viktor emil frankl

alaskan crab
kendisi holokosttan kurtulmuş, varoluşçulukla psikolojiyi harmanlamış, adına logoterapi dediği bir yöntem geliştirip, yaşadıklarını da göz önünde bulundurarak insanlara faydalı olmaya çalışmış bir psikiyatrdır. Freud'un libidonun karşısına konumlandırdığı destrudo kavramını, farklı bir şekilde ele almak gerektiğini söylemiştir. Freud'a göre, destrudo, birbirinden farklı insanları bir yere koyup, ardından onları açlığa terk ettiğimizde, o yıkıcı güdü devreye girecek ve farklılık olarak adlandırdığımız her şey silinmeye başlayacaktır. İşte farklılıkların ortadan kalkıp, herkesin benzer şekilde vahşileşmesine sebebiyet veren içsel güdü, destrudo'dur der. Viktor ise, bizzat holokostta böyle bir durum yaşadığı için, Freud'un dediği gibi farklılıkların silinip, herkesin vahşileşmesi yerine, tam tersi farklılıkların daha da belirginleşmesine ve kötü olanların bunu artık gizlemeyecek kıvama gelmesi, "aziz" olanların ise, sınandıkları için bu durumda daha da azizliklerinin ortaya çıkmasına olanak sağladığını söyler.

Bu hayatta kalmayla karışık, harekete geçiridi güdü, spinoza'nın conatus dediği kavrama bir yanıyla benzer. Büyük sorunlar yaşamış ve bunun üzerine, psikoloji ve felsefeyi harmanlayarak düşünebilmiş birisi çok nadir bulunacak türden bir şeydir. Spinoza, etika'nın son cümlesinde "büyük olan her şey ender bulunduğu gibi kavranması da zordur" der.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol