bel fıtığı

hue
er ya da geç herkesi bulan illet.

kimse bilmez ama uzun süreli majör depresyonların doğru fiziksel postğrde bile fıtığa yol açtığını okuduğumda çok şaşırmıştım.
hercule poirot
adamı fıtık eder.

acemi birliğinde allahın her günü yürüyüş eğitimi veriliyordu. eğitim çavuşu ayaklarımızı asfalta sağlam vurmamız ve her adımda botlardan rap rap diye ses çıkması için nefes aldırmıyordu. zira yemin törenine az bir zaman kalmıştı.

yine rutin bir prova sabahı sağ bacağımı var gücümle tam bastığım sırada yere yığıldım. belime inanılmaz, dayanılmaz bir ağrı girmişti. devreler etrafıma toplanmış, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. el birliğiyle bir taraflarımdan tutup beni doğrultmaya kalkıştılar. sancı kısa sürede bütün vücuduma yayılmış, kaskatı kesilmiştim. billahi oracıkta öleceğimi sandım. kulaklarım dört bir yandan gelen ne oldu, neyin var, söylesene, iyi misin soruları nedeniyle uğulduyor, hangi birine cevap versem diye düşünürken aklım karışıyor, iyice soluksuz kalıyordum.

hüngür hüngür ağladığımı fark ettim. ama ne ağlama. tülay geri dön diye tepinen beyamca bile yanımda olgun, babacan bir babayiğit kalırdı. tüm askerler şoke olmuş halde hayret ve acıma dolu gözlerle bana bakıyordu. onların bu vaziyetini görünce sızlanmalarım ve zırlamalarım arttı. daha yüksek bir sesle göz yaşı dökmeye başladım.

fıtığım azmıştı. revirde ağrı kesici bir iğne yapıp yatağıma yatırdılar. bölük komutanı akşama doğru birkaç çavuşla birlikte halimi hatrımı sormak üzere koğuşa uğradı. gerek ondan hiç beklenmeyecek bir incelik gösterdiğinden, gerek zaten alt üst olmuş psikolojim yüzünden yine duygulandım, gözlerim doldu.

-geçmiş olsun oğlum.
+sağolun komutühühü...
-tamam yeter. geçti bak, iyisin artık.
+aağğhhh...
-şunu susturun!

adım tez vakitte ağlak adama çıkmıştı. acemisi ustası herkes birbirine parmakla beni işaret ediyordu. hemen her ortamda " ağlayıp duran bu muymuş lan, vay utanmaz, ben olsam insan içine çıkamam valla" gibi fısıldaşmalara denk düşüyor, dişimi sıkıp duymazdan görmezden geliyordum. hayat garip, insanoğlu meğer her şeye alışıyormuş.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol