confessions

hercule poirot

1. nesil Moderatör - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Moderatör

  1. toplam entry 321
  2. takipçi 10
  3. puan 27923

şişman erkek

hercule poirot
istemese, hatta hiç farkında olmasa dahi güç gösterisinde bulunabilen öpüp okşanası, pamuklara sarıp sarmalanası tür.

devlet yurdunun müthiş imkanlarından geberesiye faydalandığım üniversite yıllarında böyle bir adamın altındaki ranzada yatıyordum. her seferinde o cüsseyle yuvasına nasıl tırmanıyordu ve ben canıma susamış gibi ne diye onun üstte uyumasına göz yumuyordum, bunu hâlâ anlayabilmiş değilim.

yine bir gece rutin hoşbeşten sonra kulaklığımı takarak bir şey diyor musun, zıbaracağım artık dedim. uyu sen, bir şey olursa yatağı sallarım diyince onaylayıp bangır bangır kahtalı mıçı'nın son singılına kulak kabarttım.

aradan ne kadar zaman geçtiğini hak teâlâ bilir. ranza deprem oluyormuşçasına sallanmaya başladı. yarı uyanık vaziyette yatağımdan sıçradım. oda arkadaşını bu denli şiddet ve öfkeyle duvarlara, demir yığınlarına savurduğuna göre başımızdaki musibet muhakkak sandığımdan daha kötüydü. panik halinde kulaklığımı çıkarıp yukarı seslendim:

-abi noldu noldu, iyi misin?
+yok bir şey lan, dedi. yan döndüm.

yalan yakalamak

hercule poirot
hiçbir zaman çaktırmasa dahi yalanı yakalayan kişinin nezdinde son nefesine kadar arsız bir düzenbazdan öteye gidemeyeceğinizi garanti eden hamle.

mesela şu yaşıma dek babama sadece bir defa enselendiğim halde ne desem ne etsem iğneleyici dilinden bir türlü kurtulamıyorum.

-baba bütün dersleri geçmişim. sonunda mezunum.
+yav he he.

en yakınlarından biriyle arasına devasa duvarlar örülünce kişi kendini iyiden iyiye savunmasız, küçücük hissediyor.

-arkadaşımın annesi vefat etti. haftasonu eve gelemeyeceğim malesef.
+tamam tamam, inandık.

beyefendi pirüpak sanki. kaç defa aldattı beni de, gıkım çıkmadı. suç lan artık bu yaptığı. yazık günah.

-emekliye zam varmış.
+kesin öyledir.
-allah belamı versin ki...
+e vermiş zaten?

onunla havadan sudan konuşmak bile bir yerden sonra sinir harbine dönüşebiliyor.

-baba be, vallahi seni çok seviyorum.
+al buna konuş.

klavye delikanlısı

hercule poirot
geçmiş çağlara damga vurup destansı kahramanlıklara dünden meyilli güruhun üzerine yapıcı ve kalıcı etkilerde bulunmuş miroğlu delikanlılığı rehberliğinde kendisine yeni rotalar belirleyen orijinal, marjinal bir delikanlıdır. yaratıcı küfürler eşliğinde içi tepeleme ürkütücü vaatler ve yaptırımlarla dolu tehditler savurur. bıkmadan usanmadan hep adres ister ancak güya aklının odalarına not ettiği konumlar gerçekte bir kulağından girip diğerinden çıkar. klavye delikanlısının yalnızca dili kanlıdır.

avaz avaz ağlayan velede sus bak abi kızacak demek

hercule poirot
hedef gösterildiğim vakit kati surette uygun mimikleri yakalayamıyorum. heybetli ve vahşi bir aslana dönüşmeye çalıştıkça çocuk sanki komikli kedi videosuna denk gelmiş gibi evvela hınzır hınzır gülümsüyor, sonra "lan bunun kızmasından ne olur" temalı bir çıkarıma ulaşıp gıcıklık olsun diye zırıltısına kaldığı yerden devam ediyor.

t: insanlık adına en az atomu parçacıklarına ayırmak kadar önemli ve verimli bir buluş.

ü

hercule poirot
şununla yıldızı bir türlü barışmamış, zavallıyı ö ile karıştıran onlarca insanla dolu çevrem. konuşma dilinde pek rahatsız etmese de iş yazmaya, mesaj atmaya gelip gütler, gürürsün senler, ülümler, gük gürültüleri havada uçuştuğunda beynim fillerin tepişmesine maruz kalıyor, can çekişiyorum.

yine böylesine zalim bir imtihanla cebelleştiğim bir an nefes alamaz oldum. ü'ye olmadık vazifelerin yüklendiği smslerin ardı arkası kesilmiyordu. bismillah çekerek karşıdaki muhatap kişisine cümle kurarken lütfen artık biraz daha özenli olmasını rica eden upuzun bir mesaj attım. dakikalar geçmesine rağmen cevap yoktu. tam acaba istemeden sert mi çıktım diye düşünüp üzülüyordum ki telefon bipledi:

-üzür dilerim, diyordu.
+ünemli değil, dedim.

t: alfabenin yirmi altıncı harfi.

iş arkadaşı

hercule poirot
bilimadamlarınca incelenesi kafa yapılarına malik çok değişik bir tür.

yaşça bizden epey büyük bir tanesine doğum günü hediyesini uzatırken:

-abi iyi ki doğdun. şaka maka cahit sıtkı'nın öldüğü yaştasın dedim.

gözleri buğulandı, bakışları sabit bir noktaya kilitlendi koca adamın. sonra:

+yok yahu, o da mı 76'lıymış dedi.

üç kuruşluk yaşama sevincimi üç saniyede emükledi namussuz...

aşk

hercule poirot
"bonkör gönüller kendilerini bırakmaktan çekinmezler. aslında kadının en büyük fazileti itaat etmektir. aşk o kaçınılmaz yere eriştiğinde bilmeden, utancın kutsal körleşmesiyle birleşir.

ah asil ruhlar, bilseniz sizi ne tür tehlikeler bekliyor. çoğu zaman siz kalbinizi sunarken, bizler sizin bedeninizi alırız. kalbiniz sizde kalır, siz de titreyişlerle yuvarlandığınız o karanlıkta ona bakakalırsınız.

aşk böyledir. ortası yoktur. seveni ya kurtarır ya da yıkıma götürür. bütün insanlığın kaderi bu ikilemdir. mahvoluş ya da kurtuluşu içeren bu ikilem, aşkın olmazsa olmaz sonucudur."

(bkz: sefiller)

cümleye çok afedersiniz diye başlayıp devamında normal şeyler söylemek

hercule poirot
hatip kişisinin nutuk esnasında sözünü ettiği kimse veya olaya dair bayramlık ağzını açacak ve bu sebeple müridlerinden özür dileyecekmiş bir tavırla çok afedersiniz diyerek ortamda durduk yere ufak çaplı bir gerginlik yaratması, girizgahın devamını ise son derece makul, nezaket sınırlarını aşmayan sözcüklerle getirip herkesi hayal kırıklığına uğratması denyoluğu.

show ana haber

hercule poirot
mahkeme duvarı suratlarıyla onlarca kameranın karşısında allahın her günü birbirlerine nefret dolu suçlamalarda bulunan, bazen bununla bile yetinmeyip bildikleri bütün dövüş tekniklerini millet meclisinde kamuoyuna sunan politikacıları; sebil bulmuş gibi eski eşini/sevgilisini katletmek için sıraya girmiş iflah olmaz psikopatları; artık günlük, olağan ve sıradan bir şeye dönüşmüş taciz/tecavüz vakalarını; her biri diğerinden rahatsız edici, tüyler ürpertici, hayret verici kavgaları, hesaplaşmaları; pisi pisine inanılmaz ölümlere yol açan amansız trafik kazalarını sansürsüz bir şekilde vatandaşın gözüne gözüne sokup cinli, perili, büyülü, seri katilli korku filmlerinden zerre kadar farkı olmayan bir taraflarımın bülteni.

patavatsızlık

hercule poirot
lise birde sınıfta kalıp okulu bırakan bir çocukla uzun seneler sonra denk geldik. fil hafızalı olduğum için kendisini hemen tanıdım. o yıllarda aman aman bir muhabbetimiz olmamasına karşın o da beni çıkardı. derken laf lafı açtı, eskileri yad etmeye başladık.

-fizikçi remzi'yi hatırlıyor musun? dinlene dinlene döverdi bizi.
+allah yarattı demezdi allahsız. nasıl unuturum...
-ya halil? okula tabanca getirmişti manyak.
+abdülhey'in yandan yemişi! vadi yüzünden hep...
-salak bi kız vardı, neydi adı? hah müzeyyen.
+evet?
-çıkıyordunuz hatta değil mi?
+aynen.
-çok salaktı yahu. hani edebiyatçı istanbul'un kazaları nedir deyince trafik kazası, iş kazası falan diye tek tek saymıştı ahaha.
+ya ya.
-derse geç kalmıştı bi keresinde. hoca geç kağıdı alıp gelmesini isteyince ama param yok diye ağlamıştı ahahaha.
+...
-ah müzeyyen ah. kimbilir şimdi nerede ne yapıyordur. sahi okuldan sonra hiç haber almadın mı ondan?
+müzeyyen'le iki yıldır evliyiz.
-yok canım. ehehe. valla mı? gerçi çok da yakışıyordunuz. heheh. evlendiniz demek. sınıfın en güzel kızını kaptın yani öyle mi? vay be amma şans. ehe. neyse hadi, seni daha fazla tutmayayım. müzeyyen'e çok selam söyle lütfen olur mu? yine görüşürüz.
+hiç sanmıyorum!

patavatsızlıkta çığır açıyorum artık. çığ gibi, büyüdükçe büyüyor boşboğazlığım.

t: çağın ve başımın belası.

sırf bedava seks yapabilmek için evlenmek

hercule poirot
sıradışı toplu taşıma yolculukları esnasında sürekli kulağıma çalınan, temiz yüzlü gencecik insanların masum sohbetlerine inatla gölge düşüren benzersiz bir yanılgı.

-abi düşünsene her gece sabaha kadar seks yapıyorsun.
+aynen lan. tek kuruş vermeden hem de.
-uff.

ve bu mantık, bir yıl bile geçmeden şiddetli geçimsizlik sebebiyle açılan boşanma davalarının 1 numaralı sebebi olarak dikkat çeker.

halbuki, özellikle günümüz şartlarında gerçekleşecek söz konusu evlilik için gözden çıkarılması gereken meblağ "bedava" kavramını çürüttüğü gibi, "her gece" sabahlara kadar seks yapmak diye bir olay da yoktur.

kaynak: totom

eğitsel kol

hercule poirot
güya bebişleri kaynaştırma ve onlara sorumluluk duygusu kazandırma amaçlı yürütülen bir faaliyetti.

fakat genellikle malum eşleşme yapıldıktan ve ilgili pazubent kola geçirildikten sonra konuya gösterilen önem giderek azalmaya başlardı.

kitaplık koluna mensup öğrencilere kitaplık taşıtılır, trafik kolu talebeleri teneffüslerde araba gibi sesler çıkarıp
birbirine korna çala çala ordan oraya koşturur, beslenme kolu çocukları yerli malı haftası için evden kesinlikle pasta börek getirmeleri üzerine sıkı sıkı tembihlenirdi.

annesi pencereden gel artık akşam oldu diye çağırana kadar sokaklarda tozup sürten sıra arkadaşım gezi ve inceleme koluydu mesela.

ben ise kızılay koluydum. görevim aşı sırasında gözyaşlarını tutamayanlara dil çıkarmak ve iğne korkusu yüzünden ağlaya ağlaya okuldan kaçan veletleri öğretmenlere şikayet etmekti.

akıllı telefon bağımlılığı

hercule poirot
her fırsatta iki buçuk yaşındaki kızını ne pahasına olursa olsun cep telefonundan uzak tutmasıyla övünen ve etraftan etraflıca övülmeyi bekleyen bir kuzene sahibim. bu özelliğinden öyle çok bahseder ki bazen ciddi manada gına getirir. "ne ebeveynler var yahu, allahtan ben onlardan değilim." diye diye beynimi kemirir.

karı koca, günün birinde yaşadıkları şehre çağırdılar beni. "cep telefonu olmadan da çocuk büyütülebiliyormuş" temalı kısa bir tatil geçirmek üzere kolları sıvadım.

daha ilk akşam sabrım taştı. çünkü minik kızı ne vakit görsem ya annesinin ya da babasının telefonuyla oynuyordu. hatta küçükhanım ekrana karşısında hipnotize olmadan yemek bile yemiyordu. şaşkınlık ve kızgınlıkla karışık bir üzüntüyle annesi sıfatındaki kadına dönüp:

-hani sen kızının eline hiç telefon melefon vermiyordun dedim.

+yemin ederim vermiyorum abi dedi.
hep kendisi alıyor.

kıskanç

hercule poirot
beş hececiler'in en genç, en deli dolu ve en iyi şairi olan faruk nafiz çamlıbel'e ait, birbirinden nefis dizelerle ortaya çıkmış müthiş bir şiir.

sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın!
sesini duyan olur, sana göz koyan olur.
düşmanımdır, seni kim bulursa cana yakın!
annen bile okşasa benim bağrım kan olur...

dilerim Tanrı'dan ki sana açık kucaklar,
bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun.
kan tükürsün adını, candan anan dudaklar!
sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!

şey

hercule poirot
saçma sapan bir zamanda kullanınca dibini boylamak için harıl harıl yarılacak yer kollatan sıkıntılı sözcük.

sürekli eşinden şikayet edip duran bir arkadaş eteğindeki taşları iyice silkeledikten sonra kendisini biraz teskin etmek istedim. ve malesef lafa "yengeyi şey yapmak gibi olmasın ama" diyerek girmiş bulundum. güya kötülemek gibi olmasın diyecektim. şey yapmak da değil, resmen şaapmak dedim. ağzıma sıçayım.

kanun

hercule poirot
namuslu ve şerefli insanların hakları korunsun diye vardır. namussuzla şerefsizin elinde oyuncağa dönüşmüş olmasının yegane sorumlusu her şeye boşverip herkese eyvallah çekerek çok iyi bir halt yediği sanısıyla yaşayan biz onurlu, namus timsali namus bekçilerinden başkası değil.
13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol