fırsat eşitliği

marla
(bkz: Succulent) ukdesidir.
Türkiye'de var olmayan kavramdır. Bir ülkede dünyaya gelen tüm bebeklere beslenme, eğitim ve sağlık alanında eşit imkanları sağlayıp yetişkin olana kadar desteklesek bile fırsat eşitliğini belki büyük oranda yakalayabiliriz. Yine de eksik kalan noktalar olacaktır. Bu eksiklik de ebeveyn ilgi ve sevgisidir. Ebeveynlerin koşulsuz sevgisi ve ilgisi ile büyüyen bir çocuk yine de bir adım önde olacaktır.
Fırsat eşitliği kavramına geri dönecek olursak; özellikle besleme ve eğitim alanında çok büyük eşitsizliklerin var olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Aç ve toku aynı sınava sokup benzer başarıya ulaşmasını bekliyoruz. Özel okulda okuyan, tüm imkanlara fazlasıyla sahip olan bir çocuk ile köy okulunda okuyup çoğu zaman öğretmeni dahi olmayan okuldan mezun çocuk aynı lise ve üniversite sınavına giriyor. Eşitlik gibi bir kavram bu topraklarda maalesef hayal gibi.
Sevgili succulent bu ukdeyi kendisini küfürsüz ifade edemeyeceği için bırakmıştı. Ben küfürsüz ifade edebildim mi bilmiyorum. Sanırım etkili olmadı.
4
succulent succulent
Benden çok çok daha güzel ifade ettin @marla. Ukdemi sen doldurduğun için çok mutluyum
marla marla
Bence sen daha iyi ifade ederdin ama dediğin gibi küfürsüz ifade etmesi zor. Hiçbir çocuk incinmeden, örselenmeden büyüsün istiyoruz. Çok bir şey değil aslında istediğimiz.
succulent succulent
Ve eşit şartlarda. Ama hayat hiçbir zaman adil olmadı maalesef.
marla marla
Maalesef öyle canım 😔
alaskan crab
fırsat eşitliği, içinde eşitlik geçiyor olsa bile, tam anlamıyla bir eşitliği amaçlamaz. Bu da tıpkı diğer (bkz: kullanışlı hayali kurgu) gibi, bir hedef olarak ortaya konur. İnsanların genetik faktörlerine bir müdahalede henüz bulunamadığımız için, bu yönden eşitsizlikler, normal kabul edilir. Her ne kadar fırsat eşitliği denildiğinde akla eğitim gelse de, çok farklı alanlarda da bunun mücadelesi verilmesi gerekir. Anne babası belli bir eğitim seviyesinde olan bir çocuğun yetişmesiyle, olmayan çocuğun yetiştiği şartlar bir olmaz. Birinde ebeveynlerinin kitap okuduğunu gören çocuk, kitap okuma alışkanlığı geliştirirken, ötekinde ise büyük eksiklikle yola çıkmış olur. Bu tarz farklılıklar, aile içi kültürel farklar içine girer. Birinde yemek dengesi gözetilir, yeterli miktarda sağlıklı yağlar, protein ve karbonhidrat alırken, birinde ise tek tip ve o an akla esen yemek yenilir. Türkiye'de iq düşüklüğünün büyük bir bölümünün nedeni de, çeşitli beslenmemek, yemeğin sadece beyaz ekmek yemek için bir bahane olması ve çocuk yaşta yetersiz protein alımıdır.

Peki belli bir noktaya gelmiş ve herhangi bir fırsat eşitliği sağlanamamış bireylere, şu andan itibaren bir şey yapmak mümkün müdür? sorusu akla gelir. Burada da pozitif ayrımcılık devreye girer, genelde kamuda bunun için güya kadro ayrılır ama gözle görülür bir engel olmadığı sürece, küçükken ingiliz bir dadı tarafından bakılıp, ingilizce öğrenemedin diye kimse gözünün yaşına bakmaz. Özel sektörde zaten öyle bir imkan yok. Tek işe yarar olarak gördüğüm pozitif ayrımcılık, toplam çalışan cinsiyet oranına bakarak, örneğin kadın çalışan azsa, o taraftan daha fazla alım yapma hassasiyetidir. Genel anlamda bir eşitlik yok, zaten haklar başkasının elinde altın tepsiyle bize sunulmaz, öyle bir dünya'da yaşamıyoruz.

Nasreddin hoca misali, çocuklara bilye dağıtırken, "eee çocuklar, Allah'ın adaletiyle mi istersiniz bilyelerinizi dağıtayım yoksa kul adaleti mi?" diye sorar. Çocuklar da haliyle Allah'ın adaletini isteriz derler. Nasreddin hoca da birine 5 bilye, birine 10 bilye, birine hiç vermeden böyle dağıtır. Böyle bir adaletsizliği, sonradan düzeltmeye kalkmak, çok nafile bir çaba gibi görünse de, yine de uğraşmaktan çekinmemeliyiz.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol