dinden soğumak için bahane arayan sekülerlerin rahatsız olduğu eylem.
huşusu olmadığından manevi duyguları anlayamayanların karşı olduğu ve mantıklarını konuşturmayan zatların rahatsız olduğu eylem.
mantıkları ile peygamber'e de -hâşâ- ihtiyaç yoktur lâkin bu dinî tebliğ, her müslümanın üzerine vâzifedir. lâ ikrâhe fi'd din ayeti, dine girişte zorlama yoktur anlamı taşır ve evvelâ yalnızca tebliğ ile kalır müslümân.
zındık, kâfir, mürtede karşı cihâdımız afganistan'da da sürecek, filistin'de de.. evvelâ hakikâti gizleyip dalâleti yaymaya çalışan kâfirlerin tövbesiz sonu cehennemdir.
allâh'tan, allâh'ın emrine uyarak soğulmaz. bu mes'ele ile soğuyan ve -hâşâ- inkâr eden zındık, kafir ve mürted, bunu bir bahâne olarak alıyordur. bugünkü sekülerlere bakıldığında da ismâilağa gibi tâksim olunan cemaâtleri "islâmi" olarak kabûl edib 'cemaâtler insânı,
evvelâ mülhid
sâniyen inkâr ve mürted eder derler. ismâilağa'da tâcize uğramış ve hayatım boyunca -lânetûllâh- sevmediğim bir cemaâte karşı olan duruşumda nettir lâkin bu, beni allâh'a karşı uzaklaştıran değil bilâkis allâh'ı tanıyarak bunlara karşı olan cihâdımı güçlendiren bir mes'ele oldu.
"Müşrikle, malınız, canınız ve diliniz ile cihâd ediniz."
"Cihâd şifâdır."
Evvelâ ehl-i islâm'ın temsili ve ehl-i sünnetin kalesi olmaktan son derece gururluyum.
"Bize düşen, açıkça tebliğ etmekten ibarettir.”
(Sure-i yâsin 17. Ayet)
"İnanılan sistem genişliğine insan meseleleri içinde yaşanamıyorsa, "yaşamak" cihadın gereğini yerine getirme ve cihad ahlâkı olarak doğar; bundan kaçınmak ve sadece ahlâkî düşünmek, sadece ahlâksızlıktır..."
(kumandan s. mirzabeyoğlu - bütün fikirlerin gerekliliği, sayfa 45)
"savaş ve çarpışma kötü mü?
kötü olan kötüye karşı savaşmamak
kötü olan kötüye yavşamaktır."
(kumandan s. mirzabeyoğlu - münşeât, sayfa 158)
hülâsâ: çocuksu hareketlerle ilgi bağımlılığı yapmak yerine allâh-ü azimüşşân'ın kulu ve rasûlullâh'ın ümmetinden bir ferd olarak,
"Benden bir âyet dâhi olsa tebliğ ediniz." hadis-i şerifi gereğince görevimi yerine getirmeye çalışıyorum.
beğenmeyen yallâh ekşi'ye :)
Din-i islâm'ın güzelliğini, ahlâk ve yardımını anlamak için riyâz'üs sâlihin okumak her müslümâna önemli bir görevdir.
müşriğin anlamını biliyorsanız da öyle.
81- El-Müntekim: "Zalimlerin cezasını veren, intikam alan."
Bundan söz etmiştim
evvelâ zenim kelimesinin ne anlama,
kim için kullanıldığı,
ne için kullanıldığına dair fikrin var mı? yok.
Bu ayetle ilgili İbn Abbas'ın yorumuna göre, burada bahsedilen kişi Velîd bin Mugîre'dir ve "zenîm" ifadesi, toplum tarafından sonradan babası tarafından kabul edilmiş (evlat edinilmiş gibi) olma durumuna işaret eder. Bu kişiye nispet edilen bu durum, onun toplum gözünde sürekli bir utanç kaynağı olmuştur.
Dolayısıyla, "zenîm" kelimesi bağlamında, bir insanın hem karakter zayıflıkları hem de sosyal statüsünün zayıf veya aşağılanmış olmasına işaret eder. Burada kişinin toplumda kötü bilinen ve kabul görmeyen bir kişilik olduğuna vurgu yapılır.
ayrıca, velid b. muğire'yi bilmeden de konuşmak yakışmıyor.
Bu bağlamda, "zenîm" ifadesi, hem kişisel ahlak hem de soy-sop açısından eksik veya kötü durumda olan birini niteler.
"وَفُسِّرَ الْعُتُلُّ بِالشَّدِيدِ الْخِلْقَةُ الرَّحِيبُ الْجَوْفِ، وَبِالْأَكُولِ الشَّرُوبِ، وَبِالْغَشُومِ الظَّلُومِ، وَبِالْكَثِيرِ اللَّحْمِ الْمُخْتَالِ"
ibn aşur - Tefsirüt-Tahrir vet-Tenvir Tefsiru İbn Aşur / c. 29 / s. 74 /
"El-'Atul, iri yapılı, midesi geniş, yiyip içen, haksız yere zulmeden, eti çok olan ve kibirli kimse olarak yorumlanmıştır."
" أَيْ يَمْنَعُ السَّائِلَ وَيَدْفَعُهُ وَيُغْلِظُ لَهُ عَلَى نَحْوِ قَوْلِهِ تَعَالَى: فَذلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ"
ibn aşur - a.g.e
"Yani soru sorana engel olur, onu iter ve ona karşı sert davranır, tıpkı Yüce Allah'ın şu sözünde olduğu gibi: "O, yetimi terk edendir."
Yorumda "utull" kelimesinin bir isim olduğunu ve sıfat gibi kullanılmasına rağmen, aslında sertlik, zorbalık ve güç kullanarak insanları itip kakmayı ifade ettiğini görmekteyiz. Ardından gelen "zenîm" ifadesi, bu kötü niteliklerin üzerine eklenen bir özellik olarak sunulur. "Ba'de zâlike zenîm" ifadesiyle, kişinin sayılan bütün kötü niteliklere ilave olarak toplumda kökeni veya soyu belirsiz, şüpheli ve ayıplanan biri olduğunu anlatılır.
İbn abbas'ın önemli olan önceki tanımdır deme nedeni budur.
hülasa:
"بخيلٍ بالمالِ، ضَنينٍ به عن الحقوقِ.
وقولُه: ﴿مُعْتَدٍ﴾. يقولُ: مُعْتَدٍ على الناسِ، ﴿أَثِيمٍ﴾: ذى إثمٍ بربِّه."
taberi - "كتاب تفسير الطبري جامع البيان" / c. 23 / s. 160 /
"Yüce Allah buyuruyor: Mal cimrisi, malda cimri, hak cimrisi: "Agresif". Diyor ki: İnsanlara karşı saldırgan, 'günahkâr': Bu konuda söylediklerimizin aynısını tefsir ehli de söylemiştir. "
vesselam.
bu sabah marmara'da doktora yapan bir hocama "kur'an'daki antropomorfik anlatımın faslı nedir?" diye sordum. sosyolojiktir ve şuan dahi ihtiyacımız vardır dedi.
evvelâ antropomorfik bir hiddet anlatımından bahsediyorsan, ehl-i selef ile zaten istivâ mes'elesini uzun zamandır tartışıyoruz.
onun dışında bir bahisten bahsediyorsan, israiloğulları'nın yaptıklarına bakman ve kur'an'ı açıp okuman yeterlidir.. hatta ikinci-üçüncü surelerden öğrenirsin "el-müntekim" 'in manasını.
evvela intikâmın nasıl alındığını, allâh'ın onlara tevbe etmeleri için nasıl mükafatlar verildiğini de görürsün.
vesselam.
cevap veriyorum ama okumaya tenezzül dahi etmemişsin belli ki.
senin dinin sana, benim dinim bana.
evvelâ soysuz demek istemiş demekte büyük bir bilmemezlik. iki meal okumakla din alimi yahut ateist-deist olunmaz.
estağfirullâh, bilmukabele ben de kötü bir manada söylemedim.
ancak islâm'ın yumuşak karnını bulmaya çalışıp oradan vurmaya çalışanlaradır benim cihâdım.. bundan gayrı olarak "innemel mu'minune ihvetun."
evvelâ ehl-i kitâb olanlara dahi tek bir itiraz etmem lakin islâm'a iftirâ, allâh'a yalan isnâd etmeye çalışana karşı her dâim cihâddayım elhâmdülillâh. her müslümanın da olması lâzımdır.
cihâdın manasını biliyor musunuz aceb? silâhlı mücadele midir yalnızca cihâd?
evvela @marla hanımla evvelinde bir tartışma yaşamıştık, onun devamında kendisi ile konuşup, tanışıp affımı diledim kendisinden.. lakin benim sinirim o tartışmada da inançlara değil, inançlara sahip insanların, kendi inançlarına karşı yapmış oldukları bu propaganda da "modern bir göz boyama".
kelam ilmine bakarsanız islam içinde de bunun örneklerini "ibn rüşdçülük" olarak görürsünüz efendim.
evvelâ insanlar, modern akıl ve anlayışla islam içinde dahi tarihselcilik diye bir fikir çıkardılar ve ben fazlur rahman hakkında uzun bir araştırma yazısı kaleme alıp sırf fikirlerini anlamak için tüm kitaplarını ve etkilendiği (m. ikbal - reşid rıza vs.) insanlar hakkında da araştırmalar yapmış idim ve gördüğüm sonuç, 1850 ve sonrasında "anadolu irfanında yanlış batılılaşma" gördüm.
evvela bugün kur'ancı dediğimiz gruplar dahi insanların nefsini kolaya kaçmak ile terbiye etmektedir. bu @mischief isimli arkadaşta okumadan kolaya kaçmış meselâ.
hülasa: islam dahi kendi içerisinde muhtelif ihtilaflara uğramışken nasıl sakin kalalım pek değerli @succulent hanım? anahtar kelimeler, ilgi çekici sözde lugat manaları.. insanları cezbeder ve nefsine kolay gelirken nasıl sakin kalalım?
kur'ancı tayfada böyle yapar idi. lisânü'l arâb'ı açarlar, bir kelimenin 30 manasından kolaya geleni alır, "kelime bu manaya gelir." diye sunarlardı.
yahu bugün diyanet bile "cemel (deve)" kelimesini meallerde yanlış lânse ediyor, bizler ne yapalım?
(övünmekten allaha sığınırım) 3 aylık arapçamla dahi kuş bakışı baktığımda görüyorum ihtilafların muhtelifliklerini.
vesselam.
doğrudur, çok doğrudur. kendimden de bahsettim yazımda. ben 4-5 sene zorla ismailağa cemaatinde kalan ve tacize uğrayan bir zâd olarak karşınızda bunları yazıyorum.
devamında onların baskıları sebebiyetiyle -hafazanallah- deist olmuş biri olarak yazıyorum ama insan nereye bakmak isterse, neyi görmek isterse diğerlerine gözü kördür.
ben bugün şükürler olsun ki m. esad coşan hz.'nin talebesi olarak onlardan hiç kötü bir bakış görmedim, kötü muamele görmedim. benim kendi hocalarımda o cemaatten idi, hiç kötü davranmadılar bana allah razı olsun.
c. taslaman bey ile münazara yapacaktım, teklifimi de yakın bir dostu vesilesi ile ilettim ancak gelmedi meselâ :)
fıkıh ve tefsire gerek yok demek, o ilimi ve usulu bilmemek demektir. tefsir, fsr kökünden gelip açıklamak, anlatmak demek. sen mesela verdiğin ilk ayeti de bana bu manada tefsir etmiş oldun. ayrıca mezhep içtihadları sahihâta dayanır.
insan, aklı ve idrakı olan ama nefsi de olan bir varlık ki şeyâtin der teala.. yani bazen insanlarda şeytanlaşır.
sure-i maide / 35. ayet
{إلَيْهِ الْوَسِيلَة} مَا يُقَرِّبكُمْ إلَيْهِ مِنْ طَاعَته
celâleyn - كتاب تفسير الجلالين / s. 142 /
"{Ve O'na itaat ederek sizi O'na yaklaştıran şeyi {O'na giden yolu} arayın."
tarik yol demektir. tarikat, yolda olan cemiyet demek.
estağfirullâh, öğrenirsin tabii ama tahrifle öğrenirsin. yaşar nuri'den öğrenip 5-10 parantez içerisinden aklına geleni seçersin. ha araplarda yok mu? arapça öğrenenlerde yok mu? var. lisan'ül arab örneğini verdim mesela.
üstadım, sabahtan beri ondan bahsediyorum. bir sürü bozuk sözde tarikat var ama güzel bakan güzel görür, ismailağa ve türlerine bakan onları görür.
ben bizzat o tarz (nurcularda, ismailağa'da) taciz edilip zorla kurslarında kaldım, süleymancılar hakkında da bilgim var. nurcular arasında "yanlış yoldasın" demişlerdi ki ben üstada saygı ve sevgi hubbiyet beslememe rağmen..
neden yanlış yoldaymışım? sadece risale okumadığım için :)))