sofie'nin dünyası

mefauf
sene 2004 aylardan kasım;

o zamanlar balıkesir'de okumaktayım ve ailevi bir nedenden ötürü antalya'ya dönüyorum. yine o sevdiğim şehirler arası otobüs yolculuğu.

yolculuk esnasında ara ara kitaba dalıyorum, diğer kalan aralarda da mp3 player ile (cd ile çalışan o koca şeylerden) müzik dinliyorum. kulağımdaki şarkı giderim diyor kulağıma ben gidiyorum.

derken izmir'den 2 saat sonra dinlenme tesisine giriyoruz. ihtiyaç molası adıyla takılacaz bi yarım saat kadar. yolculuk gündüz vakti olduğu için dinlenme tesisine değilde tesisin arkasındaki terasa geçip kitabımı okumaya dalıyorum.

öyle bir dalıyorum ki çayımı dahi içmemiş ve öylece soğutmuşum. kafamı kaldırıp bulunduğum yeri ve zamanı idrak ettiğimde cebimdeki ..... otobüs biletim, cep telefonum ve kitabımla dımdızlak kalmıştım dağ başı bir tesiste.

önce irkiliyorum, ulan! diyorum mutlaka akşama evde olmam gerek!. sonra bir hışımla atıyorum elimi cebime ve ötobüs biletinde iş görecek bir telefon numarası aramaya koyuluyorum.

bir kaç saçma karşılaştırma ve akıl yürütmenin ardından izmir otogarındaki yazıhaneyi arıyorum. ordaki bey amca yarım saat sonra bir arabanın antalya yönünde kalkacağını ve beni 3 saat sonra alabileceğini söylüyor, işime gelmiyor küfrediyorum içimden ve susuyorum telefona.

kısacık bir suskunluk ardından benim otobüsteki kaptanın veya yancılardan* birinin cep numarasını soruyorum. rica minnet alıyorum bir numara ve arıyorum.

telefondaki o buz gibi herife durumu izah ediyorum ama dönmek istemiyor. yarım saattir gidiyoruz dönmemiz bizi bir saat geciktirir diyor da başka bişey demiyor bey amca. sonra nereden geldiyse aklıma bilette beni antalya'ya getirme garantisi sunulduğu ve gerekirse davacı olacağımı söylüyorum. adam susuyor, susuyor ve bekle diyerek kapatıyor telefonu.

yaklaşık olarak 20 dakika sonra otobüse biniyorum ve dönüp antalya yönüne devam ediyoruz. ben susuyorum yol boyu görevliler susuyor. geliyoruz mekana ve tam inceğim sırada otobüsteki tayfadan biri hafiften eğilip abi büyüksün keşke herkes sen gibi hakkını arasa diyor.

dönüp bakıyorum kaptanın yüzünden düşen bin parça. yanına gidip gönlünü alıyorum. hiç konuşmuyor ama ama inerken döndüğümde eliyle selam verdiğini görüyorum o da bana yetiyor...
edwird 2
Felsefeyi basitleştirilmiş şekilde, çocuk diliyle anlatan muazzam kitap. Mutlaka herkesin okuması gerekir. Okullarda zorunlu tutulsa yeridir. Ben çok beğenmiştim.
zgeozge
Felsefe hakkında bir kitap. Aslında biraz da eğlenceli yani felsefe ne kadar eğlenceli ve ilgi çekici hâle getirilebilirse ( felsefe sevmeyen biri olarak bunu söyledim. ) yazar o denli bunu başarmış bence. Kitapta çok çok başarılı bir cümle de keşfetmişliğim var hatta :
" Demokrasi de cahil kitlelerin egemen olduğu bir yönetim biçimine dönüşebilme tehlikesini barındırır. "

Ülkeye uyarlayinca cuk diye oturuyor.
Ephemeraltime
En son lisede müdür yardımcısı ama felsefe öğretmeni olan hocam önermişti oku diye. İşte en son lisede okuyacaktim. O okumayış.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol