kime gore
normal olmamak
Aslında normal olmayan ama normalmiş gibi davranan bir anormal.
aa bu nick çok tanıdık geldi nerdendi bu ?
en güzeli boşvermek... zira herkeste var bir şeyler.
aile birliği önemli.
hafif sıradışı olduğumu düşünüyorum ve bunu seviyorum
Farklı olmak isteyen bir çok kişinin yalandan yaptığı karakter bozgunluğu. Normal olmamak çok nadir durumlarda gerçek olabilir.
Değişik, farklı ve benzersiz olmak...
Hangimiz normaliz ki? Kim anormal değil ki?
İnsanları hayvanlardan ayıran en temel özelliklerinden birisi de farklılıkları dır.
Toplum amerikan kültürü empoze edilerek tep tipe çevrilme peşinde hep aynı kelimeleri tekrar tekrar konuşan insanlar görüyorum. giyim tarzını da geçtim. Tamamen aynı şeyleri konuşan kelime darcığı olmayan basitleştirilmiş insanlar.
Ben bu toplumda bırakın anormal olayım benim için gururdur.
Benim Topluma ayak uyduramama sebebimse soğuk kanlı bir insan olmam. Her olaya en soğuk biçimde yaklaşabilirim. Birde biraz eşgal bir tipimiz var galiba.
İnsanları hayvanlardan ayıran en temel özelliklerinden birisi de farklılıkları dır.
Toplum amerikan kültürü empoze edilerek tep tipe çevrilme peşinde hep aynı kelimeleri tekrar tekrar konuşan insanlar görüyorum. giyim tarzını da geçtim. Tamamen aynı şeyleri konuşan kelime darcığı olmayan basitleştirilmiş insanlar.
Ben bu toplumda bırakın anormal olayım benim için gururdur.
Benim Topluma ayak uyduramama sebebimse soğuk kanlı bir insan olmam. Her olaya en soğuk biçimde yaklaşabilirim. Birde biraz eşgal bir tipimiz var galiba.
Normallik, hali hazırda süre gelen şeyler arasında değerlendirildiği için, dönemin normali aslında çok yanlış bir şeyken sizin anormal olarak doğru olabilmeniz mümkündür. İnsanlığın da öyle büyük bir tarihi ve çok iyi seçimleri olmadığı düşünüldüğünde, anormal olduğunuz için çok da kendinize yüklenmeyin.
Normal olduğum dönemlerde daha iyi hissediyorum. Normal olmamak çok büyük bir yük ve bazen kaldıramıyorum.
ben de toplumun arasına karışmak için normal rolü oynadım, bir noktada kendimi o role fazla kaptırdım bile ama toplumdan içten içe nefret ettim hep. davranışlarım diğer insanlara tuhaf garip geliyordu, kimisinin ilgisini çekti kimisini de benden uzaklaştırdı bunlar. Sürekli bir şeyin arayışındaydım ama ne olduğunu bilmiyordum, denenebilecek her yolu denedim, maddi manevi her değişim ve farklılığa açık oldum ama her zaman hayatı dışardan izleyen birisi gibi hissettim kendimi, çok ülke gezdim, sayısız insanla tanıştım, onlarca farklı görüşe, farklı topluluğa ait hissetmeye çalıştım kendimi, günün sonunda anladım kendimi aramaya çalıştığımı ama anlatamadım kimseye, bu dünyaya yabancıyım ama aslında aynı zamanda iyi biliyorum bu gezegenin işleyişini.
Biz pervacıların ortak kaderi gibi bu sofum...
öyle dostum galiba öyle..
Hayatım boyunca çektiğim içsel sancıdır. Zannederim ki tüm filozofların ortak hissidir.
Her zaman iyi olmaya çalıştığım, kendimi geliştirmek için ilginç şeylere sardığım, asla küfür etmediğim, yerdeki çöpleri topladığım, fiziksel bazı garipliklerim -eklem esnekliği, göz kapağı düşüklüğü, bazen hafif kekemelik- sebebiyle ilginç bulunduğum çok oldu. -Mirova da bu sebeple bana "deccal" diyor.- Kavgaya da karşıydım. Normal insanların ilgilendikleri benim asla ilgimi çekmiyordu. Sadece mahalle arkadaşlarımla, akrabalarımla iyiydim bazen. Ama onlar da beni anlayamıyordu. Benim ruhum yeniden doğmuş gibi, hakikatı bilmekteydi. Basit insanlarla asla arkadaşlık kurmazdım, kimseyi iplemezdim. Ailevi durumlarımız da çok berbat durumdaydı, tam bir karmaşa. Okulda kimseyle konuşmazdım. Hiçbir derneğe, cemaate, kursa, topluluğa da katılmadım. Toplum benim hep nefret ettiğim ve düşmanlık beslediğim bir oluşumdu. Kitaplara ilgim vardı. Kutsallığa, allah'a, meleklere... Sonuçta ben düşmandım bu hayata. Bu toplumu büyük bir devrimle yıkmak, parçalamak istiyordum... Arkamdan koşan, sevgililik teklif eden kızlara hayır dedim. Bazılarının abisinden tokat/dayak yedim. Belki de kızı kabul etmediğimdendi bilmiyorum... Süt çocuğu olarak görülürdüm, ruh adam gibiydim ya sonuçta. Sonra okulun en serseri çocuğunu mecburen dövdüm ve saygınlık kazandım. Uyumaya çalışırken evreni düşünürdüm, evrenin dışında neler olduğunu... Ama o siyah noktada takılırdı tüm o düşünceler. İşte o yüce tanrıydı. Her şeyin sebebini çocukken bulmuştum. Bu hayatın bir değeri yoktu. Tek olan yüceliğe itaat edilmeliydi. Hayatı yaratan o değil miydi, tüm bu avam insanlar neden allah dışında şeylerle ilgileniyorlardı?
İşte küçük edwird bu düşüncelerle yoğruldu. Büyüdükçe bu düşüncelerinin ne kadar haklı olduğunu anlıyordu. Kutsal kitaplarda da bu yazıyordu. Ne garipti. Lise zamanlarımda da benzer düşüncelerdeydim. Bazı arkadaşlarım beni ciddi anlamda peygamber sanıyordu. Evet, meleklerin bana inmesini, allah'ın benimle çok konuşmasını istedim. Olmadı. Duyar gibi oldum bazı parıltıları. Görecektim sanki. Ama o kaynak hep kesildi. Evet imtihandı bu. O yalnızlık hissi. Hep baki kalacaktı, ölene dek yalnızdı edwird...
Normalleştim lisede. Tabii bu ortaokul lise dönemlerimde forum/sözlük sitelerinde edwird olarak fenomen olmuştum. Yazdıkça rahatlıyordum. Yüceliğimi hissetmeyi seviyordum. Toplumdan ayrı, bağımsız bir varlık olmak. Özel hissetmek... Üniversitede daha normal bir insan olduğumu zannediyordum. Evet, beni tanıyan herkes bana "hayatımda gördüğüm en garip insan sensin" diyordu. Üniversite'de bunu aştığımı sanıyordum. Ta ki üniversitedeki arkadaşlarım da ne garip insansın demeye başlayana dek... Demek ki özümü kaybetmemiştim. Özüm buydu benim. Çocukken tespit ettiklerimin yetişkinliğimde de aktif olarak gerçek olması beni çok mutlu etmişti. Hayır, bu asla bir lanet değildi. Bu bir ödüldü. Bu süreçler bankada çalışırken ve yedek subaylığımda da devam etti. Sürekli garip görülmek, özel hissetmek... İşte edwird olmak budur dostlar. Edwird olmak çokça yüceliğin bir parçasıdır. Kutsal bir yolculuktur. Bu da böyle bir anımdır. Bu değerli entryi değerli hayat arkadaşım edwirdin menajeri'ne ithaf ediyorum. Sözlükspot yolculuğumun en büyük meyvesi kendisi olmuştur.
