düşününce mantıklı geldi. bir şekilde yaptık büyüttük de… cahil cesareti işte. canlılar aleminde büyütmesi en meşakkatli yavru, insan yavrusu. sağlığına dikkat edeceksin, iyi bir aile terbiyesi vereceksin, düzgün okullarda okusun diye maddi manevi yıpranacaksın. her türlü dış tehlikeden korumak için gerek küçükken gerekse ergenlikte (özellikle ergenlikte) pür dikkat kesileceksin.
tüm süreç boyunca odak noktan o olduğundan pek çok aktiviteden fedakarlık edeceksin. neyse ki biz bu kısmına pek uymadık, pek çok şey yaptık ve hepsinde çanta gibi yanımızdaydı, kolay bir çocuktu sağolsun. ama bu konuda “fatal error” veren çok aile gördüm.
neyse, üniversitesine dertleneceksin, şehir içi, şehir dışı, yurt, öğrenci evi (!) para basmaya devam… hadi bitirdi, yurt dışında yüksek lisans yapacağım diyecek “nasıl olacak bu emekli maaşıyla” diye dertleneceksin. çıkınca iş bulabilecek mi ona dertleneceksin.
evlense de kurtulsam diyeceksin ve ne kadar iyimser bir düşünce olduğunu evlendirince göreceksin. gelin ya da damat iyi çıktı mı? maddi manevi geçinebiliyorlar mı? diye kafa yoracaksın. her şey yolunda, torun geldi, hadi bakalım görev başına. en azından bir bakıcı bulunana kadar devreye gireceksin.
anneanne, babaanne, bakıcı makıcı derken okula başladı. okudu büyüdü etti. mevlam müsaade etti, onun da evliliğini görecek kadar yaşadın diyelim. koskoca dedesin, ya da anneanne/babaannesin, çeyrekle yırtamayacaksın…
yahu çok yazdım. yazarken daraldım, typo var mı diye bakarken son kontrolde bir daha daraldım.
illa ki yapacaksanız buyrun yapın, ama ben bu yazıyla vicdani yükümlülüğümü üzerimden atmış oluyorum.
dip not: anti-natalist düşünce olaya daha felsefi açıdan bakıyor herhalde. ama ben bilmem felsefe falan, makro değil mikro felsefe mi yaptım ya da başka bir şey mi yaptım onu da bilmiyorum, sayısalcı çocuğum sonuçta.