Hz. Muhammed (s.a.v.), 571 yılında Mekke'de doğmuş, İslam dininin son peygamberidir. 610 yılında vahiy almaya başlamış ve bu süreçte insanlara Kur'an'ı tebliğ etmiştir. İnsanlara adalet, merhamet ve ahlaki değerler konusunda örnek olmuş, bu değerleri yaymak için büyük bir çaba göstermiştir. İslam'ı yayarak toplumsal reformlar gerçekleştirmiş ve insanları bir araya getirmiştir. 632 yılında vefat etmiş, Müslümanlar için en büyük örnek ve rehber olarak kalmasının yanı sıra, ardında derin bir etki bırakarak örnek bir lider olarak da anılmaktadır.
Bir toplumun lideri, rehberi ve en yüksek değeri olarak kabul edilen yol gösteren bir figürdür. Bu bağlamda, tek bir ulu önder vardır; o da Hz. Muhammed(s.a.v.)'dir. İslam'ın son peygamberi olarak vahiy almış ve bu dinin temellerini atmıştır. Hz. Muhammed, adalet, eşitlik, merhamet ve ahlaki değerler konusunda örnek teşkil ederek insanlara rehberlik etmiştir. İslam'ı yayarak toplumsal düzeni sağlamış ve reformlarla toplumu dönüştürmüştür. Müslümanlar, Hz. Muhammed'i sadece bir peygamber değil, aynı zamanda bir lider ve örnek alacakları bir şahsiyet olarak görmektedir. Bu nedenle, “Ulu Önder” ifadesi, onun toplum üzerindeki derin etkisini ve önemini simgeler. (bkz: #15924)
Genellikle mitolojide ayı temsil eden tanrıları ifade eder. Arap mitolojisinde, “el-Lat” ve “el-Uzza” gibi tanrıçalar arasında ay ile ilişkili figürler bulunur. Ancak ay tanrıları, daha çok diğer kültürlerde, örneğin Antik Mısır'da “Khonsu” veya Yunan mitolojisinde “Selene” gibi figürlerde daha belirgindir. Araplar, İslam öncesi dönemde ayı önemli bir sembol olarak görmüşlerdir; bu da bazı ay tanrısı inançlarının kökenini oluşturabilir. Ancak Araplar İslam ile birlikte; bu tür pagan inançları reddetmişlerdir. Bu durum, Arapların İslam'la birlikte bu inançları kabul etmediğini ifade eder.
Bir zamanlar televizyon, en büyük eğlence kaynağıydı, ama şimdi sosyal medyanın gölgesinde kaldı. Eskiden saatlerce televizyon izlerdim, ancak artık bunun bir zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Yaklaşık yedi yıldır televizyon izlemiyorum çünkü ekranın arkasındaki dünyayı sorgulamak yerine pasif kalmak bana tam bir kayıp gibi geliyor. Üniversiteye geçtiğimde olayları sosyal medyadan takip etmeye başladım ve fark ettim ki, TV'deki sıkıcı reklamlar yerine sosyal medyada anlık mizah ve tartışmalarla dolu bir dünya var. Artık ekranın ötesinde bir macera yaşıyorum; televizyon karşısında geçen zaman ise kaybedilmiş bir fırsat gibi görünüyor.
Derin bir aşkla veya hayranlıkla etkilenmek demektir. İnsan, bir şeye ya da birine kapıldığında, duyduğu hayranlık kalbini sarar.
Kısacası: “Ruhun, aşkın esiri haline gelmesidir.”
Kısacası: “Ruhun, aşkın esiri haline gelmesidir.”
Muhteşem zamanlardı ve unutulmaz anılarla doluydu. Camide top oynar, güreş yapardık. Smack Down maçları düzenleyip, uzun eşek oynamak en büyük eğlencemizdi. Hoca arada kek ve çikolata ikram edince, onları kapmak için adeta kapışırdık. Her sene Kuran'a geçer, bir sonraki sene yine baştan başlardık. Dersler bittiğinde ise hemen çıkışta dondurma yemeye giderdik. O anlar, tatilin en güzel ve unutulmaz anılarıydı.
Nasihat olarak ölüm yeter. Bu hayatta her şey geçici ve her şeyin bir sonu var.
Kişinin, kendisine yapılan davranışlar ve söylenen sözler nedeniyle hissedilen alınganlıkla, araya mesafe koyma durumunu ifade eden bir sözdür. Aynı zamanda duygusal bir savunma mekanizması da ortaya koyar.
