yazarların askerlik anıları

hesapsahibi
pkk terörünün ocaklar söndürdüğü, çoluk çocuk sivil asker dinlemediği zamanlar. doğuda bir sınır ilinin merkez komutanlığında j. asteğmen olarak son dönemlerim. teskereye kalmış bir kaç hafta. diğer asteğmen arkadaşla dönüşümlü olarak havaalanında inzibat nöbeti tutuyoruz 4-5 asker kardeşimizle. haftada bir kaç kez şehit cenazesi yolluyoruz askeri uçakla baba evine (bunlardan biri de tuzla piyade okunundan devremdi nur içinde yatsın)

yine bir gün istanbul'dan tarifeli uçak geldi, siviller indi. biz tabii pür dikkat. ben ön tarafta sıkıntıya mahal bir durum olur mu diye terminale girenleri gergin gergin süzüyorum, arkada 2 er x-ray'in başında gelen ve gidecek olan erlerin bavullarını kontrol ediyor (hatıra falan diye götürülmeye çalışılan mermi, postal vb. mühimmata el koyup tutanakla kaydediyoruz). diğer ikisi çıkış kapısında çapraz tutuş bekliyor.

bir ara komutanım diye aniden seslendi çıkış kapısındaki, arkamı döner dönmez uzun boylu fırça saçlı bir sivilin boğazından ittiğini gördüm askeri. sivil de olsa anladım tabi rütbeli olduğunu. koşar adım gittim yanlarına:

-ne oluyor burada?
- komutanım, komutanımız yanındaki askeri de götürmek istiyormuş kendi aracıyla birliğe.
- kendinizi tanıtın.
- ben binbaşı bilmem kim. bu çocuk da benim askerim, götürüyorum.
- öncelikle yaptığınız hareket yanlış, bunca sivilin içinde askeri darp etmeniz uygun değil, şu an sivilsiniz herkes ne bilsin sizin rütbeli olduğunuzu?
- sen bana neyin yanlış neyin doğru olduğunu söyleyemezsin.
-söylerim komutanım, ben burada merkez komutanı…..'yı temsil ediyorum. ve bu askeri bize teslim edeceksiniz. biz de alaya bırakacağız ve ilk askeri konvoyla birliğinize gelecek. kurallar net. siz de biliyorsunuz.
- öyle bir şey olmayacak, gidiyoruz biz.

(sular ısınmaya başladı ben de zıvanadan çıkmaya)

dışarı çıktılar ve az ilerde duran binbaşının kendi aracına bindiler. kapıda ve x-raydeki askerlere beni takip edin talimatı verdim. aracın yanına gelince siz ikiniz aracın önüne, siz ikiniz aracın arkasına sıfır mesafe çapraz tutuş marş marş dedim. yerlerini alınca da milim kımıldayanın askerliğini yakarım yemin olsun dedim (aslında o sinirle çok sağlam küfür ettim de yazamıyorum şimdi buraya, yumuşattım) . kral çocuklardı hepsi bir ağızdan bir emredersiniz komutanım patlattılar.

binbaşı bir gaz verdi ileri gitmeye çalıştı geri gitmeye çalıştı. baktı olmayacak durdu. epey bir yanındaki götürmeye çalıştığı askerle konuştu, sonra cebinden bir şeyler çıkardı verdi ve arabadan indirdi. sonra yüzüme bakmadan gitti. tabii ben çocuklara rahat, çekilin talimatı verdikten sonra.

allahtan çocukların üstlerine sürüp gitmeye çalışmadı, zira tekerlere ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkmıştım. durduk yere askeri mahkeme şu bu askerliği uzatırdık.

sessiz sedasız şafak sayan bir asteğmen olarak bir binbaşıyla hem de böylesine takışacağımı rüyamda görsem inanmazdım.

eve döndükten bir hafta sonra da alay komutanına eşlik etmek için beklediğimiz noktada canlı bomba patladığını izledim haberlerde. allahtan kızın kafa iyi olduğundan süreyi tam hesap edemeyip komutanın çıkışından 10 dk önce patlatmış kendini. bizimkiler de zırhlıda beklediklerinden bir şey olmamış.

çok zor günlerdi. bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyorum. bu vatanın aslan parçaları bitmez. bitiremediler, bitiremeyecekler.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol