yaşama sevincinin ete kemiğe bürünmüş şekli.
nicedir ailemden ayrıydım. dünyevi meselelere kendimi fazlaca kaptırdığım için bizimkilerin hayatında yaşanan değişikliklerden uzunca bir süre malesef bihaber kaldım. sonra işlerimi yoluna koyup eve döndüm. yeğenin (2,5) konuşmaya başladı dayısı dediler, çok sevindim. kelimeleri ağzında yuvarlarken şirinliği tavan yapacak ve yanaklarını ısırmam için artık çok daha geçerli bir sebebim olacaktı.
minik kızı kucağıma alıp üst üste sorular sorarak bülbül gibi şakımasını bekledim.
-ee dayıcım özledin mi beni?
+...
-hehe, adın ne senin bakim?
+...
-kimim ben tatlım, biliyor musun?
+...
-oyy canım benim. öpim mi seni?
+...
yabancılık çektiği aşikardı fakat mızmızlanmamasına rağmen hiç konuşmuyor, hayret dolu bir ifadeyle öylece yüzüme bakıyordu.
-seni parka götüreyim mi?
+...
-şeker alayım mı sana?
+...
şakımasını beklediğim bülbül dut yemiş versiyonuyla karşıma dikilmişti.
-hanimiş dayısının bitanesi...
+...
-konuşsana lan allahsız!
telefonum çaldı. biz laflarken küçük kızın dikkatle beni takip ettiğini gördüm. haspam öyle sevimliydi ki.
hattın diğer ucundaki kişi bir problemin çözümü için bana bayağı yardımcı olmuş, sorunu hallettiğini söylemek üzere aramıştı. telefonu kapatırken sağol abi, çok teşekkür ederim dedim.
hemen yanıbaşımdaki kuşun cıvıltılarını da o an işittim:
+yica edelim.
hercule poirot
1. nesil Moderatör - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Moderatör
- toplam entry 321
- takipçi 10
- puan 27955
allah vergisi yakışıklılığı ile hemcinslerine nazaran hayat maratonunda bir tık önde koşturması yetmezmiş gibi malum şansının ayırdında olan ve her fırsatta bunu değerlendiren sinir bozucu, tehlikeli tip.
ufacık bir art niyet anlatılan her şeyin kulaktan kulağa bire bin katılarak yayılmasına sebebiyet vereceği için öncelikleri arasına en olmayacak tercihi sıkıştırmış fani.
tıraş olayına yüksek olasılıkla zorunlu koşullar yüzünden iştirak eden, bıraksalar aylarca sakalını kesmeden de mutlu mesut yaşayabilecek potansiyeli olan, her jilet darbesinde upuzun sakallarını deli gibi kaşıyarak tattığı o sadist zevkle dolu eski günlerin hayalini kurup üzülen, genel olarak permatik yerine derbyi tercih ettiği bilinen ve muhtemelen mach3'ten haberi bile olmayan, işi bittikten sonra savaş meydanına dönmüş suratını komple tütün kolonyasına bulayıp yanık sesiyle acıklı naralar atan umarsız, bedbaht zat.
ön sıradaki arkadaşının manevralarını göz hapsine alırken fırsat buldukça hemen arkasındaki talihsiz elemanın haybeye silgisini falan kullanan ve çabaları sonuç verip iyi bir puan aldığında deliler gibi sevinen, neyle sınandığı hakkında büyük ihtimalle hiçbir fikri olmayan talebe türü.
günlük hayatında aksi, huysuz, iflah olmaz bir küfürbaz, belki ziyadesiyle asosyal, mutsuz, iki lafı bir araya getirmekten dahi aciZ, suratsız, karşı cinsle sağlıklı ilişkiler kurmakta başarısız bir kimseyken sanal alemde kibar, laf ebesi, ölçülü, esprili, ortam adamı, pozitif ve girişken birine dönüşüveren ibretlik şahsiyet.
Allah diğer türlüsünden korusun.
uğruna can alınır mı bilmem fakat seve seve can verilir.
henüz sekiz yaşındaki ufak tefek birader ve kendisiyle uğraşmak için daima pusuda bekleyen baş belası dayım arasında şöyle bir olay olmuştu:
her haltın en doğrusunu ben bilirim havalarındaki adam, eşiyle birlikte hanemizi misafirlik bahanesi adı altında işgal ettikleri bir akşam, evimizin komşu çocukları tarafından müthiş gürültülerle yıkıma uğratılmasından istifade edip kardeşimi balkona, yanına çağırdı. az sonra ablasının çöplüğünü hışımla terk edecek olan geri zekalı başına geleceklerden elbette habersizdi.
ortamda o, karısı, ben ve küçük sabiden başka kimse yoktu. aklını peynir ekmekle yemiş sığır yavrusu kuş kadar beyniyle bombardımana başladı:
-ne bu patırtı?
+...
-sana diyorum, ne bu bağrış çağrış?
+bir sürü çocuk işte.
-ne işi var bu kadar çok insanın sizin evde peki?
+ne bileyim dayı.
-nasıl ne bileyim? sen bu evde yaşamıyor musun? erkek değil misin sen?
+erkeğim?
-ee, neden müdahale etmiyorsun? ne biçim erkeklik bu?
güya öz dayımız. ayağa kalkıp tekme tokat girişmemek, ağzını burnunu dağıtmamak için kendimi zor tutuyordum. mal beyanı ise sazı eline almış, tıngırdatmayı sürdürüyordu.
-cevap versene lan. nasıl erkeksin sen. ha?
acaba ne olacak diye gözlerimi minik afacana diktim. hepimize saatler gibi gelen birkaç saniyenin ardından nihayet konuştu:
+içeride annem ve babam varken bana laf düşmez dayı.
dedi.
sonra başını kaldırıp çok sevdiği dayısına baktı:
+sana da düşmez!
henüz sekiz yaşındaki ufak tefek birader ve kendisiyle uğraşmak için daima pusuda bekleyen baş belası dayım arasında şöyle bir olay olmuştu:
her haltın en doğrusunu ben bilirim havalarındaki adam, eşiyle birlikte hanemizi misafirlik bahanesi adı altında işgal ettikleri bir akşam, evimizin komşu çocukları tarafından müthiş gürültülerle yıkıma uğratılmasından istifade edip kardeşimi balkona, yanına çağırdı. az sonra ablasının çöplüğünü hışımla terk edecek olan geri zekalı başına geleceklerden elbette habersizdi.
ortamda o, karısı, ben ve küçük sabiden başka kimse yoktu. aklını peynir ekmekle yemiş sığır yavrusu kuş kadar beyniyle bombardımana başladı:
-ne bu patırtı?
+...
-sana diyorum, ne bu bağrış çağrış?
+bir sürü çocuk işte.
-ne işi var bu kadar çok insanın sizin evde peki?
+ne bileyim dayı.
-nasıl ne bileyim? sen bu evde yaşamıyor musun? erkek değil misin sen?
+erkeğim?
-ee, neden müdahale etmiyorsun? ne biçim erkeklik bu?
güya öz dayımız. ayağa kalkıp tekme tokat girişmemek, ağzını burnunu dağıtmamak için kendimi zor tutuyordum. mal beyanı ise sazı eline almış, tıngırdatmayı sürdürüyordu.
-cevap versene lan. nasıl erkeksin sen. ha?
acaba ne olacak diye gözlerimi minik afacana diktim. hepimize saatler gibi gelen birkaç saniyenin ardından nihayet konuştu:
+içeride annem ve babam varken bana laf düşmez dayı.
dedi.
sonra başını kaldırıp çok sevdiği dayısına baktı:
+sana da düşmez!
söz konusu korkunun kaynağına inerek kendisiyle bir daha yüz göz olmamayı sağlayan cesaret timsali hareket.
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRdQic4rYabovzLtTbpFN_pY8mdSXQ4SqUMyeslX3UhoXPIEujpSVm8AIb-&s=10
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRdQic4rYabovzLtTbpFN_pY8mdSXQ4SqUMyeslX3UhoXPIEujpSVm8AIb-&s=10
yarım saatlik bir yürüyüşle anca yakılan kalori miktarına adrenalini bol, tatmin edici bir korku filmi izleyerek yattığı yerden rahatlıkla ulaşacak uyanık insan fiili.
https://64.media.tumblr.com/4e39aa3cc4381c7bbbaa18948f181356/tumblr_mymx54JTt21rzagpno1_500.gifv
https://64.media.tumblr.com/4e39aa3cc4381c7bbbaa18948f181356/tumblr_mymx54JTt21rzagpno1_500.gifv
üniversiteyi bitirince hayallerimi süsleyen Bugatti La Voiture Noire'yi satın almak için söz verdiği üzere babamla beraber oto galeriye gittik. gerek cüzdanındaki gerek banka hesaplarındaki meblağın yetersiz kalması sonucu boynumuzu büküp bizi kederli gözlerle izleyen insanların yanından altımıza bir adet Rolls-Royce Sweptail çekerek ayrıldık. ne zaman aklıma gelse boğazımda bir şeyler düğümlenir. allah kimseyi fukaralıkla sınamasın.
birkaç yeşilçam denemesinin ardından beklenen sıçramayı bizimkiler dizisindeki kapıcı cafer karakteri ile yaparak hafızalarda yer edinen yazgan, Kaygısızlar'daki memnun kaygısız tiplemesiyle hatrı sayılır bir popülariteye ulaşmıştır.
dokunmayın şabanıma filminde kemal sunal ile birlikte kamera karşısına geçen 1946 Sinop doğumlu oyuncu, 2018 yılında hayatını kaybetmiştir.
dokunmayın şabanıma filminde kemal sunal ile birlikte kamera karşısına geçen 1946 Sinop doğumlu oyuncu, 2018 yılında hayatını kaybetmiştir.
oyuncu kadrosunda ercan yazgan, halit akçatepe, ayşen gruda, Şoray uzun, çiçek dilligil gibi kıymetli isimleri barındırıp senaryosu gani Müjde'ye ait olan nostaljik dizi.
rıfat ılgaz ve aziz nesin ile birlikte ülkeye mizahı tanıtan, sevdiren, benimseten 1933 adana doğumlu, yedi sene önce aramızdan ayrılan yazar.
olabilir de olmayabilir de, varla yok arası ölçüt.
konuşma güçlüğü veya bozukluğu. yer yer bulaşıcı olduğu da gözlenir.
sırf alay etmek için mi yoksa ona özgüven kazandırmak için mi bilinmez, okulun tek kekeme öğrencisini zırt pırt sözlü yapardı tarihçi. zaten kendisine pek gerek kalmaz, diğer talebeler çocukla yeteri kadar dalgasını geçerdi. "allah'ı var, iyi kekeliyor" deyip sessiz kahkahalar atardı yanımda oturan şekilsiz.
öğretmen ise, tahta önünde nefes nefese bir şeyler mırıldanan çocuğu hep kayıtsız bir tavırla dinlerdi. ojesine üfler, makyajını tazeler, arada sırada dalgın dalgın tebessüm ederdi. garibanın beş dakikalık konuyu on beş dakikada anca anlatıp kan ter içinde kalmasına hiç aldırmaz, her "bitirdim hocam" cümlesini duyduktan sonra acaba şaka mı yapıyor diye uzun uzun düşünmeme sebep olan o direktifi ne pahasına olursa olsun illa ki verirdi:
-hiçbir şey anlamadık veli. hadi bir daha, baştan!
sırf alay etmek için mi yoksa ona özgüven kazandırmak için mi bilinmez, okulun tek kekeme öğrencisini zırt pırt sözlü yapardı tarihçi. zaten kendisine pek gerek kalmaz, diğer talebeler çocukla yeteri kadar dalgasını geçerdi. "allah'ı var, iyi kekeliyor" deyip sessiz kahkahalar atardı yanımda oturan şekilsiz.
öğretmen ise, tahta önünde nefes nefese bir şeyler mırıldanan çocuğu hep kayıtsız bir tavırla dinlerdi. ojesine üfler, makyajını tazeler, arada sırada dalgın dalgın tebessüm ederdi. garibanın beş dakikalık konuyu on beş dakikada anca anlatıp kan ter içinde kalmasına hiç aldırmaz, her "bitirdim hocam" cümlesini duyduktan sonra acaba şaka mı yapıyor diye uzun uzun düşünmeme sebep olan o direktifi ne pahasına olursa olsun illa ki verirdi:
-hiçbir şey anlamadık veli. hadi bir daha, baştan!
dilin cilası olan küfrü eline yüzüne bulaştırma eylemi.
sinirden, öfkeden renkten renge girmek.
kendisine beş kuruş para üstü için kasiyerlerle ağız dalaşına girmek gibi takdire şayan bir misyon edinmiş yazar. helal olsun. zira vizyon her şeydir.
Türk edebiyatı'nın yüz akı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?