yaratılış destanı

bloody mary
Türklerin kadim tarihinde bulunan destanlardan biridir.

bir varmış, bir yokmuş..

Yeryüzünde ne ay, ne güneş ne de gök varmış. Yalnızca sudan oluşan evrende, Tanrı Ülgen kuş haliyle uçmaktayken, konacak bir yer aramış, ancak onu bile bulamamış. Tam bu noktada, göklerden bir ses, sanıyoruz ki babası en büyük tanrı Kara-Han, ona seslenmiş ve “Yarat!” emri vermiş. Ülgen onu işitmiş ama nasıl yapabileceği hakkında hiçbir fikri yokmuş. Bunun üstüne kafa yorarken suların içinden Ak Ana isimli bir dişi tanrı yükselerek ona öğütler vermiş. Ülgen'in yapması gereken tek şey, “Yaptım oldu!” demekmiş. Ak Ana, ona bu öğüdü verdikten sonra ortadan kaybolmuş. Ülgen de ilk önce yeri, sonra göğü yaratmış, bununla yetinmemiş bir de dünyanın bir dengesi olsun diye iki yanına, bir de ortasına balık koymuş.

İşte bizim yıllardır okuduğumuz, “Dünya bir boğanın boynuzuna asılı!”, “Hayır, hayır. Dünya dümdüz, o yüzden dengeli zaten.” söyleyişlerinden biri de Türklere ait bir mitte karşımıza çıkıyor, yani inanmayacaksınız ama, -ki bence inanmayın yani- dünyaya kocaman üç tane balık mukayyet oluyor! İkisi düşmesin diye çevresinden tutmuş, birisi ortada gerilip başını kuzeye çevirmiş. Eğer ortadaki biraz kıpırdayacak olursa büyük tufanlar koparmış. İşte Ülgen, böyle bir dünya yaratmış.

O bunlarla uğraşırken, toprak parçasının üstünde bir kil görmüş. Bu kile yaklaşıp, canlanmasını bekleyince, Erlik insan şeklinde oluşuvermiş. Erlik, büyük tanrı Kara-Han'ın üç oğlundan biriymiş, yani Ülgen'in de kardeşiymiş ancak yaratılıştan kötü biriymiş. Ülgen gibi bir tanrı olmayı, göğü, yeri ve hatta insanları yaratmayı istemiş. Ancak bu durum ne büyük tanrının ne de Ülgen'in hoşuna gitmiş… Bu yüzden Erlik cezalandırılmış, onun yerine her şeyi Erlik'ten koruyacağına inandıkları Mandı Şire yaratılmış. Mandı Şire kuvvetliymiş, tanrının sağ kolu gibiymiş. Onunla birlikte yarattığı yedi insana ruh verdikten sonra, onların başına da May-tere isimli başka bir kahraman dikmiş… Tüm bunlar halledildikten sonra, dünya da yavaşça düzenine oturmuş. Şimdi neyin nasıl yaratıldığını öğrendiğimize göre gelin birazcık mitten neyin, nerede, niçin kullanıldığından bahsedelim. Bu noktada, size “kült” kavramını anlatmak isterim. Kült, birçok inançtan bir şey alarak özellikle bazı bitki ve hayvanları diğerlerinden ayırır, onlara tanrısal özellikler verir. Örneğin bir ağacı kült olarak nitelendirdiğimizde, bu ağaç yüksek bir yerde, tek başına, oldukça yaşlı, yaprakları yıl boyunca dökülmeyecek şekilde tasvir edilir. Mağaralar, dağlar ve çeşitli unsurlar mitik anlatılarda karşımıza kült şeklinde çıkabilir. Sizi bilmem ama ben bu şekilde anlatılınca hep çizgi filmlerdeki uzak diyarları, bulutlar içinde tasvir edilmiş dağları, uzakta bir yerde parıl parıl parlayan kocaman ağacı falan hayal ederim, işte bu kültler tıpkı öyle görkemli anlatılıyorlar. Bu noktada diyebiliriz ki kültler, mitlerin temelini oluşturan unsurlardır. Çünkü anlatılar, belli başlı kültlerin etrafında çerçevelenir ve fark edin veya fark etmeyin bu kültler anlatılan olayın en önemli unsuru haline gelir. Bir Türk destanı olan Ergenekon Destanı'nda Türk topluluğunun içerisinde yaşamaya başladığı ve üreyerek çoğaldığı mağara, yine bir Türk miti olan Er-Sogotoh'da karşımıza çıkan ağaç kültü gibi unsurlar bu anlatıların olmazsa olmaz unsurlarıdır.

Bizim bugün anlattığımız yaratılış mitinde de karşımıza çıkan su, oldukça önemli bir külttür. Zaman zaman karşımıza kutsal nitelikli, ölüye can veren, ölümsüzlük katan gibi sıra dışı özellikleriyle çıkabilir. Birçok güzel ve yüce şeyin sudan doğduğuna inanılır. Burada ise, her şeyin başlangıcı niteliğindedir. Bunun dışında mit derinlemesine incelendiğinde, Ülgen dünyayı altı günde yaratır ve son günde bir dağa çekilerek dinlenir. Burada dağ kültüne değinilerek Ülgen'in çok güçlü olduğu anlatılmaya çalışılır. Çünkü dağlar heybetli ve görkemlidir, yüce ve kutsal niteliklere sahip olmakla birlikte çoğu zaman erkekliği sembolize ederler.

Anlatıdaki karakterler, doğal unsurlar hatta rakamlara varana kadar her şey bir anlama sahip ama korkmayın, ben hepsinden bahsedip sizi iyice sıkıntıdan bayıltmayacağım. Kısaca bu şekilde anlatmış olduğum Yaratılış Destanı, insanların içinde yaşadıkları dünyanın nasıl var olduğunu, bu noktaya nasıl geldiklerini yorumlayıp, inançlarını oluşturmuş onlarca mitolojik anlatıdan yalnızca birisi. Ancak oldukça önemli ve ilk olma özelliğine sahip bir destandır. Umuyorum ben de sizi sıkmadan güzelce anlatabilmişimdir.

Bitirmeden belirtmek istiyorum, arkadaşlar dünya balıkların üstünde falan durmuyor, bunlar hep mitoloji.

(alıntı)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol