duru güzelliği ve masmavi gözleriyle izleyiciyi ekrana hapseden 1956 istanbul doğumlu oyuncu. henüz yirmi üç yaşındayken ünlü senarist ve yönetmen yavuz turgul ile hayatını birleştirmiş ve bu evliliği 2006 yılında sonlandırmıştır.
kameralar önünde hiçbir zaman ahım şahım bir performans sergilemediği halde onlarca filmin yapımcılığını üstlenen türker inanoğlu ile birlikteliği sayesinde kendisine daima sanat camiasının içinde yer bulmuş kadın.
Türk sineması'nın en önemli aktrislerinden biridir. aynı anda beş çocuğa birden hasret ve şefkatle sarılıp hepsini bağrına basma gibi bir kabiliyeti vardır.
ne zaman kendisine işim düşse anamdan emdiğim sütü burnumdan getiren adam. oysa aileden biri gibi sever sayarız kendisini.
coronanın en etkili olduğu vakitler. şüpheli sıfatıyla karantinaya alınınca hekimlikten rapor istedi iş yeri. emmett brown kılıklı, bir saniyesi diğerine uymayan muhtereme telefon açarken yine tedirgindim. adam daha rapor kelimesini duyar duymaz deliye döndü:
-öyle saçmalık mı olur? seni kandırmışlar. +demeyin! peki ne yapabilirim, bari bi fikir verseniz. -işletmenin kendi doktoru yok mu? +malesef. olsa sizi rahatsız etmezdim. -prosedürlerden de mi habersiz bunlar be? +bilemiyorum. sadece aile hekimini ara halletsin dediler. -başka emirleri var mıymış? hadsizliğe bak! +valla haklısınız. -şimdi sana rapor yazsam resmen suç işlemiş olacağım. +aman aman, başınızı belaya sokmayın rica ederim. -yahu seni muayene bile etmedim. böyle bir aptallığı benden nasıl beklerler? +konuya hakim değillerse demek ki... -hayatımda bu kadar ahmakça bir olayla hiç karşılaşmamıştım. +neyse, bi çaresine bakacağız artık. -yo hayır. buna asla alet olamam... +siz canınızı sıkmayın nolur. -off!! +bakın lütfen diyorum. -bir haftalık mıydı rapor? +evet.. -10 gün yazıyorum. +teşekkürler, kolay gelsin.
biri sütünü helal etmemekle tehditler savurur, diğeri hakkını. biri torun torba sahibi olmak istiyoruz artık der, öteki ölünceye dek bizimle mi yaşayacaksın lan diye ayarlarımla oynar. tek dertleri evlenip çoluk çocuğa karıştığımı görmek mi yoksa evde baş başa kalıp diz dize yaşlanmak mı inanın kestiremiyorum.
-gel bak, sana bir kız buldum oğlum. daha 19'undaymış. maşallah hanım hanımcık, fıstık gibi. +anne bırak gözünü seveyim, sübyancı mıyım ben? -terbiyesiz. allah aşkına şu oğluna bir şey söyle, baş edemiyorum. geçenlerde gösterdiğim için de "ben jigolo muyum? " dedi. * hayatında bir kere olsun aynaya baktıysa kahrolayım. +ya baba neden öyle diyorsun? anlamıyorsunuz ama aşk evliliği yapmak istiyorum. ruh eşimi arıyorum ben. *mal lan bu.
bir bakışta kimin ne mal olduğunu hemen anlayabiliyorum. kişi çevresine istediği kadar masum, sevimli, iyi niyetli ve insancıl göstersin kendini, bütünüyle kolpa olan sahte davranışlarının arkasındaki bayağılık midemi bulandırıyor.
şaka şaka. tek elle sütyen kopçası açmaktan başka gurur duyulası bir maharetim yok.
bütün kardeşlerinin sorumluluğu altında tükenerek diken üstünde bir yaşam mücadelesi verirken yetmezmiş gibi ebeveynin fıldır fıldır gözlerini sürekli üzerinde hisseden, parasal durumu tüm detaylarına kadar didik didik incelenen en büyük evlat ile şımarık yetiştirilmenin doğurmuş olduğu bütün gereklilikleri elinden geldiğince yerine getirip anne babasının gözbebeği konumundaki deli dolu, hovarda ve aman ha harçlıksız kalmaması için topyekün seferber olunan en küçük çocuk arasında zaman zaman gölgede kalmış, kah unutulup kah sevgiden, ilgiden mahrum bırakılmış ve diğerlerine kıyasla daha orta şekerli, orta direk, ortalama bir yaşam sürmeye terk edilmiş ortanca bireye özgü sendrom.