Teoride toplumdaki kişileri birbirinden korumak için uydurulan kavram. Pratikte kendini korumanın bile suç teşkil etmesi yüzünden bırak devlet tarafından korunmayı kendini bile koruyamamana sebebiyet veren zırvalık. Suçlulara karşı kendini koruyamıyorsan burada suç değil masumiyet suça dönüşmüş ve suç masumiyete dönüşmüş oluyor. O halde bu kadar masum insanı ne yapmalı?
Öte yandan büyük suçluların küçük suçluları cezalandırmak ve kendi çapında küçük tutmak için kullandıkları kelime. Büyük suçlulardan övgüyle söz edilirken toplum içinde küçük suçlular nefrete uğruyor. Hatta bu konu hakkında itirafta bile bulunuyorlar: para çalacaksan bari büyük çal gibisinden. Çünkü büyük olursan toplum senden yana olur ve toplum kimden yanaysa haklı olan odur. O yüzden de suçlular bu meşru zemine dayanmak için her zaman toplumu yanında tutmaya özen gösterir, mesela sözde hayır işleri yaparlar, dernekler, partiler, futbol takımları kurarlar, hatta sosyal medya hesabı açıp influencerlık yaparlar. Böylece de toplum tarafından gün be gün aklanıp, paklanırlar. Bu yüzden de: Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz diye bir deyime bile ev sahipliği yaptığı söylenebilir bu toprakların. Allah'tan korkma kısmı günah ile kuldan utanma kısmı ise suç ile alakalıdır ki ayrıca kuldan utandığı için yapmayan kişinin Allah'a şirk koştuğunu da değerlendirebilir tabii ki ilim sahibi olabilen kişiler. Suç ve günah arasındaki fark: günah allah'ın yasaklarını kavramsallaştırırken, suç insanların yasaklarının adıdır. Burada da tabii günah ile suç arasında kalabiliyor insanlar, çünkü kur'an'da sevap olarak tanımlananlarla, kanunlarda suç olarak tanımlananlar aynı şey olabiliyor. Mesela: evlilik ile ilgili hükümler. Kafalar karışıyor tabii.
Suç kavramı medeniyetin gelişmesi ile orantılı olarak o kadar genişledi ki: artık insanların doğuştan hakkı olan şeyler de suç kavramına dahil oldu. Örneğin: barınma hakkı. Eskiden herhangi boş bir araziye gidip ev yapabiliyorken insanlar haklı olarak, şimdi suç kapsamında hem ceza alıyorlar hem de yıkılıyor başlara bu yuvalar. Bunun da suç kavramının insanların çıkarını gözetmek değil, onlar üzerinde hakimiyet kurmak için olduğunun ispatı.
Toplum suç kavramı oluşturup, ondan sonra da seri olarak suçlular yaratan bir acayip varlık ve üstelik suç tanımı genişledikçe suçlu sayısı da artıyor. En temel haklar suç kapsamına giriyor, böylece ileride nefes almayı suç sayarak hepimiz suçlu olup rahatlayacağız herhalde. Gidiş o yönde zira.
İnsanların suçlulara bakışı da bir çarpık ayrıca. Bir filmdeki suçluları örneğin hayranlıkla izlerken, gerçekte nefretle yaklaşıyor.
Kısacası insanları bilerek kriminalize ederek organize bir şekilde dünyayı sirke çevirip eğleniyor herkes. Olmayan bir meşruiyet algısı üzerinden gaddarlık kalkışmasında bulunmak üzere kollarını sıvayan her cani kendisine bir bahane bulmakta zorlanmıyor. Devlet suçlu addettiği kişileri cezalandırmak için kişiyi hürriyetinden yoksun bırakıyor mesela. O halde eylem değil kimin yaptığı önemli. Çünkü herhangi bir eylem herhangi bir sebebe bağlanınca meşru olabiliyorsa herkes bir sebep bulabilir. Ama burada sebep konusunda diğerlerini ikna etmek gerekiyor. Demek ki diğerlerini ikna edebildiğin müddetçe her şey serbest ve ikna edemediğin müddetçe de en temel hakların bile suç.
Şimdi herkes eline bir kağıt alıp üzerine bir şeyler çiziktirebilir elbette ama herkes eline bir kalem alıp iki kağıda sürttü diye doğanın işleyişi değişecek değil. Öyle değil mi? O halde sen istediğin kadar kanun yaz hayatta bir karşılığı yoksa boştur. Ve doğada meşru olan tek şey güçlünün güçsüzü ezmesidir, bütün bu kanunlara rağmen toplumda olan da budur. Güç şekil değiştiriyor sadece ama içerik aynı. Neyse. Suçlu üretmeye ve onları haklı, haksız diye ikiye ayırmaya, izleyip, zaman geçirmeye, can sıkıntısından kurtulmaya devam o halde.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?