padişâhlara hain iftirâsı atan [sözde, çıkarcı] kemâlistler, yeri geldiğinde de fâtih'i sahiplenirler. eh tâbi, eşek gibi yerinde zıplayarak evrimi kanıtlamaya çalışan [yediği bokla profesör olmuş] celâl şengör, kanûni'yi de sevmez.
vâhidüddin hâzretleri'nin millî mücadele desteğini ilk başta kendileri de kâbul edip, din-i mübin-i islâmı kullandıkları bir 'ikiyüzlülük' döneminden sonra vâhidüddin'i linç ettirme girişimleri ortaya çıkar. [murat bardakçı sağolsun.]
sultan abdülhâmid'i yahûdiler ile kohen'lerle iş birliği yaparak tahttan indirmeleri ve devamında ise yahûdi tekin alp ve şerek aykût'un dediği üzre, kemâlizm gibi bir din yaratmalarının altındaki amaç, osmânlı'yı çıkarlarına göre kullanmaktı.
evvelâ hiçbir padişâh, m. kemâl gibi sansasyonel açıklamalar yapıp gündem olma çabası taşımamış ve m. kemâl'in beyhûde mübalağaları üzerine bugün 'resmi târih' dediğimiz zırvalık yazılmıştır.
[ciğerleri kokan, hafazânallâh!] fâlih rıfkı'nın da bu yalanda epey bir payı var tâbii.
sultân vâhidüddin'in ağzından:
"şimdi bana haksız yere vatana ihanet suçu isnat edenler, hilafeti hukuk ve nüfuzundan ayırıp değiştirerek bu muhammedî saltanatı yıkmış ve yalnız vatanlarına değil, bütün islâm alemine ihanet etmişlerdir.
..ben milletimin aydınlarının vatanî ve vicdanî görevlerini bu derece kötüye kullanmayacakları hakkındaki hüsn-ü zannıma ait olan hatamı itiraf ederim."
allâh-ü azimüşşân kemâlizmin çıkar oyunlarını bozsun inşâallah. osmanlı, vâhidüddin'i ile de abdülhâmid'i ile de bizimdir!
https://kizillkara.blogspot.com/2024/08/uluda-osmanl-turk-tarihi-degildir.html
âlâm-ı şedide içerisinde müessif bir hâl-i vâziyettir.
üstâd bediüzzamân'ın tâbir ve anlatımı ile:
"eyvah, aldandık! şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. o zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan zevâle mahkûmdur, sür'atle gidiyor. hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. emeller bekàsız, elemler ruhta bâki kalır.
sözler / onyedinci söz / onyedinci sözün ikinci makamı.
sûre-i bakâra - 86. ayet-i celile.
onlar ahirete bedel dünya hayatını satın almış kimselerdir. Bundan dolayı kendilerinden azab kaldırılıb hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir.
evvelâ,
sûre-i ibrâhim - 21. ayet-i celile.
"hepsi toplanıb allahın huzuruna çıkarlar da zaifler o büyüklük taslayanlara: "siz sizin tebeanız (aveneniz) dik. şimdi siz allahın azabından (cüz'i) bir şey'i olsun bizden uzaklaşdırıb def edebiliyor musunuz?" derler. onlar da: "eğer, derler, allah bize hidayet verseydi biz de size elbette doğru bir yol gösterirdik. şimdi bizler sızlansak da, katlansak da birdir. bizim için sığınacak hiç bir yer yokdur".
allâh-ü zülcelâl, âhiret yokmuşçasına yaşayanların geleceğini dâhi tefsir etmiştir.
sûre-i enâm - 31-32. ayet-i celile.
"hakikat hüsranda kaldı o: allahın karşısına çıkacaklarını inkar eden kimseler ki nihayet saat gelib ansızın kendilerini bastırıverince "eyvah! hayatta yaptığımız taksırlerden dolayı hasretlerimize bak" derler o dem ki bütün veballerini sırtlarına yüklenmiş götürüyorlardır, bak ki ne fena yükler götürüyorlar!"
dünya hayatı, bir oyundan, bir oyalanmadan başka nedir? elbette dar-i ahıret korunan müttekıler için daha hayırlıdır, hala akıllanmayacak mısınız?
allah'a hakikatten yola çıkmak, meşakkat;
allah'tan yola çıkıp varılan şey, hakikat... der üstâd necip fâzıl.
evvelâ aldanmak tabiri ile açıklanacak bu durum, dünya hayatında nefsin bir narkozu içerisinde olmaktır. allâh-ü zülcelâl'in mûcizâtını ve pek derûn hikmetlerini tasdik edebilmek içün noktâ-i nazârı epey geliştirmek, farzdır.
"her lahza bir mucize vücuda gelir âlemde,
ey gâfil, her nefeste allah'ı zikret!"
http://kizillkara.blogspot.com
üstâd bediüzzamân'ın tâbir ve anlatımı ile:
"eyvah, aldandık! şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. o zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan zevâle mahkûmdur, sür'atle gidiyor. hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. emeller bekàsız, elemler ruhta bâki kalır.
sözler / onyedinci söz / onyedinci sözün ikinci makamı.
sûre-i bakâra - 86. ayet-i celile.
onlar ahirete bedel dünya hayatını satın almış kimselerdir. Bundan dolayı kendilerinden azab kaldırılıb hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir.
evvelâ,
sûre-i ibrâhim - 21. ayet-i celile.
"hepsi toplanıb allahın huzuruna çıkarlar da zaifler o büyüklük taslayanlara: "siz sizin tebeanız (aveneniz) dik. şimdi siz allahın azabından (cüz'i) bir şey'i olsun bizden uzaklaşdırıb def edebiliyor musunuz?" derler. onlar da: "eğer, derler, allah bize hidayet verseydi biz de size elbette doğru bir yol gösterirdik. şimdi bizler sızlansak da, katlansak da birdir. bizim için sığınacak hiç bir yer yokdur".
allâh-ü zülcelâl, âhiret yokmuşçasına yaşayanların geleceğini dâhi tefsir etmiştir.
sûre-i enâm - 31-32. ayet-i celile.
"hakikat hüsranda kaldı o: allahın karşısına çıkacaklarını inkar eden kimseler ki nihayet saat gelib ansızın kendilerini bastırıverince "eyvah! hayatta yaptığımız taksırlerden dolayı hasretlerimize bak" derler o dem ki bütün veballerini sırtlarına yüklenmiş götürüyorlardır, bak ki ne fena yükler götürüyorlar!"
dünya hayatı, bir oyundan, bir oyalanmadan başka nedir? elbette dar-i ahıret korunan müttekıler için daha hayırlıdır, hala akıllanmayacak mısınız?
allah'a hakikatten yola çıkmak, meşakkat;
allah'tan yola çıkıp varılan şey, hakikat... der üstâd necip fâzıl.
evvelâ aldanmak tabiri ile açıklanacak bu durum, dünya hayatında nefsin bir narkozu içerisinde olmaktır. allâh-ü zülcelâl'in mûcizâtını ve pek derûn hikmetlerini tasdik edebilmek içün noktâ-i nazârı epey geliştirmek, farzdır.
"her lahza bir mucize vücuda gelir âlemde,
ey gâfil, her nefeste allah'ı zikret!"
http://kizillkara.blogspot.com
cumhûriyet ve demokrasi dediğimiz safsatanın en büyük yanılgısı, insânın nefs-i emmâresine yenik düşmesinin örtbâs edilebilmesidir. evvelâ aydınlar, halkla değil hakk ile belirlenir.
demokrat parti'nin iktidâra geldiği dönemde mel'un cehâpe milletvekilleri aydın mıydı meselâ?
evvelâ aydın olmak, mütefekkir olmak ile beraberliktedir. bilmek, yapmaya muktedir olmaktır.
Demokrasi, kapitalizmin yardakçısı, emperyalizmin ayakçısıdır. Kapitalizmin yardakçısıdır, çünkü demokrasi özünde bir yozlaşma ve soysuzlaşma rejimidir, kapitalizm bu soysuzlaşmadan beslenir. Soysuzlaşma ne kadar ileri boyuta varırsa, demokrasi o kadar ileri seviyede uygulanır
demokrasinin bulunduğu ülkeler, umûmiyetle itisâfın bulunduğu uluslardır. bilhassâ demokrasi, halkın afyonudur. cumhûriyette hâkezâ.
(bkz: kemalizm halkın afyonudur)
demokrasi, menfaat-i nefsin münafıklık alâmetidir.
evvelâ bu bakımdan bir islâm medeniyeti olarak asr-ı saâdet dönemi, bir gerileme hâli değil, bir devrim ve Reform olmuş durumda olacak.
evvelâ allâh-ü azimüşşân, nûrunu tamamlayacaktır.
Reform ve devrim adı altında nasrâniyyetin kölesi ve amerikâ'nın âmentüsü olmak yerine evvelâ kendi tarihimizi hissetmek, isviçreden alınan, faşist italyâ'dan alınan milliyetçi kararlarla bu gemi yürümez. 80 senedir yürümedi.. işkenceyle, hapisle, telegram ve diktatörlük hevâsı içerisinde ayakları kırık bir şekilde sürüklendi.
"Mümin, beş türlü şiddet arasındadır: Müslüman kardeşi onu çekemez. Münâfık ona buğz eder ve sevmez. Kâfir onun canına kasteder. Kendi nefsi onunla uğraşır. Şeytan onu şaşırtmaya çalışır." der kumandan başyücelik devleti eserinde.
halkın iyisi menfâat-ı nefstir. hakk'ın iyisi, menfaat-ı azîmedir. evvelâ o bakımdan devleti en iyiler yönetmelidir. devleti, asr-ı saâdet zihniyeti ile yanıp tutuşanlar, nato-ab kölesi olmayanlar, papa eli öpmeyenler yönetmelidir.
Aristokrasi; ama kan aristokrasisi değil, fikir aristokrasisi… Yani, toplumda babadan oğula bir aristokrasi sınıfı yoktur; fikir soyluları sınıfı vardır. Kim idrak bakımından en üstünse, fikir bakımından en ileriyse, o bu sınıftandır. Babası isterse keçi çobanı olsun.
https://akademyadergisi.com/basyucelik-devleti-aydinlar-aristokrasisi/
https://kizillkara.blogspot.com
demokrat parti'nin iktidâra geldiği dönemde mel'un cehâpe milletvekilleri aydın mıydı meselâ?
evvelâ aydın olmak, mütefekkir olmak ile beraberliktedir. bilmek, yapmaya muktedir olmaktır.
Demokrasi, kapitalizmin yardakçısı, emperyalizmin ayakçısıdır. Kapitalizmin yardakçısıdır, çünkü demokrasi özünde bir yozlaşma ve soysuzlaşma rejimidir, kapitalizm bu soysuzlaşmadan beslenir. Soysuzlaşma ne kadar ileri boyuta varırsa, demokrasi o kadar ileri seviyede uygulanır
demokrasinin bulunduğu ülkeler, umûmiyetle itisâfın bulunduğu uluslardır. bilhassâ demokrasi, halkın afyonudur. cumhûriyette hâkezâ.
(bkz: kemalizm halkın afyonudur)
demokrasi, menfaat-i nefsin münafıklık alâmetidir.
evvelâ bu bakımdan bir islâm medeniyeti olarak asr-ı saâdet dönemi, bir gerileme hâli değil, bir devrim ve Reform olmuş durumda olacak.
evvelâ allâh-ü azimüşşân, nûrunu tamamlayacaktır.
Reform ve devrim adı altında nasrâniyyetin kölesi ve amerikâ'nın âmentüsü olmak yerine evvelâ kendi tarihimizi hissetmek, isviçreden alınan, faşist italyâ'dan alınan milliyetçi kararlarla bu gemi yürümez. 80 senedir yürümedi.. işkenceyle, hapisle, telegram ve diktatörlük hevâsı içerisinde ayakları kırık bir şekilde sürüklendi.
"Mümin, beş türlü şiddet arasındadır: Müslüman kardeşi onu çekemez. Münâfık ona buğz eder ve sevmez. Kâfir onun canına kasteder. Kendi nefsi onunla uğraşır. Şeytan onu şaşırtmaya çalışır." der kumandan başyücelik devleti eserinde.
halkın iyisi menfâat-ı nefstir. hakk'ın iyisi, menfaat-ı azîmedir. evvelâ o bakımdan devleti en iyiler yönetmelidir. devleti, asr-ı saâdet zihniyeti ile yanıp tutuşanlar, nato-ab kölesi olmayanlar, papa eli öpmeyenler yönetmelidir.
Aristokrasi; ama kan aristokrasisi değil, fikir aristokrasisi… Yani, toplumda babadan oğula bir aristokrasi sınıfı yoktur; fikir soyluları sınıfı vardır. Kim idrak bakımından en üstünse, fikir bakımından en ileriyse, o bu sınıftandır. Babası isterse keçi çobanı olsun.
https://akademyadergisi.com/basyucelik-devleti-aydinlar-aristokrasisi/
https://kizillkara.blogspot.com
yazılarımın bulunduğu blog.
https://kizillkara.blogspot.com/
https://kizillkara.blogspot.com/
-İbda, İslâm hikemiyatını ve İslâm fıkhını (anlayışını) dinamik planda yürüten, sistemleştiren devlet ve toplum projesi olarak tatbikini isteyen bir fikir hareketidir.
-İbda fikriyatı, çağımızda yepyeni bir dil ve diyalektik ile zuhur edendir.
-İbda, yeni bir dünya görüşü yepyeni bir cemiyet modelidir, medeniyet inşaıdır.
-İbda, İslam'ı eşya ve hadiselere tatbik fikri olduğu kadar, asırlardır gerçekliğinden koparılmaya, kaybettirilmeye çalışılan İslami ruh ve anlayışı yeniden aslına bağlamanın da sistemidir.
-İbda; ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve ne de bir örgüttür. O Allah'ın rahmet kapılarını sonsuza kadar açan İslam'a Muhatap Anlayış Davası sorumluluğunu yüklenmiş bir fikir ve aksiyon hareketidir. Cemiyetin en küçük ferdinden en yücesine, toprağın içindeki en küçük canlıdan gökteki görünmez en güçlü varlığa kadar Mutlak Fikrin kanatları altına alınıp Allah'ın ahlakıyla ahlâklanma ve tertemiz pırıl pırıl olarak her şeyi orijinal halinde muhafaza etme ve onu kendi fıtrat dairesi içerisinde yüceltme şuurudur.
-İbda, sürekli bir dinamizm addeden bir fikir hareketidir. İnsanoğlunun son 200-300 yıldır düştüğü çıkmazı, kitleler halinde bunalımdan bunalıma sürüklenmesini kendi dil ve diyalektiği çerçevesinde hesaba çekebilmiş ve çözmüş bir fikir hareketi olarak dünyanın topyekûn intihara doğru gidişatına dur demek gibi misyona sahiptir.
-İbda, İslam'a Muhatap Anlayışın sistemi olarak, eşyanın hakikatini görebilmenin dil ve diyalektiği, eşya ve hadiseleri teshire mevzu her şey, mahiyeti itibariyle Allah'ı aramanın mekânı olarak yaratılan alemde yaratanı müşahede edebilmenin vasıtası.
-İbda, çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil etmektedir. Aynı zamanda, çağımızın İslâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir.
-İbda, İslâm hikemiyatını ve İslâm fıkhını (anlayışını) dinamik planda yürüten, sistemleştiren devlet ve toplum projesi olarak tatbikini isteyen bir fikir hareketidir.
-İbda fikriyatı, çağımızda yepyeni bir dil ve diyalektik ile zuhur edendir.
-İbda, yeni bir dünya görüşü yepyeni bir cemiyet modelidir, medeniyet inşaıdır.
-İbda, İslam'ı eşya ve hadiselere tatbik fikri olduğu kadar, asırlardır gerçekliğinden koparılmaya, kaybettirilmeye çalışılan İslami ruh ve anlayışı yeniden aslına bağlamanın da sistemidir.
-İbda; ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve ne de bir örgüttür. O Allah'ın rahmet kapılarını sonsuza kadar açan İslam'a Muhatap Anlayış Davası sorumluluğunu yüklenmiş bir fikir ve aksiyon hareketidir. Cemiyetin en küçük ferdinden en yücesine, toprağın içindeki en küçük canlıdan gökteki görünmez en güçlü varlığa kadar Mutlak Fikrin kanatları altına alınıp Allah'ın ahlakıyla ahlâklanma ve tertemiz pırıl pırıl olarak her şeyi orijinal halinde muhafaza etme ve onu kendi fıtrat dairesi içerisinde yüceltme şuurudur.
-İbda, sürekli bir dinamizm addeden bir fikir hareketidir. İnsanoğlunun son 200-300 yıldır düştüğü çıkmazı, kitleler halinde bunalımdan bunalıma sürüklenmesini kendi dil ve diyalektiği çerçevesinde hesaba çekebilmiş ve çözmüş bir fikir hareketi olarak dünyanın topyekûn intihara doğru gidişatına dur demek gibi misyona sahiptir.
-İbda, İslam'a Muhatap Anlayışın sistemi olarak, eşyanın hakikatini görebilmenin dil ve diyalektiği, eşya ve hadiseleri teshire mevzu her şey, mahiyeti itibariyle Allah'ı aramanın mekânı olarak yaratılan alemde yaratanı müşahede edebilmenin vasıtası.
-İbda, çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil etmektedir. Aynı zamanda, çağımızın İslâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir.
-İbda, ruh ve akıl kanatlarını kullanırken, “akıl, ruha bağlı bir keyfiyettir” der. Ruh bulur, akıl sorar ve fikir görünür.
-İbda, vehbî ilimdir. İlm-i ledün vasfından da anlaşıldığı gibi İbda'nın vehbi vasfı esastır. İbda, Rabbanî ilimdir. Üstadın mucize çapında “tarih muhasebesi” ve Kumandan'ın her mevzuu ve meseleyi tevhide bağlayıcı üstün diyalektiği. Bütün bunlar çalışma ile olacak şeyler değil.
-“İbda, Allah ve Resûlü davasında, Doğru Yol-Kurtuluş Yolu'nun bir remzi ve alemi…” olduğuna göre çağımızdaki sapık kolları enseleyici ve tesirsiz hâle getirici ve doğru yol anlayışını billurlaştırıcıdır.
“İbda” kelimesinin mânâları da çok zengin. Benzersiz bir şey meydana getirmek. Sanatkârâne bir şey ortaya koymak. Bir yerden çıkmak… İbda kelimesi, lugatte, “benzersiz oluş, icad” manasına geldiği gibi, “kârı tamamen verilene âit olmak üzere sermaye vermek” anlamını da taşır. “Kendinden zuhur” da, kendi karar verip, uygulayan demek.
-İbda, baştanbaşa samimiyettir ve bağlılıktır; İbda, İslam'a olan aşk ızdırabından doğmuştur.
-İbda, muhataplarının gönlüne hitap eder ve onlarda aşk kıvılcımı tutuşturmak ister. “İslâm kalbin yoludur” hikmetine bağlıdır.
İbda'nın misyonu
İbda'nın misyonu, iddiası, Mutlak Fikir ölçülerini eşya ve hadislere, değişen zaman ve mekân şartlarına uygun bir şekilde tatbik etmek üzere yenilenmiş anlayışla yani İslâm'a Muhatap Anlayışla, yeni bir nizâm, yeni bir cemiyet ve yeni insanla beraber ezel kadar eski ebed kadar yeni bir yaşanmaya değer bir gerçeklik kurgusu meydana getirmektir; mutlak hakikate dayalı bir gerçeklik kurgusu… İnsan yapısı olduğu için kurgu, lakin sırtını dayadığı yer, Mutlak Fikir/Mutlak Hakikat Ölçüsü İslâm… O yüzden de Mutlak Hakikat'in beşerdeki tecellisi olarak hakikat…
-İbda fikriyatı, çağımızda yepyeni bir dil ve diyalektik ile zuhur edendir.
-İbda, yeni bir dünya görüşü yepyeni bir cemiyet modelidir, medeniyet inşaıdır.
-İbda, İslam'ı eşya ve hadiselere tatbik fikri olduğu kadar, asırlardır gerçekliğinden koparılmaya, kaybettirilmeye çalışılan İslami ruh ve anlayışı yeniden aslına bağlamanın da sistemidir.
-İbda; ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve ne de bir örgüttür. O Allah'ın rahmet kapılarını sonsuza kadar açan İslam'a Muhatap Anlayış Davası sorumluluğunu yüklenmiş bir fikir ve aksiyon hareketidir. Cemiyetin en küçük ferdinden en yücesine, toprağın içindeki en küçük canlıdan gökteki görünmez en güçlü varlığa kadar Mutlak Fikrin kanatları altına alınıp Allah'ın ahlakıyla ahlâklanma ve tertemiz pırıl pırıl olarak her şeyi orijinal halinde muhafaza etme ve onu kendi fıtrat dairesi içerisinde yüceltme şuurudur.
-İbda, sürekli bir dinamizm addeden bir fikir hareketidir. İnsanoğlunun son 200-300 yıldır düştüğü çıkmazı, kitleler halinde bunalımdan bunalıma sürüklenmesini kendi dil ve diyalektiği çerçevesinde hesaba çekebilmiş ve çözmüş bir fikir hareketi olarak dünyanın topyekûn intihara doğru gidişatına dur demek gibi misyona sahiptir.
-İbda, İslam'a Muhatap Anlayışın sistemi olarak, eşyanın hakikatini görebilmenin dil ve diyalektiği, eşya ve hadiseleri teshire mevzu her şey, mahiyeti itibariyle Allah'ı aramanın mekânı olarak yaratılan alemde yaratanı müşahede edebilmenin vasıtası.
-İbda, çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil etmektedir. Aynı zamanda, çağımızın İslâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir.
-İbda, İslâm hikemiyatını ve İslâm fıkhını (anlayışını) dinamik planda yürüten, sistemleştiren devlet ve toplum projesi olarak tatbikini isteyen bir fikir hareketidir.
-İbda fikriyatı, çağımızda yepyeni bir dil ve diyalektik ile zuhur edendir.
-İbda, yeni bir dünya görüşü yepyeni bir cemiyet modelidir, medeniyet inşaıdır.
-İbda, İslam'ı eşya ve hadiselere tatbik fikri olduğu kadar, asırlardır gerçekliğinden koparılmaya, kaybettirilmeye çalışılan İslami ruh ve anlayışı yeniden aslına bağlamanın da sistemidir.
-İbda; ne yeni bir mezhep, ne bir tarikat, ne bir parti, ne bir dernek ve ne de bir örgüttür. O Allah'ın rahmet kapılarını sonsuza kadar açan İslam'a Muhatap Anlayış Davası sorumluluğunu yüklenmiş bir fikir ve aksiyon hareketidir. Cemiyetin en küçük ferdinden en yücesine, toprağın içindeki en küçük canlıdan gökteki görünmez en güçlü varlığa kadar Mutlak Fikrin kanatları altına alınıp Allah'ın ahlakıyla ahlâklanma ve tertemiz pırıl pırıl olarak her şeyi orijinal halinde muhafaza etme ve onu kendi fıtrat dairesi içerisinde yüceltme şuurudur.
-İbda, sürekli bir dinamizm addeden bir fikir hareketidir. İnsanoğlunun son 200-300 yıldır düştüğü çıkmazı, kitleler halinde bunalımdan bunalıma sürüklenmesini kendi dil ve diyalektiği çerçevesinde hesaba çekebilmiş ve çözmüş bir fikir hareketi olarak dünyanın topyekûn intihara doğru gidişatına dur demek gibi misyona sahiptir.
-İbda, İslam'a Muhatap Anlayışın sistemi olarak, eşyanın hakikatini görebilmenin dil ve diyalektiği, eşya ve hadiseleri teshire mevzu her şey, mahiyeti itibariyle Allah'ı aramanın mekânı olarak yaratılan alemde yaratanı müşahede edebilmenin vasıtası.
-İbda, çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil etmektedir. Aynı zamanda, çağımızın İslâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir.
-İbda, ruh ve akıl kanatlarını kullanırken, “akıl, ruha bağlı bir keyfiyettir” der. Ruh bulur, akıl sorar ve fikir görünür.
-İbda, vehbî ilimdir. İlm-i ledün vasfından da anlaşıldığı gibi İbda'nın vehbi vasfı esastır. İbda, Rabbanî ilimdir. Üstadın mucize çapında “tarih muhasebesi” ve Kumandan'ın her mevzuu ve meseleyi tevhide bağlayıcı üstün diyalektiği. Bütün bunlar çalışma ile olacak şeyler değil.
-“İbda, Allah ve Resûlü davasında, Doğru Yol-Kurtuluş Yolu'nun bir remzi ve alemi…” olduğuna göre çağımızdaki sapık kolları enseleyici ve tesirsiz hâle getirici ve doğru yol anlayışını billurlaştırıcıdır.
“İbda” kelimesinin mânâları da çok zengin. Benzersiz bir şey meydana getirmek. Sanatkârâne bir şey ortaya koymak. Bir yerden çıkmak… İbda kelimesi, lugatte, “benzersiz oluş, icad” manasına geldiği gibi, “kârı tamamen verilene âit olmak üzere sermaye vermek” anlamını da taşır. “Kendinden zuhur” da, kendi karar verip, uygulayan demek.
-İbda, baştanbaşa samimiyettir ve bağlılıktır; İbda, İslam'a olan aşk ızdırabından doğmuştur.
-İbda, muhataplarının gönlüne hitap eder ve onlarda aşk kıvılcımı tutuşturmak ister. “İslâm kalbin yoludur” hikmetine bağlıdır.
İbda'nın misyonu
İbda'nın misyonu, iddiası, Mutlak Fikir ölçülerini eşya ve hadislere, değişen zaman ve mekân şartlarına uygun bir şekilde tatbik etmek üzere yenilenmiş anlayışla yani İslâm'a Muhatap Anlayışla, yeni bir nizâm, yeni bir cemiyet ve yeni insanla beraber ezel kadar eski ebed kadar yeni bir yaşanmaya değer bir gerçeklik kurgusu meydana getirmektir; mutlak hakikate dayalı bir gerçeklik kurgusu… İnsan yapısı olduğu için kurgu, lakin sırtını dayadığı yer, Mutlak Fikir/Mutlak Hakikat Ölçüsü İslâm… O yüzden de Mutlak Hakikat'in beşerdeki tecellisi olarak hakikat…
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?