Okuyanlar bilir şu beni saat yüzünden yerin dibine sokulduğum hikayeden o meşhur saati.
Gel zaman git zaman benim saat durdu. Ben de bozuldu sandım. Şu yaşımda da olduğu gibi o zamanlar da tamir işine çok meraklıydım hatta evdeki horozlu çalar saati bile tamir edeceğim diye bozmuştum. Saatin arkasını açtım ama sonra toparlayamadım. Tüm mekanizmasını söküp annemin o zamanki yaşlarından daha genç olan bir vesikalık fotoğrafını saatin kadranına yerleştirip arkasını kapattım. Bir gün annem saati eline alıyor. (Camı da ışıkta renk değiştiren cinsten aynalı gibi) kendini görüyor saatte ama eski hali. Kadının aklını oynatıyordum az daha. Bakmış bakmış bu nasıl olur diye. Eminim içinden saatin zamanı geriye alıp eski görüntüsünü gösterdiğini düşünmüştür. Fark edince kafası dank ediyor. (bkz: annelerin aklı nasıl oynatılır)
çocukken yapılan saçma şeyler
Kapı aralarına tırmanmak.
En tepeye kadar çıkıp (kafa kapı tavanına dayalı) eller bağlı altından geçsinler diye hava atarsın; gerçekten saçmaymış:)
gerek köye gittiğimiz zamanlar gerekse evdeyken (bahçeli) sürekli tesbih böceği toplardım, şişeye doldurduğum da oluyordu. bağımlılık gibi bir şeydi benim için, çok seviyordum.
bir gün annem gördü şişeye doldururken, dayak yemiştim. "hadi şimdi topla da göreyim." demişti. genellikle annemin işte olduğu saatlerde toplardım, oynar geri bahçeye dökerdim hepsini. hamile olanları bile ayırt edebiliyordum artık. sırtından sarı sarı lekeler varsa hamiledir, rengi olduğundan koyu ise erkek.
büyüdükçe oynamayı bırakmaya başladım. şimdi annem bahçede ne zaman tesbih böceği görse, "yazuklug kankilerin gelmiş." der.
bir gün annem gördü şişeye doldururken, dayak yemiştim. "hadi şimdi topla da göreyim." demişti. genellikle annemin işte olduğu saatlerde toplardım, oynar geri bahçeye dökerdim hepsini. hamile olanları bile ayırt edebiliyordum artık. sırtından sarı sarı lekeler varsa hamiledir, rengi olduğundan koyu ise erkek.
büyüdükçe oynamayı bırakmaya başladım. şimdi annem bahçede ne zaman tesbih böceği görse, "yazuklug kankilerin gelmiş." der.
Koltuklarla kendime parkur yapıyordum koltukların minderinde olmak yasaktı yalnızca kolçaklarından ve sırtından gidebilirdim. Koltuktan koltuğa zıplarken eğer kolçağı değil de minderi denk getirirsem en baştan başlardım.
Mükemmel bir şeydi bu
Ayağın kayıp ordan çat diye zemine yapisinca ayni şeyi düşünemiyorsun
Zirveye ulaşıp kendini spiderman gibi hissetmek
Suluk ve beslenme çantası ile Anaokuluna gitmek
Elektrik direklerinde ki dikkat ölüm tehlisesi!!! Yazısını söküp bisiklete takardık bakıyorum da baya saçmaymış
Biraz yaramazmışsınız sanki :)
Kurban da kesmek için alınan oğlağı kardeşimle inek ve köpek sanmak.
boyum uzasın diye durmadan zıplıyordum. boya bi faydası olmasa da inancımı yitirmedim.hala bi gün işe yarar diye zıplıyorum.
İlkini çok utanarak söylüyorum salyangoz tuz atarak onu izlemek. Oldukça canice fakat bunu abimden ögrenmiştim ve o da buna bir başka çocuktan... bunu düşünebilecek bir yaşta değildik. Canlı olduklarını bilmiyordum bile. Annem babam bunu görünce bize anlatmıştı...
İkincisi ise 5 - 6 yaşlarımda mahalleden bir arkadaşımla evlerimizde bilgisayar olmasına rağmen büyük bir taşı monitör eski klavyemizi klavye ve eski ütüyü fare olarak kullanıyorduk hddhjdjdnxnnxnx. Şu oyunun tadını en iyi bilgisayarda oynadığım oyun vermez.
İkincisi ise 5 - 6 yaşlarımda mahalleden bir arkadaşımla evlerimizde bilgisayar olmasına rağmen büyük bir taşı monitör eski klavyemizi klavye ve eski ütüyü fare olarak kullanıyorduk hddhjdjdnxnnxnx. Şu oyunun tadını en iyi bilgisayarda oynadığım oyun vermez.
Tuzu salyangoza atarlardı sanki?
Evet klavye mağduru olmalıyım 🥲
Salyangoz bizim işimiz🥀
Karınca yemek, yağmur yağdırmak, sokaktan yağmur suyu içmek.
karınca öldürüyordum durduk yere. öbür tarafta ebemi gibecekler gibi duruyor.
Ben karıncaları zorla dövüştürüyordum. Bir birlerine kenetlendiler mi bırakmıyorlar :d
dhjdjd büyük ve kırmızı olanları vardı, onlar acayip fenaydı.
Büyük kırmızı olanları küçük siyahlardan belki 50 tanesini bile öldürebiliyorlardı. 1 saniyede 1 karıncayı öldürüyorlardı çok rahat. Büyük siyahları da alıyorlardı galiba ama çoğunluk olurlarsa kırmızıları hallediyor olabilirler...
Ben çocukken köyde şöyle bir söylenti yada hikaye vardı. Kaplumbağa ters dönerse yağmur yağar diye.
Bende çocuk aklıyla bir kaplumbağayı ters çevirip yağmur yağmasını beklemiştim. Maalesef yağmadı. Sonradan düzelttim tabii kaplumbağa kardeşi.
Bende çocuk aklıyla bir kaplumbağayı ters çevirip yağmur yağmasını beklemiştim. Maalesef yağmadı. Sonradan düzelttim tabii kaplumbağa kardeşi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?