Bu başlık altında bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyimi ile ilgili hayatımda deneyimlediğim önemli anlar oldu. İlk gittiğim yurt dışı işinde şantiyedeki konumum idari işlerde olduğum için her işin olayın içinde bulunabileceğiniz ve bulunmanız gereken bi konum olduğu için tabiri caizse her b.ka maydonoz oldum. Karakter olarakta biraz öyleyim. Iki buçuk yıl çalıştım iş bitmeden üstüm gönderdi beni çünkü çomak soktum ve kokusu çıkmaya başladı. Sonrasında bir başka şantiye deneyimimde yine aynı pozisyonda bu kez daha etliye sütlüye karışmayan şirket zarar etmiş aman karışma sen kötü olursun kafasında üç yıl geçirdim. Evet benden iyisi yoktu ama geriye bakınca çok boş yaşanmamış silik bir zaman dilimi görüyorum. Bence kendi rızanız ve yüreğinizin söylediği ses önemli.
bana dokunmayan yılan bin yaşasın
Bu tür bakış açısı genelde yanlış gördüğü zaman müdahale etmez. Biraz sinsilik hissediyorum bu konuda. Eğer durum toplumsal bir sorunsa elbet bizi de ilgilendirir. Sesimizi çıkartmaz, olayı görmeyip sümen altı edersek o zaman insanlık vasfımız nerede kalıyor.
(bkz: üç maymunu oynamak)
(bkz: üç maymunu oynamak)
hayatta başkalarıyla gereksiz yere uğraşmamak gerektiği şeklinde de yorumlayabiliriz. Yılan burada, kuralına göre yaşayan, dikkatli ve sadece kendine odaklanan bir varlık olarak temsil ediliyor. Kendi yolunda sakin ve sessizce ilerlemek, kaos ile dolu bir hayat yerine huzurlu bir yaşam sürmeyi ifade ediyor. Eğer yılan insanları rahatsız etmezse, kendi hayatını da rahatça sürdürebilir sonuçta.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?