lise ikiye geçince yeni bir sıra arkadaşı edinmiştim. rizeli mümtaz. babasını, o henüz kundakta bebekken kaybeden minyon çocuk. arada sırada "ne olurdu sanki biraz hatırlasaydım, resimlerine bakınca bir şey hissetmiyorum" diye dertlenen kocaman yürekli, ufak tefek insan evladı.
mümtaz'a kanım çabuk kaynamıştı. bu hassas ve özel durumundan dolayı sınıftaki herkes ulu orta yanlış bir şey dememek için elinden geleni yapar, ağzından çıkan her cümleye dikkat kesilirdi.
bizi hiç rahatsız etmese de kafasına taktığı, kendine göre tek kusuru vardı bu yakışıklı genç herifin. 't' ile başı beladaydı. daha önce t yerine s diyen biriyle hiç karşılaşmamıştım. çok tatlıydı. bazen sırf üstüme düşüp beni darp etsin diye içinde bolca t geçen sözcükleri bir kağıda yazıp önüne koyar, okumasını isterdim.
bir sabah, edebiyat dersinde parmağını kaldırıp söz istedi mümtaz. hocalar da onu pek severdi. bakalım bizimki yine ne yumurtlayacak deyip gözlerimi kıstım.
-izin verirseniz bir şarkı söylemek istiyorum.
+aa ne kadar güzel olur. öyle değil mi arkadaşlar?
bir alkış tufanı koptu. yerinden kalkarak tahtaya ilerledi sıra arkadaşım. ulan ilkokul bebesi misin kalsana yerinde manyak herif. bir anda yüzünü bize dönüp birkaç kere boğazını temizledikten sonra allah günahlarını affetsin, şarkıya direkt nakarattan girdi:
-ah babam sağ olsaydı,
köşede otursaydı...
t: konuşurken dili dişlerinin arasında gezindiği için kimi sessiz harflerle problemler yaşayan kişi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?