çok adım, öyle böyle değil. günlük rutinimde değil ama tatillere çıktığımda gittiğim şehri yürüyerek gezmeyi ve ara sokaklarında kaybolmayı çok severim. Turistik olarak dikte edilen ana caddeler Ve etrafındaki lokasyonlardan ziyade ara dere yerlerde dolaşarak çok enteresan şeyler keşfetmişliğim vardır. Sabahtan akşama, Bacaklarımz et kesene kadar yürüyüp Bir kere bile merak etmemişimdir kaç adım attım ki diye.
yazarların günlük adım rekorları
Bu başlıkta yazar arkadaşlar günlük adım rekorlarını ve hikayesini paylaşsın istiyorum.
Hadi bakalım güzel yazın…
benimkini de yazayım da İçimde kalmasın.
yer: kktc (gazimağusa)
zaman: ocak-şubat 2011
pozisyon: nöbetçi onbaşı
mesafe: günlük 42 km (40 gün boyunca günlük 42 km)
not: en az 42 km. çünkü nöbet aralarındaki dolaşmalar, nöbetçilerin peşinden koşmalarım, köşe kapmacalarımız hariç. onları hesaba katarsak bazı günler kolaylıkla 50 km oluyordu bence.
———-meraklısına————
usta birliğine katılalı iki üç gün olmuştu. bölüğümüz 3 takımdan oluşuyormuş. bölük komutanı beni 1. takıma vermişti.
bu arada askere gitmeden önce zor zamanlar geçirmiştim. stresten dolayı kendimi yemeğe vermiş ve 90 kiloyu aşmıştım.
takım komutanım ufak tefek ama zıpkın gibi biriydi. atik ve yetenekliydi. aynı şeyi bizden de bekliyordu. ama nerdeeee! kısa dönem olmam, kilolu olmam ve diğerlerinden 6-7 yaş büyük olmam bana bir ayrıcalık tanımadı elbette. zaten öyle bir beklentim de yoktu.
takım komutanımız eğitime çok önem verirdi. ben de hiç birini beceremezdim. sivilde gayet başarılı olan ben adeta bir mala dönüşmüştüm. çünkü yapılan aktiviteler beni çok yoruyordu. üstelik güçsüz kollarım barfiks ve şınav gibi hareketleri yapmama müsaade etmiyordu.
iki üç gün içinde takım komutanımın gözüne batmaya başlamıştım bile. hayret daha haftam dolmadan bölük komutanının önünde buldum kendimi. bölük komutanımız çok baba adamdı. aynı yaşlardaydık. belki de ben büyüktüm ondan bilemiyorum. sohbet ettiğimizde ikimizin eşinin üç aylık hamile oluşu ortak noktamız oluvermişti.
bu ortak noktamız adamın yüreğini yumuşatmış olacaktı ki bana kıyak olarak nöbetçi onbaşı görevini verdi. ne kıyak ama üstelik kesintisiz. yani haftanın yedi günü. sabah 5-7 nöbetinden başlayıp akşam 5-7 nöbetine kadar tamı tamına 7 nöbet değişimini ben yapacaktım. her seferinde nöbete gidecek askerleri tek tek bulup hazırlayıp, nöbet yerlerini dolaşarak değişimleri yaparak nöbetten dönen askerleri bölüğe getirecektim. tabii ki de yürüyerek.
her nöbet değişimi için 6 km -3 gidiş 3 dönüş- yol katetmem gerekiyordu. sabah dörtte uyanıp akşam saat 5:40 kadar devamlı nöbet değişimi yapar olmuştum. her nöbet değişiminden sonra 40 dakikalık bir dinlenme vakti kalıyordu. bu sürede de kişisel ihtiyaçlarımı ancak gideriyordum. akşam olunca uyumuyor, bayılıyordum resmen. itiraf etmeliyim ki hayatımın başka hiç bir zaman diliminde o denli güzel uyumadım. bu vesileyle takım ve bölük komutanıma teşekkürü bir borç bilirim.
gelgelelim sivilde masa başı işe alışmış ham bedenim bu tempoya ancak 40 gün dayanabilmişti. bu sürede yaklaşık 13 kilo vererek 77 kiloya düşmüş ve filinta gibi bir delikanlıya dönüşmüştüm.
kilo vermek iyi hoş ama bu şekilde devam etmem mümkün gözükmüyordu. bedenim zorlanırken sinirlerim de yıpranmış ve nöbete gelmek istemeyen üst devrelerin tamamıyla kavga etmiştim. kısacası suyum ısınmıştı. sonra kendimi zar zor atmıştım komutanın odasına. can güvenliğim kalmamıştı. görevimi adil yapayım derken bir sürü düşman edinmiştim o kadarcık zamanda.
komutanım görev değişikliği talebimi sebeplerinden olacak ki hemen kabul etmişti. sağolsun daha güzel bir görev olan aile kantinine vermeyi teklif etmişti. kıyağa gel be. O apayrı bir hikaye. Bir gün belki yazarım. bu serüvenimiz de başka entry konusu olsun...
———-meraklısına———-
(bkz: dış birlik)
Hadi bakalım güzel yazın…
benimkini de yazayım da İçimde kalmasın.
yer: kktc (gazimağusa)
zaman: ocak-şubat 2011
pozisyon: nöbetçi onbaşı
mesafe: günlük 42 km (40 gün boyunca günlük 42 km)
not: en az 42 km. çünkü nöbet aralarındaki dolaşmalar, nöbetçilerin peşinden koşmalarım, köşe kapmacalarımız hariç. onları hesaba katarsak bazı günler kolaylıkla 50 km oluyordu bence.
———-meraklısına————
usta birliğine katılalı iki üç gün olmuştu. bölüğümüz 3 takımdan oluşuyormuş. bölük komutanı beni 1. takıma vermişti.
bu arada askere gitmeden önce zor zamanlar geçirmiştim. stresten dolayı kendimi yemeğe vermiş ve 90 kiloyu aşmıştım.
takım komutanım ufak tefek ama zıpkın gibi biriydi. atik ve yetenekliydi. aynı şeyi bizden de bekliyordu. ama nerdeeee! kısa dönem olmam, kilolu olmam ve diğerlerinden 6-7 yaş büyük olmam bana bir ayrıcalık tanımadı elbette. zaten öyle bir beklentim de yoktu.
takım komutanımız eğitime çok önem verirdi. ben de hiç birini beceremezdim. sivilde gayet başarılı olan ben adeta bir mala dönüşmüştüm. çünkü yapılan aktiviteler beni çok yoruyordu. üstelik güçsüz kollarım barfiks ve şınav gibi hareketleri yapmama müsaade etmiyordu.
iki üç gün içinde takım komutanımın gözüne batmaya başlamıştım bile. hayret daha haftam dolmadan bölük komutanının önünde buldum kendimi. bölük komutanımız çok baba adamdı. aynı yaşlardaydık. belki de ben büyüktüm ondan bilemiyorum. sohbet ettiğimizde ikimizin eşinin üç aylık hamile oluşu ortak noktamız oluvermişti.
bu ortak noktamız adamın yüreğini yumuşatmış olacaktı ki bana kıyak olarak nöbetçi onbaşı görevini verdi. ne kıyak ama üstelik kesintisiz. yani haftanın yedi günü. sabah 5-7 nöbetinden başlayıp akşam 5-7 nöbetine kadar tamı tamına 7 nöbet değişimini ben yapacaktım. her seferinde nöbete gidecek askerleri tek tek bulup hazırlayıp, nöbet yerlerini dolaşarak değişimleri yaparak nöbetten dönen askerleri bölüğe getirecektim. tabii ki de yürüyerek.
her nöbet değişimi için 6 km -3 gidiş 3 dönüş- yol katetmem gerekiyordu. sabah dörtte uyanıp akşam saat 5:40 kadar devamlı nöbet değişimi yapar olmuştum. her nöbet değişiminden sonra 40 dakikalık bir dinlenme vakti kalıyordu. bu sürede de kişisel ihtiyaçlarımı ancak gideriyordum. akşam olunca uyumuyor, bayılıyordum resmen. itiraf etmeliyim ki hayatımın başka hiç bir zaman diliminde o denli güzel uyumadım. bu vesileyle takım ve bölük komutanıma teşekkürü bir borç bilirim.
gelgelelim sivilde masa başı işe alışmış ham bedenim bu tempoya ancak 40 gün dayanabilmişti. bu sürede yaklaşık 13 kilo vererek 77 kiloya düşmüş ve filinta gibi bir delikanlıya dönüşmüştüm.
kilo vermek iyi hoş ama bu şekilde devam etmem mümkün gözükmüyordu. bedenim zorlanırken sinirlerim de yıpranmış ve nöbete gelmek istemeyen üst devrelerin tamamıyla kavga etmiştim. kısacası suyum ısınmıştı. sonra kendimi zar zor atmıştım komutanın odasına. can güvenliğim kalmamıştı. görevimi adil yapayım derken bir sürü düşman edinmiştim o kadarcık zamanda.
komutanım görev değişikliği talebimi sebeplerinden olacak ki hemen kabul etmişti. sağolsun daha güzel bir görev olan aile kantinine vermeyi teklif etmişti. kıyağa gel be. O apayrı bir hikaye. Bir gün belki yazarım. bu serüvenimiz de başka entry konusu olsun...
———-meraklısına———-
(bkz: dış birlik)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?