En son kendime: “Zorluklar seni güçlendirir.” demiştim. Yanımda kimse yoktu ama en azından aynada bir hayranım vardı. Bence bu da bir iltifat sayılmalı. :)
Oyunda başarısızlık veya tamamlanmamışlık durumunu ifade eden bir terim. Bu an, oyuncunun hedeflerine ulaşamadığı, tüm çabalarının sonuçsuz kaldığı ve yeni bir başlangıç yapmak zorunda olduğu bir durumu simgeler. Hayatta da benzer şekilde, beklenmedik zorluklarla karşılaştığımızda, bir süreliğine durup yeni stratejiler geliştirmek gerektiğini hatırlatır.
Bu önerme, bazı kadınlar için geçerli olabilir ama genelde doğru değil. Kültürlü bir erkek bulmanın zor olduğunu düşünüyorum. Ancak bu durum, kadınların sözlüklere katılmasıyla tek başına açıklanamaz; bu, toplumsal normlar ve fırsat eşitsizlikleriyle de ilgili. Sözlüklere katılmak, kadınların kendilerini ifade etme ve eşitlik arayışlarının önemli bir parçası da olabilir. Sonuç olarak, bu önerme iki tarafı keskin bir kılıç gibi; hem doğru hem de yanlış yönleri barındırıyor.
Genellikle ortalama ya da sıradan şeyleri tanımlar ve çoğunlukla kötü bir anlamda anlaşılır. Bu durum bana haksızlık gibi geliyor. Çünkü “vasat”, aslında ne iyi ne de kötü demek; yani ortalama bir durumu kabullenmek anlamına geliyor. Vasat olmak, hayatta dengeyi bulmak demektir. Bu durum, kendi içinde bir denge ve normallik barındırır ki, bu da bir tür başarı sayılabilir.
Almanca'da “lider” anlamına gelir. Özellikle Adolf Hitler için kullanıldığında güçlü bir karizmanın arkasındaki karanlık otoriteyi simgeler. Adolf Hitler; totaliter bir rejimin sembolü olarak, halkı peşinden sürüklerken aynı zamanda da tarihin en tartışmalı figürlerinden biri olmuştur.
Düşüncelerimi serbestçe ifade edebilmek. Bu özgürlük, içimdeki duyguları ve düşünceleri yazıya dökerek kendimi bulmamı sağlıyor ve her seferinde yeni bir keşif yapıyormuşum gibi hissettiriyor. Ayrıca, bu süreç sadece düşüncelerimi aktarmama değil, sözlükteki diğer yazarlarla da duygusal bir bağ kurmamı sağlıyor.
Borç istediğin kişiye “Beni seviyor musun?” sorusunun ekonomik versiyonudur; herkesin cevap vermekten çekindiği ama içten içe merak ettiği bir soru.
Yaramazlık peşinde koşan çocukları durdurmanın en etkili ve korkutucu silahıdır. Anneniz terliği fırlattığında, isabet oranı o kadar yüksektir ki, isabet ettiğinde canı yanmayan çocuk yoktur. Aanne terliği, evdeki hem otorite hem de korku unsurudur.
Türk kültüründe, eve gelen misafire sunulan ferahlatıcı bir ikramdır ve misafirperverliğin en güzel geleneklerinden biridir.
Mutfakta kesim operasyonlarının yapıldığı stratejik bir üs.
Yaprakların ağaçtan yere düşerken “Sonunda özgürüz!” diye sevinç çığlığı attığı, havanın ise “Kış geliyor, hazırlanın!” diyerek uyarıda bulunduğu bir mevsimdir.
Yeni bilgiler öğrenmeyi ve sorgulamayı o kadar seviyorum ki, her fırsatta yeni konular araştırıyor ve merak ettiğim her şeyi sorguluyorum. Kitaplarla aram çok iyi, çünkü sürekli yeni şeyler öğrenmek beni motive ediyor. Bu süreçte bazen beynim dolup taşıyor gibi hissediyorum ama bu da beni daha fazla öğrenmeye teşvik ediyor. En gurur duyduğum özellik, bu tutkum sayesinde her gün kendimi geliştirmem. Arkadaşlarım ise bana soru sormaktan çekiniyor, çünkü her an derin bir tartışmaya girebiliriz ve kendilerini o tartışmanın ortasında bulmaktan korkuyorlar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?