi ve çok yorucuydu. bunları yaptığım dönemde okula yorgun gider, derslerde uyuklardım hep. öğretmenden de fırçayı yerdim.
sonra annemlere bir tartı aldırıp çarşı pazar bir yerlerde durup tartıcılık yaparak hizmet sektörüne giriş yaptım. aslında bu işte bir nevi beden işçiliğiydi ama daha az yorucuydu. bu nedenle işime geliyordu. bazen -eğlenceli kılmak için- tartıya çıkanların kilosunu görmemesi için elimle o alanı kapatıp kilo tahminimi söylerdim. tartıdaki kişilerle iddialaşıp normalde 1 lira (u: o zamanın bin lirası tabii) alacakken beş on katını alarak o yaştaki bir çocuğa göre çok güzel paralar kazanırdım.
bir süre sonra ablam bir mumcuda işe başladı. bende arada bir oraya gider sadece onları izlerdim. sıra sıra, boy boy, renk renk mumlar yaparlardı. bazısı biraz eğri veya kısa olunca tekrar eritmek üzere ıskartaya ayırırlardı. bunları ayırdıkları kutuda günde 15-20 mum birikirdi. bunları renk renk ayırıp büyük varillere koyarlar ve ayda bir bunları tekrar mum yaparlardı. aslına bakarsak bu iş onlar için epey angaryaydı.
bunu farkedince önce ablama söyleyip onun onayını aldıktan sonra ustabaşıyla konuşup bana satmalarını istedim. o yaşta bir çocuğun bu teklifini geri çevirmeyip haftada bir gidip alabileceğimi söyledi. bende her hafta cuma günü gidip biriken 100-120 civarı mumu 15-20 liraya satın alıp ertesi gün cumartesi pazarına götürüp tartımın yanına koyarak satardım.
bir süre sonra tartı işi ikincil işim oluvermişti. çünkü o dönem çokça kesilen elektrikler yüzünden herkes deste deste mum satın alırdı evine. günlük tartı kazancım 20-25 lirayken mumdan çok daha fazla kazanç elde ederdim. kazandığım parayı kuruşuna dokunmadan anneme verirdim elbette.
sekiz çocuklu bir ailenin büyükşehirdeki hayatında kimseye muhtaç olmadan, el açmadan geçinmesine katkı sağlardım. şimdilerde oturduğum ev bile o dönemki birikimlerle alınmıştı aslında.
çok demeden az demeden hep çalışıp birikim yapmayı öğretti anne-babam. onurlu olmayı. kimseye muhtaç olmadan kendi kendine yetmeyi. aza tamah etmeyenin çoğu bulamayacağını. helal bir lokmanın haram milyonlardan daha kıymetli olduğunu öğrettiler. (u: iyi ki de yaptılar bunu)
en büyük mirası bu oldu bana anne-babamın. ahlaklı olmanın, çalmadan-çırpmadan, onurlu ve dürüst bir hayat yaşamanın tadı bir başka. onlar sayesinde tabii. şimdilerde benim de çocuklarıma öğretmeye çalıştığım en önemli değerler bunlar.
umarım başarırım.
umarım bende;
kendine, ailesine
ve topluma faydalı
bireyler yetiştirebilirim...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?