Her zaman iyi olmaya çalıştığım, kendimi geliştirmek için ilginç şeylere sardığım, asla küfür etmediğim, yerdeki çöpleri topladığım, fiziksel bazı garipliklerim -eklem esnekliği, göz kapağı düşüklüğü, bazen hafif kekemelik- sebebiyle ilginç bulunduğum çok oldu. -Mirova da bu sebeple bana "deccal" diyor.- Kavgaya da karşıydım. Normal insanların ilgilendikleri benim asla ilgimi çekmiyordu. Sadece mahalle arkadaşlarımla, akrabalarımla iyiydim bazen. Ama onlar da beni anlayamıyordu. Benim ruhum yeniden doğmuş gibi, hakikatı bilmekteydi. Basit insanlarla asla arkadaşlık kurmazdım, kimseyi iplemezdim. Ailevi durumlarımız da çok berbat durumdaydı, tam bir karmaşa. Okulda kimseyle konuşmazdım. Hiçbir derneğe, cemaate, kursa, topluluğa da katılmadım. Toplum benim hep nefret ettiğim ve düşmanlık beslediğim bir oluşumdu. Kitaplara ilgim vardı. Kutsallığa, allah'a, meleklere... Sonuçta ben düşmandım bu hayata. Bu toplumu büyük bir devrimle yıkmak, parçalamak istiyordum... Arkamdan koşan, sevgililik teklif eden kızlara hayır dedim. Bazılarının abisinden tokat/dayak yedim. Belki de kızı kabul etmediğimdendi bilmiyorum... Süt çocuğu olarak görülürdüm, ruh adam gibiydim ya sonuçta. Sonra okulun en serseri çocuğunu mecburen dövdüm ve saygınlık kazandım. Uyumaya çalışırken evreni düşünürdüm, evrenin dışında neler olduğunu... Ama o siyah noktada takılırdı tüm o düşünceler. İşte o yüce tanrıydı. Her şeyin sebebini çocukken bulmuştum. Bu hayatın bir değeri yoktu. Tek olan yüceliğe itaat edilmeliydi. Hayatı yaratan o değil miydi, tüm bu avam insanlar neden allah dışında şeylerle ilgileniyorlardı?
İşte küçük edwird bu düşüncelerle yoğruldu. Büyüdükçe bu düşüncelerinin ne kadar haklı olduğunu anlıyordu. Kutsal kitaplarda da bu yazıyordu. Ne garipti. Lise zamanlarımda da benzer düşüncelerdeydim. Bazı arkadaşlarım beni ciddi anlamda peygamber sanıyordu. Evet, meleklerin bana inmesini, allah'ın benimle çok konuşmasını istedim. Olmadı. Duyar gibi oldum bazı parıltıları. Görecektim sanki. Ama o kaynak hep kesildi. Evet imtihandı bu. O yalnızlık hissi. Hep baki kalacaktı, ölene dek yalnızdı edwird...
Normalleştim lisede. Tabii bu ortaokul lise dönemlerimde forum/sözlük sitelerinde edwird olarak fenomen olmuştum. Yazdıkça rahatlıyordum. Yüceliğimi hissetmeyi seviyordum. Toplumdan ayrı, bağımsız bir varlık olmak. Özel hissetmek... Üniversitede daha normal bir insan olduğumu zannediyordum. Evet, beni tanıyan herkes bana "hayatımda gördüğüm en garip insan sensin" diyordu. Üniversite'de bunu aştığımı sanıyordum. Ta ki üniversitedeki arkadaşlarım da ne garip insansın demeye başlayana dek... Demek ki özümü kaybetmemiştim. Özüm buydu benim. Çocukken tespit ettiklerimin yetişkinliğimde de aktif olarak gerçek olması beni çok mutlu etmişti. Hayır, bu asla bir lanet değildi. Bu bir ödüldü. Bu süreçler bankada çalışırken ve yedek subaylığımda da devam etti. Sürekli garip görülmek, özel hissetmek... İşte edwird olmak budur dostlar. Edwird olmak çokça yüceliğin bir parçasıdır. Kutsal bir yolculuktur. Bu da böyle bir anımdır. Bu değerli entryi değerli hayat arkadaşım edwirdin menajeri'ne ithaf ediyorum. Sözlükspot yolculuğumun en büyük meyvesi kendisi olmuştur.
Benzer süreçlerden geçmişiz edwird'ım, senden farklı olarak ben direkt nihilizmin kucağına düştüm. Silaha kolay erişimim olduğu bir ülkede yaşıyor olsaydım çoktan ölmüş bile olabilirdim. Yine de şükrediyorum, beni ben yapan süreçlerdi bunlar aynı şekilde senin gelişiminin bir kısmına da gözlemci olarak bile olsa eşlik ettiğim için mutluyum.
Pervacıların bir çoğu bu süreçlerden geçti. Ve bunlara tanık olduk. Bu yüzden çok özel şeyler bunlar ve çok önemsiyorum digim...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?