İnsan yaşadıkça çok şey görür ve çok insan tanır. Zaman içinde insanı şaşırtan, hayrete düşüren şeyler yine insan bağlantılıdır. beş para etmez deyip yakınına sokmadığın adamın aslında senin yargılarından ne kadar uzak olduğunu nice sonra anlarsın, ya da yücelttiğin paye verdiğin insanın aslında ne kadar buna değmeyeceğini Öğreten yine zamandır.
gençken çok kolay yaptığın iyi insan kötü insan sınıflandırmasının aslında ne kadar yanlış olduğu geçeği şekillenmeye başlar kafanda. Uygun koşullar gerçekleşince iyilik yapabilecek kötü insanlar, yine koşullara göre kötülük yapabilecek iyi insanlar gelir geçer hayatından. Sonra anlamaya başlarsın ki insan özünde iyi veya kötü değildir, sadece hangi koşulda olursa olsun önce kendi çıkarını düşünmektedir. bunun için de onlara kızmak yerine, sadece gereğinden fazla değer vermemeli ya da gereğinden fazla hor görmemelisindir.
İşte zamanla hissizleşme dediğimiz konunun temeli budur. aslında hissizleşme değildir tam olarak, tabii ki oldukça törpülemiştir o hisler ama yine vardır. Özünde yaptığımız şey yaş aldıkça kendi duvarlarımızı örmek, kendi kalelerimize çekilmek, ve o kaleye mümkün olduğunca az ve öz insan sokmaktır. Yaş alan insanların daha az sosyalleşmeye başlaması hatta sosyalleşmemesinin özünde azalan enerji ve maddi nedenlerin dışında bu duvar örme mekanizması da önemli rol oynamaktadır.
Son tahlilde, yaş alan insanları üzmeyelim. göründükleri gibi çok katı insanlar değillerdi aslında, onları zaman bu hale getirdi ve kendi kalesine çekti. yani onlar zaman yorgunu ve Geri kalan kısa zamanlarında da daha fazla insan tanıyıp onlara tahammül etmek zorunda hissetmiyorlar sadece.