tabanvay

hercule poirot
-çarşıya nasıl gitcez ki dayı?
+tabanvayla yiyenim.

nasıl heyecan yaptım, kalbim nasıl pır pır etti anlatamam. ordan burdan biraz duymuşluğum vardı ama tabanvayın ne olduğunu tam bilmiyordum. sonuçta otobüs değildi, minibüs hiç olamazdı. adı bile çok değişik, çok havalıydı. sevinçten yerimde duramıyordum.

güneşin bağrında, cehennem sıcağında yürümeye başladık. dilim damağıma yapıştı da bana mısın demedim. bir an evvel tabanvaya ulaşmak istiyordum. dayımın elini sıkı sıkı tutup adımlarımı hevesle hızlandırdım.

kaç saat yürüdük kimbilir. kan ter içinde kalmış, sıçana dönmüş, sırılsıklam olmuştum. nihayet çarşı dedikleri yere varmıştık. dayıma baktım:

-geldik mi?
+tabii ya!
-nasıl geldik peki?
+hehe, tabanvayla yiyenim...

mutlaka bir yerde bir şeyleri kaçırmış olmalıydım. kesin dalgınlığıma gelmiş, tabanvay denen zımbırtıya binmiştik de yorgunluktan falan hiç anlamamıştım. aksi durumda o çok sevdiğim, kafası gövdesinden iri, her daim beş parasız, asalak, küfürbaz, dişleri cumhuriyet altınından hallice sorumsuz dayım tarafından kandırılmış olacaktım ki bu ihtimal aklımın ucundan dahi geçmezdi.

-biz şimdi tabanvayla geldik öyle mi?
+elbette yiyenim.
-oley!!

yiyenimmiş. bok yiyenin uşağı...

t: hedefe yok pahasına en güvenilir yoldan varmayı sağlayan mucize.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol