bir nevi rehabilitedir.
işten eve dönüyordum. yorgun ve keyifsizdim. ellerinde meşin yuvarlak ve kale namına kayda değer pek bir şey olmasa da futbol oynamaya çalışan beş altı tane velede takıldı gözüm. aralarında en az dört metrelik bir mesafe bulunan iki koca taş yığınının tam ortasına Claudio taffarel misali dikilip takım arkadaşlarını gaza getirmeye çalışan ve maçı heyecanla takip eden kara kuru, eciş bücüş minik kaleciye yöneldim. maksat hem küçük bir çocukla biraz laflayıp kafa dağıtmak, hem de bir yetişkinin alakasına mazhar olduğu için
muhtemelen kendisini büyümüş hissedecek bir sabi sevindirmekti.
arkasından usulca sokulup yanına yaklaştım:
-naber dostum nasıl gidiyor?
+süper. üç sıfır öndeyiz.
-yok yahu, aferin. hey söylesene, messi mi daha iyi ronaldo mu?
+ikisi de neymar'ın bokunu yesin! futbolcu mu onlar lan?
sohbet beklemediğim bir çehreye büründüğünden hoşnutsuzlukla yüzümü buruşturdum.
-ne biçim sözler bunlar, sana hiç yakışıyor mu dedim.
demez olaydım.
+niye lan, neyi beğenmedin? amma kibarsın ha, yoksa top musun sen ehehe deyip sırıttı.
dehşete kapılmıştım. ne cevap vereceğimi düşünürken var gücüyle arkadaşlarına doğru seslendi:
+çocuklar koşun buraya gelin. bu adam topmuş hehehe...
sonra hepsi birlikte oyunu yarıda kesip bana bakarak kahkaha atmaya başladı. hatta içlerinden birkaç tanesi gülmekten yerlere yuvarlandı. kötü bir rüya görüyor olmalıydım.
özgüveni boyundan büyük hayali file bekçisini şöyle bi süzdüm. bacak kadardı ve iki ön dişinin yerinde yeller esiyordu. tanrım, ne kadar da çirkin bir şeydi.
sizi yaramazlar diye mırıldanıp evimin yolunu tuttum. peşimden hâlâ deli gibi uluyorlar, akrabalarımla ilgili hayatımda daha önce hiç duymadığım acayip küfürler ediyorlardı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?