yerli yersiz, gerekli gereksiz, eski yeni fark etmeksizin her türlü veriyi akıl odalarında devamlı surette depolayan beynin bir müddet sonra alarm vermeye başlayıp öğrendiği onca bilgiyi yerinde/zamanında uygulayamaması ve etrafında olup biten hiçbir şeye doğru tepkileri gösterememesi hezeyanı.
zihinsel obezite
yeni nesil okul sisteminin verdiği en büyük acılı sonuçtur.
Neden böyle düşündün
eğitimde ölçüsüzlük var.
Ne gibi? Yani obeziteyi arttıracak nasıl bir ölçüsüzlük söz konusu. İnan bakış açını merak ettiğim için soruyorum
bu müfredatın ve sınavların dolaysız değişmesinden dolayı doğan garanti edilemeyen eğitim disiplininden kaynaklanıyor. ben bir şey eksilsin demiyorum (şu an bence çok iyi hatta müfredat) fakat eğitimin ölçüsünde kullanılması daha doğrusu tüm verilenden %100 verimli sonucun alınması için öğrencilerin kendilerinin maksimum verimliliği kullanamamasının da sebebidir. mesela binlerce saat eğitim alıyoruz ama eğitimciler bu rolü üstlenirken kendi verimliliklerini nasıl kullanabiliyor? eğer onlar %100 değilse öğretilen bilgi de asla %100 olmayacaktır. bu şekilde öğretmenin %50 verimliliği fakat anlatılması gerekenin atıyorum %90 olması %40 eğitimde zihinsel yorgunluk ve anlaşılmamaya sebep olurken, anlatılandan yeterli verimlilik alınmaması yine aynı şekilde anlatılan %40 kayıp bilginin bilgi obezitesine sebep olabileceğini düşündürüyor. derslerde ders dışı verilen tüm bu gereksiz bilgiler ve teknolojinin ışığında yeni nesil öğretim modeli yaratmak yerine soruların yeni nesil olup eğitim sisteminde öğretim biçiminin hala eski methoda uyması ortada paralel bir ayrılık yaratmaktadır bu da yine aynı şekilde 'eski nesil öğretim methodu' altında pasif bilginin kavradığımız manada 'zihinsel obezite' çatısında birleştirdiğimizde bilgi yoğunluğundan doğan bir zihinsel yorgunluk oluşturması yine beynin algıda seçicilikte en yüksek yeterlilikte olmamasından ötürü kapsam dışı öğretilen tüm methodsal bilgi beyinde bir obezite oluşturabileceği sonucuna götürür. şayet eğitimin bir amacı ve sonu olmayan terimsel anlatımlarla son bulmayan bir niteliği vardır. fakat burada ele alınan (yazılan entry'de) yüksekokul seviyesine kadar olan kısımdır. yani bizi bir sonuca götürmesi beklenilen kurumsal çatı altında birleşmiş olan 'ne öğrendik?' sorıusunu cevaplamaya yarayan her türlü sınav buna dahil ve son yüzyılda bu sınavlara giren öğrencilerin %100 başarıyı yakalayamamasının sebebi de yine bu şemada kümesel olarak incelenebilir hatta test edilebilir. yeni nesil okul sisteminde bulunan bu çarpık ve paralel ayrılık, isminin yeterliliğini sağlayamadığı sürece -sadece adı sözde derecede yeni- sınavlardan en ufak derece bile başarısızlığa uğrayan her öğrenci kapasitesini ya kullanamamış ya kendisi uygun değil ya sisteme ayak uyduramamış ya eğitimcinin verimliliğini verememesi ya eğitimcinin potansiyelinin uygun olamaması gibi yazılabilecek çoğu eksiklik ve örnek buna dahildir ve yetersiz rehberlik, eğitimi doğru anlayamamak, çevresel faktörlerin yansıttığı sayılabilecek tonlarca örneği görememek, aynı zamanda öğrencilerin öğrenmede yöntemsel farklılığı ve 'olması gerektiği dikta edilen' kavrama becerisi-düşünce yapısının öğrencide doğuştan ya da sonradan veyahut herhangi bir şekilde gerçekleşmemesi; öğrenilen ortamın ve disiplinin, eğitimciyle öğrenciye giden aktarımda yaşanılabilecek her türlü içsel veya dışavurumsal hata/eksiklik, + bu mümkünatı sağlamadaki kusurlar bu çerçevede değerlendirilmelidir. olaya tamamen bu açıdan yaklaşmaktansa aslında bütün yaşanan 'eğitimdeki eşitsizliğin hepsi' zaman israfı olur bu da tüm taraflara negatif yansır ve istenileni vermez. eğitimde istenilen sonucun ise şu an için en azından 'sorgulanamaz' derecede katı kurallara sahip olduğunu bildiğimizden kimseye 'neden başaramadın?' ya da 'nasıl başardın?' sorusunu sormakta zorluk çekiyorsak, önce bir üst perdeden yaşananları daha iyi görebilen bir bakış açısına sahip bir eğitim otoritesine sahip olmak sanki şu an bizi düştüğümüz bu manzaradan bir derece bizi kurtabilirmiş gibi geliyor (sistematik ve dayatmalı eğitimdeki düşünülen -eğitim hayat memat meselesidir- kısmının anlayıştaki kısmının bizi götürdüğü acı sonuçları da düşünürsek). tarih elbette şu an işlenen tüm bu kaybı gelecek nesillere aktarmaya çalışacaktır fakat tüm yapılan bu bireysel çalışmanın topluma maddi/manevi kaybının sadece ölçüsüyle yetinmek isterse bence süregelmekte olan ve çığ gibi büyüyen bu eğitim olayları döngüsü bizi nereye götürür? tarihin bizim için bu kayba istatistiksel değer vermesi doğru bildiğimiz yanlışları ayıklayabilir mi? ortada su götürmez gerçeklerin olduğu çoğu şeyi ardımıza atıp devam edebilir miyiz?
Aslına bakarsan bu zihinsel obezite bende direkt birinci anlamıyla algı yarattığı için ben direkt konuya o açıdan baktım. Çünkü zihinsel obezite diyene kadar farklı terimler daha aydınlatıcı ve anlaşılır gibi geliyor ki buna da başlık açtım. Şimdi eğitim sisteminin de açığına gelecek olursak günümüz eğitim sistemi ile bizim gibi y kuşaklarının olduğu eğitim ve öğrenim sisteminde aşırı farklar var. Bunu nerden biliyorum dersen de ilk okul 4. Sınıfa giden bir çocuğum var ordan biliyorum. Bence günümüzdeki en büyük sıkıntı teknolojinin doğru oranda kullanılamıyor oluşu, buna ister ekran bağımlılığı diyelim istersek başka bir isim koyalım hiç fark etmez. Bahsettiğin zihinsel obezitenin çok fazla bilgiye (bu çöp de olabilir) maruz kalmaktan kaynaklanıyor. Eğitim sistemi sadece okulları kapsıyor. Aslında çocuklar daha okula başlamadan bu maruziyete çoktan kalmış oluyorlar. Eğitim sistemi evet açıkları var belki güzel yanları var ama kesinlikle birincil basamak okullar değil bana kalırsa
Obezite problemi olan kişilerin(sağlık problemleri dışında), çoğunlukla çocuklu döneminde bedenini gizlemeyi gerektirecek bir takım travmaları vardır. Çoğu kilolu olduğunda yine aynı istismara uğramayacağı psikolojisini taşır. Ayrıca farklı psikolojik sorunlarda yeme ihtiyacı doğurabilir, yetersiz sevilen biri yemek yeme ile bunu tamamlayabileceğini düşünür. Yani her şey çocukluğa dayanıyor.
Şu aralar muzdarip olduğum durum beyinim o kadar gerekli ve gereksiz bilgiyle dolmuş ki sabah uyandığımda beynimde nane nane diye şarkı çalıyordu :d
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?
Başıma gelme ihtimali yüksek, hayatta hiçbir şeyi yerinde ve zamanında yapamıyorum...