topal osman ağa

ulu türk
topal osman ağa
topal osman ağa

1883 giresun doğumlu milli mücadele kahramanıdır.
giresun eşrafından feridunzâde hacı mehmet efendi'nin oğludur. 1912 balkan savaşları'na katılmaması için babası tarafından askerlik bedeli ödenmiş fakat bunu kabul etmeyerek cepheye gitmiştir.

çorlu yöresindeki bir çarpışmada diz kapağına aldığı şarapnel parçası yüzünden yaralanmış ve bu yaralanma yaşamının geri kalanında kalıcı bir iz bırakarak ''topal'' olarak anılmasına sebep olmuştur.

bacağının bu haliyle bile birinci dünya savaşı'na gitmiş, ruslara karşı harşit savunması'na katılmış ve batum'a ilk giren müfreze içinde yer almıştır.
rusların 1916 nisan ayında trabzon'u işgali sonrasında yöredeki rumlar çeteleşerek türklere katliamlar yapmaya başlamıştır.
cepheden dönen osman ağa hemen bu pontus çetelerine karşı örgütlenmeye başlamış ve mücadeleye girişmiştir.
mondros mütarekesi sonrası osmanlı'nın savaştan çekilmesiyle rus işgali son bulmuş ama pontus tehlikesi devam etmiştir.
topal osman'ın yöredeki rum çetelere verdiği ağır kayıplar artınca rum çeteler işgal güçlerinin yüksek komiserliklerine şikayette bulunmuşlardır.
bu şikayetleri dikkate alan ingilizler istanbul hükümetine baskı kurarak topal osman'ın ve çetesinin dağıtılmasını istemiştir.
yöredeki sulhu sağlamak ve türk direnişini dağıtmak görevi ise mustafa kemal paşa'ya verilmiştir.

19 mayıs 1919 günü samsun'a ayak basan atatürk, istanbul'dan aldığı emrin tam tersini uygulamış, topal osman'ı yakalayıp çetesini dağıtmak yerine onunla işbirliğine gitmiş,10 gün sonra havza'da görüştüğü topal osman'dan pontus'la olan mücadelesine son vermemesini bilakis hızlandırmasını istemiştir.
eylül 1920'de ''giresun gönüllüler taburu''nu kurmuş, bu tabur ermeni saldırılarında önemli görevler almış daha sonra atatürk'ün yakın korumalığını yapan 100 kişilik bir muhafız birliği olarak tesis edilmiştir.

mart 1921'deki koçgiri isyanı'nı başarıyla bastırmış, bu başarısından dolayı ingiliz işbirlikçileri tarafından yapılan asılsız propagandalara maruz kalmıştır.
özellikle topal osman ağa'ya atılan iftiralar kürtçülük akımının militanlarından nuri dersimi denilen şizofrenin mesnetsiz söylemleri ile şekillenmektedir.
lozan görüşmelerine ve atatürk'e mecliste sert muhalifliği ile bilinen ali şükrü bey cinayetine bilerek adı karıştırılmış ve uğradığı kumpası gururuna yediremeyerek 2 nisan günü çankaya sırtlarındaki papazın bağı mevkiinde düzenli ordu birlikleriyle çatışarak ölmüştür.
naaşı, atatürk'ün giresun'u ziyaretinde verdiği emir üzerine 1925 yılında kalenin en yüksek tepesinde yaptırılan anıt mezara nakledilmiştir.
bugün bile medyada köşe başlarını tutmuş içimizdeki kürtçü ve ermenici çeteler tarafından vatansever topal osman ağa'nın aziz hatırası kirletilmeye çalışılmaktadır. yüz yıl önceki ihanetlerini ve ardından yenilgilerini hazmedemeyişleri aşikardır.

atatürk'ün can dostu, koruması, dava arkadaşı, türk milletinin yurtsever ve yürekli evladı topal osman ağa her türk gencinin minnetle anması gereken büyük bir kahramandır.
aziz ruhu şad olsun.
siyah anka
kendisiyle vapurda dalga geçildiği ve haberini de atsız aldığı için fena bir şiir yazmış o kıza. şiir şöyle:

Ey saçları “alagarson” kesik hanım kız!
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
Bacağımla alay etme pek topla diye.
Bir sorsana o topallık nerden hediye ?

Sen Şişli'de dansederken her gece, gündüz
Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz
Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
Siz salonda dansederken bizler savaştık.

Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
Olan işler dimağını azıcık yorsun!
Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

Biliyorum baldırını o kadar nazla
Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla
Benim bütün elbisemden… Hatta kendimden…
Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben

Neyim? Bir hiç… işe güce yaramaz, topal…
Sen sağlamsın senin hakkın dünyadan zevk al:
Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!
Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
Dolaşırken… Biz de tipi, fırtına, yağmur,
Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık

Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık…
Gülme bana bakıp pek arsız arsız
Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

Sana karşı haykıranı mecbursun dinle;
Bugün hesap göreceğiz artık seninle:
Ben cephede geberirken, geride vatan
Aşkı ile bin belalı işe can atan

Anam, babam, karım, kızım eziliyorken
Dağlar kadar yük altında… Gel, cevap ver, sen
Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda…
Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
Sizin için harbederken yedim kurşunu.

Onun için topal kaldı böyle bacağım,
Onun için tütmez oldu artık ocağım.
Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,
Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız
Size şarap oldu sanki… Şehit canımız

Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
Zıpladınız,kudurdunuz arsız,edepsiz!…
Gerçi salonlarda “yıldız” dı senin adın,
Hakkikatte fahişesin ey alçak kadın!

Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.
Omuzunda neden seni fuzuli çeksin?
Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol