En ilkel duygunun en estetik dışavurumu.
Necip Fazıl'in en güzel şiiri. Kadının en estetik yansımasını bu denli güzel çok az şair anlatabilmiştir. Kadın bacakları heykelde, resimde estetik pek çok sanatta tasvir edilmiştir, bu şiirdeki gibi, cok az şey kadın bacakları kadar heyecan uyandırabilir.
Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.
Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.
Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
bacakların ruhudur şekil veren diyorum
bacakları bir kalın örtüde saklı diye
mermerde kalbi çarpan venüs'ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler
insanlar öğrenirdi neye tapacağını.
kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
isa'nın eli diye, bir kadın bacağını.
Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.
Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.
Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
bacakların ruhudur şekil veren diyorum
bacakları bir kalın örtüde saklı diye
mermerde kalbi çarpan venüs'ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler
insanlar öğrenirdi neye tapacağını.
kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
isa'nın eli diye, bir kadın bacağını.
Sebebi basit;
Sözlük formatı demode bir format. Defalarca klonlarıyla birlikte de doyuma ulaştı. çok basit bir şiar vardır:
Taklit ederek bir yere varamazsın. Karşı tarafta ne yoksa onu vaad ederek başarıya ulaşırsın. Ekşi veya diğer onlarca klon sözlük varken burada yazmak için bir sebep yok. Ancak yaratıcı biçimde bir farklılık sunarsan, tematik, rakiplerinde olmayan bir yaklaşım sergilersen kalıcı olabilirsin.
Sözlük formatı demode bir format. Defalarca klonlarıyla birlikte de doyuma ulaştı. çok basit bir şiar vardır:
Taklit ederek bir yere varamazsın. Karşı tarafta ne yoksa onu vaad ederek başarıya ulaşırsın. Ekşi veya diğer onlarca klon sözlük varken burada yazmak için bir sebep yok. Ancak yaratıcı biçimde bir farklılık sunarsan, tematik, rakiplerinde olmayan bir yaklaşım sergilersen kalıcı olabilirsin.
Türkiye'de pek az örneği kalmış en küçük yerleşim birimi. Öyle ki beyaz yakanın fantezi dünyasını süsleyen yalancı bir imaja dönüşmüş vaziyette.
İşin aslı teknolojik gelişmeler, iktisadî şerait, yanlış kültür ve tarım politikaları sebep çok.
Güya köy. Adamın sofrasında paketli olmayan bir tane ürün yok. Ürettiğinden çok tüketiyor.
Köy kahvaltısı menüleri var mesela. Menüde "sarelle" yazıyor. Sanırım tatil köyü kahvaltısı demek istiyorlar.
Türk köylüsü günden güne erimiştir. Doğu Avrupa'da bazı köyleri ziyaret etme fırsatım olmuştu. Köy ne demek o zaman anlamıştım.
İşin aslı teknolojik gelişmeler, iktisadî şerait, yanlış kültür ve tarım politikaları sebep çok.
Güya köy. Adamın sofrasında paketli olmayan bir tane ürün yok. Ürettiğinden çok tüketiyor.
Köy kahvaltısı menüleri var mesela. Menüde "sarelle" yazıyor. Sanırım tatil köyü kahvaltısı demek istiyorlar.
Türk köylüsü günden güne erimiştir. Doğu Avrupa'da bazı köyleri ziyaret etme fırsatım olmuştu. Köy ne demek o zaman anlamıştım.
Vakit kaybı bir roman. Kelimenin tam manasıyla.
Yeraltı edebiyatı diye bir tür "uydurulmuştu" yakın zamanda. Halbuki böyle bir tür yoktu. Birbirinin kopyası olan, yitik hayatları "madalyonun öteki yüzü" maskesine saklanarak yüceltmeden ibaret çeri çöpü roman diye yutturdular. Kültürsüzlük kültürüydü pek çok ürünü.
İşte bu roman da o zamanların en afilli kitaplarından biriydi.
Kurgusu ucuz. Vermek istediği mesajın bir dayanağı yok. Cahil cahildir. Şunu öğrenmek zor olmamalı. Cahil aslında filozof falan değildir. Aptallık, boşvermişlik, bilinçsizlik hayata karşı bir duruş değildir. Budalalık övgüsünü edebiyat diye yutturmaya kalkiyorlar, komik.
İç sıkıntısını anlatmanın yüzlerce yolu varken hiv pozitif bir kadınla yatmak gibi delilikler(!) yapıyor karakterimiz. Öyle çılgın öyle protest ki... Bu kadar olur. Yazarı biraz bilimden haberdar olsa vajinal ilişkide hiv pozitif bir kadınla yatan erkeğin hiv kapma olasılığının 3000'de 1 gibi bir ihtimal olduğunu bilir, bunu da protest duruş, ah hayatın anlamsızlığı diye satmazdı.
Velhasıl kelam, bu ve benzeri romanlardan uzak durun. Zihin kelepçesidir bu tarz yazılar. Kötü bir bohemlik taklididir.
Yeraltı edebiyatı diye bir tür "uydurulmuştu" yakın zamanda. Halbuki böyle bir tür yoktu. Birbirinin kopyası olan, yitik hayatları "madalyonun öteki yüzü" maskesine saklanarak yüceltmeden ibaret çeri çöpü roman diye yutturdular. Kültürsüzlük kültürüydü pek çok ürünü.
İşte bu roman da o zamanların en afilli kitaplarından biriydi.
Kurgusu ucuz. Vermek istediği mesajın bir dayanağı yok. Cahil cahildir. Şunu öğrenmek zor olmamalı. Cahil aslında filozof falan değildir. Aptallık, boşvermişlik, bilinçsizlik hayata karşı bir duruş değildir. Budalalık övgüsünü edebiyat diye yutturmaya kalkiyorlar, komik.
İç sıkıntısını anlatmanın yüzlerce yolu varken hiv pozitif bir kadınla yatmak gibi delilikler(!) yapıyor karakterimiz. Öyle çılgın öyle protest ki... Bu kadar olur. Yazarı biraz bilimden haberdar olsa vajinal ilişkide hiv pozitif bir kadınla yatan erkeğin hiv kapma olasılığının 3000'de 1 gibi bir ihtimal olduğunu bilir, bunu da protest duruş, ah hayatın anlamsızlığı diye satmazdı.
Velhasıl kelam, bu ve benzeri romanlardan uzak durun. Zihin kelepçesidir bu tarz yazılar. Kötü bir bohemlik taklididir.
Bu kitap tam anlamıyla ucuz roman filmi gibi bir kitap. Yani hayata tutulan bir ayna gibi düşündüm ben okurken. Böyle yaşayan insanlar var mı? Var. Hayatın bir kesiti gibi. Bu kitabı okurken iğrenmeyip okuyan yoktur diye düşünüyorum. İnsanların karanlık yönünü ortaya koyan bir kitap sadece. En azından benim için öyle. Ben aydınlık tarafımı bu tarz karanlık şeyler de okuyarak, izleyerek besleyebiliyorum.
Zevkinize bir şey söyleyecek değilim, saygı duyuyorum ama yazdıklarınıza katılmıyorum.
Evet örnek veriyorum, hayat kadınları yaşıyor bu hayatta, varlar. Suç işleyenleri, parasına bakanlark vesaire vesaire...
Mesele bu hayat kadınına sahte bir derinlik katıp süslemek. İnsanın karanlık tarafı böyle anlatılmaz. Üstelik yapay, abartı, karikatürize, önceden tahmin edilebilir sunî karakterle bu hiç yapılmaz. İnsanın karanlık tarafı için bir "boyalı kuş" okunur mesela... Karikatürize etmez. Gerçekçi ve çarpıcıdır. Ama pornografi boyutunda ucuz kurgular size bir şey katmaz.
Bu benim fikrim tabii. Edebiyatta mutlak doğru yoktur.
Evet örnek veriyorum, hayat kadınları yaşıyor bu hayatta, varlar. Suç işleyenleri, parasına bakanlark vesaire vesaire...
Mesele bu hayat kadınına sahte bir derinlik katıp süslemek. İnsanın karanlık tarafı böyle anlatılmaz. Üstelik yapay, abartı, karikatürize, önceden tahmin edilebilir sunî karakterle bu hiç yapılmaz. İnsanın karanlık tarafı için bir "boyalı kuş" okunur mesela... Karikatürize etmez. Gerçekçi ve çarpıcıdır. Ama pornografi boyutunda ucuz kurgular size bir şey katmaz.
Bu benim fikrim tabii. Edebiyatta mutlak doğru yoktur.
Olabilir.
Ciddi kısıtlamalara gidilmesi gereken, herkesin ulaşamaması gereken bir teknoloji. Bir cehalet salgını başlattı kimse farkında değil. Kısıtlamaları artmalı, toplumun çok küçük bir yüzdesine sağlanmalı ideal bir dünyada.
Türk Sineması için kullanılan bir tabir. 1960-1980 yılları arasında çekilen filmleri tanımlamak için kullanılır. Adını filmciler sokağı olarak da bilinen Yeşilçam sokağından alır.
İstisnaî olarak yeni şeyler deneyen, kaliteli sayılacak filmleri vardır ancak sırf bu Yeşilçam olgusunun iğrençligini daha iyi ifade edebilmek için bunları saymayacağım. Tam sayısı bilinmez ama bu dönemde yaklaşık 10.000 film olduğu kabul edilir. Nostalji müptelaları övmeyi pek sever, kasaba enteli dergi yazarları(!) kapaklarında yer verir bu yeşilçam'ın imgelerine. Halbuki bugünün dizileri ile aynı amaçtadır filmleri. Toplumu aptallaştıran, seviyesiz bir kurnazlıktan baska bir şey değildir.
Yeşilçam Türk toplumunu bayağılaşmasında hayli etkili olan unsurlardan birisidir. Cehalete, sefalete övgü birincil özelliğidir. Özellikle İtalyan ve Fransız Sinemasından çalınmış filmlerden oluşur ki İtalyan ve Fransız sinemasının eserlerini alıp arabeskleştirirek halka izletmişlerdir. Kadın erkek ilişkileri çarpık, birkaç istisna harici orijinal tarafı bulunmayan berbat bir çöplüktür yeşilçam. Öyle ki italyan filmlerini yürüttükleri yetmezmiş gibi bu çalıntı filmleri de çalarak aynısını defalarca çekmişlerdir. Sayısız örneği bulunur bu durumun.
Teknik açıdan filmler rezalettir. Yer yer başka makaralar aynı filmde kullanılmıştır. Bazı filmlerde dikkat ederseniz görüntü çarpıcı bir biçimde değişir. Zira bazı makaralar polonya'dan kimisi Fransa'dan kimisi bilmem nerden gelir. İzleyiciye saygıları bu kadardır.
Bu konulara da bahaneleri hemen hazırdır: "imkansızlık" kocaman bir yalandır bu. O berbat filmlerden, türk izleyicisine cehaleti, serseriliği, avareliği bilmem ne sultanlarla, yakışıklı jönlerle pompalayıp beyin yıkarlarken bir servet kazanmıştır yapımcılar. Buna rağmen yatırımlarında en ufak artırmaya gitmemişlerdir.
Amerika'da çekilen meşhur "Halloween" 10.000 dolar gibi komik bir bütçeyle çekilmiştir. Teknik imkansızlıklarla İtalyan, Fransız sinemacılar harikalar yaratmışlardır. Bizde ise birbirinin aynısı, ucuz, seviyesiz filmlerle sinema bir cehalet resitalidir.
İstisnaî olarak yeni şeyler deneyen, kaliteli sayılacak filmleri vardır ancak sırf bu Yeşilçam olgusunun iğrençligini daha iyi ifade edebilmek için bunları saymayacağım. Tam sayısı bilinmez ama bu dönemde yaklaşık 10.000 film olduğu kabul edilir. Nostalji müptelaları övmeyi pek sever, kasaba enteli dergi yazarları(!) kapaklarında yer verir bu yeşilçam'ın imgelerine. Halbuki bugünün dizileri ile aynı amaçtadır filmleri. Toplumu aptallaştıran, seviyesiz bir kurnazlıktan baska bir şey değildir.
Yeşilçam Türk toplumunu bayağılaşmasında hayli etkili olan unsurlardan birisidir. Cehalete, sefalete övgü birincil özelliğidir. Özellikle İtalyan ve Fransız Sinemasından çalınmış filmlerden oluşur ki İtalyan ve Fransız sinemasının eserlerini alıp arabeskleştirirek halka izletmişlerdir. Kadın erkek ilişkileri çarpık, birkaç istisna harici orijinal tarafı bulunmayan berbat bir çöplüktür yeşilçam. Öyle ki italyan filmlerini yürüttükleri yetmezmiş gibi bu çalıntı filmleri de çalarak aynısını defalarca çekmişlerdir. Sayısız örneği bulunur bu durumun.
Teknik açıdan filmler rezalettir. Yer yer başka makaralar aynı filmde kullanılmıştır. Bazı filmlerde dikkat ederseniz görüntü çarpıcı bir biçimde değişir. Zira bazı makaralar polonya'dan kimisi Fransa'dan kimisi bilmem nerden gelir. İzleyiciye saygıları bu kadardır.
Bu konulara da bahaneleri hemen hazırdır: "imkansızlık" kocaman bir yalandır bu. O berbat filmlerden, türk izleyicisine cehaleti, serseriliği, avareliği bilmem ne sultanlarla, yakışıklı jönlerle pompalayıp beyin yıkarlarken bir servet kazanmıştır yapımcılar. Buna rağmen yatırımlarında en ufak artırmaya gitmemişlerdir.
Amerika'da çekilen meşhur "Halloween" 10.000 dolar gibi komik bir bütçeyle çekilmiştir. Teknik imkansızlıklarla İtalyan, Fransız sinemacılar harikalar yaratmışlardır. Bizde ise birbirinin aynısı, ucuz, seviyesiz filmlerle sinema bir cehalet resitalidir.
Salah Birsel'in en meşhur şiiri. İmge zenginliğinden olsa gerek şairin en başarılı işi olarak görülür.
Hacivat'ın karısı
İncecikten yeldirmeli
Göz kaş oynatmalı
Gerdan kırmalı
Beden sarmalı
Gülmeli güldürmeli
Rakı süzmeli
Aşık üzmeli
Şiir düzmeli
Hacivat'ın karısı
Beyoğlu'nda gezmeli
Hacivat'ın karısı
İncecikten yeldirmeli
Göz kaş oynatmalı
Gerdan kırmalı
Beden sarmalı
Gülmeli güldürmeli
Rakı süzmeli
Aşık üzmeli
Şiir düzmeli
Hacivat'ın karısı
Beyoğlu'nda gezmeli
Franz Kafka'nin opus magnumu, en meşhur eseri olarak bilinir. Orijinal adı "Der Verwandlug" Türkçe'ye "dönüşüm" olarak tercüme edilmiştir. Daha eski tercümelerde "değişim" ifadesi yer alsa da dönüşüm tercümesi daha isabetli kabul edilir. Orijinal dili: Almanca
Kitabın ana karakteri Gregor Samsa bir sabah kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Sembolizmin yerinde kullanıldığı, son derece duru bir üslûpla aykırılığın bir panaromasına şahit oluruz bu eserde. Artık Gregor Samsa kendisine çok leziz gelen yemekleri beğenmez örneğin. Eskiden tiksindiği çürük çarık sebzeler onun iştahını kabartır. Toplum için de artık iğrenç birisidir o. Bir hamamböceğidir. Tiksinilen, iğrenilen, yok edilmesi gereken bir böcek. O artık herkes gibi düşünmez. Toplum normlarını kabul etmez. İğrenç, yobaz, sapık, ahlaksız, geri kafalı olarak tanımlanmak için daha ne olması gerekir? Ya da bir böcek gibi görülmek için...
Kitabın ana karakteri Gregor Samsa bir sabah kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Sembolizmin yerinde kullanıldığı, son derece duru bir üslûpla aykırılığın bir panaromasına şahit oluruz bu eserde. Artık Gregor Samsa kendisine çok leziz gelen yemekleri beğenmez örneğin. Eskiden tiksindiği çürük çarık sebzeler onun iştahını kabartır. Toplum için de artık iğrenç birisidir o. Bir hamamböceğidir. Tiksinilen, iğrenilen, yok edilmesi gereken bir böcek. O artık herkes gibi düşünmez. Toplum normlarını kabul etmez. İğrenç, yobaz, sapık, ahlaksız, geri kafalı olarak tanımlanmak için daha ne olması gerekir? Ya da bir böcek gibi görülmek için...
Öğrenmesi en zor dillerden biridir. Alfabesi kolaydır nisbeten ancak istisnalar, kelimeye yapılan ekler. Gerçekten emek istiyor.
O halde sorun yok. Elbette böyle bir farklılıkta işler değişir ama terminolojik olarak yardımcı kelimesi, islam'daki kozmolojiyi anlamak için iyi bir tabir değil. Meramım buydu.
Tıpkı Avrupa gibi coğrafî değil yapay bir tanımdır. Belli bir kültürel tanımlamayı kast etmek maksadıyla ortaya çıkmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam bu kelime ilk olarak 1911'de ingilizler tarafından kullanılmıştı.
Ortadoğu ❤️♥️ hzpikachu
Cehaleti anlayabiliyorum. Fanatikliği anlayabiliyorum. Umursamazlığı da anlayabiliyorum ama burçlara inanıp üzerine kafa yoracak kadar aklı terk etmeyi anlayamıyorum.
Burç dediğiniz olgu başlı başına ilk etapta saçmalık zira bütün bir model dünyanın merkezde olduğu ve diğer gezegen ve yıldızların dünyanın etrafında döndüğü bir sisteme dayanıyor. Evet. Burçlara inanan biri pratikte dünyanın evrenin merkezinde durduğuna güneşin de onun çevresinde döndüğüne inanıyor.
Burç dediğiniz olgu başlı başına ilk etapta saçmalık zira bütün bir model dünyanın merkezde olduğu ve diğer gezegen ve yıldızların dünyanın etrafında döndüğü bir sisteme dayanıyor. Evet. Burçlara inanan biri pratikte dünyanın evrenin merkezinde durduğuna güneşin de onun çevresinde döndüğüne inanıyor.
Kötü bir film.
Başı sonu belli olmayan, ucuz aforizmalarla dolu bir dejenerasyon pornosu. Sinematografi açısından zaten bir facia. Arada kalmış, kişiliğini tam oturtamamış, kültürel yönü zayıf insanları avlamak için çekilen ucuz bir pornografi. Bizim gibi arada kalmış toplumlarda elbette övgü alacaktır ancak acınası derecede komik bir film.
Başı sonu belli olmayan, ucuz aforizmalarla dolu bir dejenerasyon pornosu. Sinematografi açısından zaten bir facia. Arada kalmış, kişiliğini tam oturtamamış, kültürel yönü zayıf insanları avlamak için çekilen ucuz bir pornografi. Bizim gibi arada kalmış toplumlarda elbette övgü alacaktır ancak acınası derecede komik bir film.
İslâmofobi ülkemizde Arap düşmanlığı maskesine saklanır.
"Türklerde ırkçılık yoktur. Araplar hariç."
Esasında bu gibi lakırdılar hayli demode. Tarihî kayıtlarda buna benzer pek çok ifade bulabilirsiniz. Örneğin Rusları devşirme almazdı pek Osmanlı. İtaat altına alınamayacak, kaba saba adamlar olduğu düşünülürdü. Araplar için de ordu ve savaş düzenine uygun olmadığı ile ilgili kayıtlar vardır tarihimizde.
Kültürün yoğun hissedildiği, insan gücünün mühim olduğu günlerde bu ifadelere itibar edilebilirdi. Günümüzde ise bunun gibi sözler oldukça sığ. Askeri teknoloji, diplomasi, iktisadî vaziyet tüm bunlar kâmilen denkleme giriyor. "en iyi ihraç kalemi kara ordusu" olan Almanlar bugün iyi birer savaşçı mı?
"Türklerde ırkçılık yoktur. Araplar hariç."
Esasında bu gibi lakırdılar hayli demode. Tarihî kayıtlarda buna benzer pek çok ifade bulabilirsiniz. Örneğin Rusları devşirme almazdı pek Osmanlı. İtaat altına alınamayacak, kaba saba adamlar olduğu düşünülürdü. Araplar için de ordu ve savaş düzenine uygun olmadığı ile ilgili kayıtlar vardır tarihimizde.
Kültürün yoğun hissedildiği, insan gücünün mühim olduğu günlerde bu ifadelere itibar edilebilirdi. Günümüzde ise bunun gibi sözler oldukça sığ. Askeri teknoloji, diplomasi, iktisadî vaziyet tüm bunlar kâmilen denkleme giriyor. "en iyi ihraç kalemi kara ordusu" olan Almanlar bugün iyi birer savaşçı mı?
Hoş geldiniz :=)
Teşekkür ederim efendim. Hoş bulduk.
yukarıda İslamiyet ile ilgili herhangi bir nefret söylemi yazmadım. sorun arapların savaşçı olması değil, sefil bir millet olması. (askeri, iktisadi, toplumsal)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?