geceye bir şiir bırak

edwird 2
Şiirlerle pek alakam yoktur. Ancak anlam yüklü nihal atsız şiirlerini seviyorum:

Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile açamazsın...

Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...
Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin!
Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
kulakarkasi
tüm hücrelerimle
sana akıyorum
çağlayan bir ırmak gibi.
şifa olsun sana özlemim,
ateşinle ben yanayım
uzakta değil
yanyanayım.
uyu sen bebeğim
güzel düşler gör
ilmek ilmek
taze aşklar ör.
zhs
Bir zamanlar sayamayacagim kadar çok okuyup dinlediğim o şiir;

Biraz yorgunum
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımızı!
Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı!
Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!
Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler!
Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!
En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman ayrılığın yarasını!
İnsan baba olunca anlıyormuş babasını!
Şilan doğru Avcı
yesilin kizi
Eski bir hikaye'den geldim 'sana'...
Kusura bakma
Üstüm başım, ' mutsuzluk ' içinde
Görmüyor musun..?
Güzel olan her şeye;
Biraz eksiğim..
Al "beni senle" tamamla..
Şu senin tutkulu sesin varya:
Ortak güzellik artı yara izi.
Tutar ellerinden kaldırırsın
Adı kötüye çıkmış tüm sözcükleri...
Cemal Süreya
sevgilisinin exlerini gözaltına aldıran savcı
https://youtu.be/p64SFSG5Z24?si=3ZmA7M8a-PQD-W1c

beyoğlu'nda gezerim
gözlerimi süzmeden
şaraplarımı içerim
hiç doktora sormadan

beyoğlu'nda şarabi
hoş geldin feran'ağbi
yüreğim pek harabi
boşver be feran'ağbi

şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
...hassiktir be sezai

beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şarapları içerim
hiç elimde olmadan

beyoğlu sakinleşti
sıyrıldı maskesinden
tramvay bomboş geçti
istiklal caddesinden

boş masada hayalin
kimseye görünmeden
şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
...hassikter be sezai

balo sokağa sızarım
hiç kimseyi üzmeden
bir intihar biçimi
hiç de faça vermeden

beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şişe aç be sezai.!
burda bitsin hayatım.
yesilin kizi
Başına silah mı dayadım ?
gönlünün önünde mi sabahladım ,
seni bu mevzuya ,
bu savaşa ben mi çağırdım ?
Bu ateşi sen yaktın ,
ben yandım .
Aradığın artık ben değilsemde ,
bulamadığın herşey benim .
Ne yaşarsan yaşa ,
farzetki ben seni hiç yaşamadım …
1bucuk mezar acili tako
Yaşayabilme ihtimali

soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında (Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra...
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı.
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
Ben doktor oluyordum, sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara...
ve Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi...
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri...
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu...
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri...
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım...
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece...
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde...
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum...
Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini... Sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliğini...
Otobüs oluyordum bir süre...
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
Otobüs oluyordum... Bir ülkeden bir iç ülkeye...
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin... Korkuyordum... Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum babam kokuyordum sonunda...
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim,
çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle birgün Van'daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı Dağı'na mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim!

-Yılmaz erdoğan
stoa
Sanki hiçbir şey uyaramaz
İçimizdeki sessizliği
Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey
Gözleri getirin gözleri.
Başka değil, anlaşıyoruz böylece
Yaprağın daha bir yaprağa değdiği
O kadar yakın, o kadar uysal
Elleri getirin elleri
Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk
Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
2
mahfer mahfer
💯
haberci haberci
Stao, geceye değil yüzyıla salmışsın şiiri:) kalemine yüreğine sağlık;)
Yazar cizer
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.

ÖZDEMİR ASAF
mischief
Geldi yine şiir üstadı
Bir Elinde atın nalı
Diğerinde üzüm salkımı
Unuttu yaşadığı yılı

Üstad sever yazmayı
Açtı odadaki sandığı
Aldı içindeki parayı
Sever desteleri saymayı

Bu olsun son dörtlük
Yüzünde büyükçe gözlük
Kullanır her daim sözlük
Odanın ışığı çok sönük
mischief
İşte şiir üstadı
Ömer hayyamdır hocası
Aldı eline sazını
Silindi kulağının pası

Tutmaz kimsenin yasını
Topladı tası tarağı
Sıyırdı mısırdaki koçanı
Göğsünde hafif bir sızı

Burada bitirmeyi istedi
Üstünde tozun toprağın kiri
Sildi alnındaki teri
Üstadın amacı ne ola ki?

5
succulent succulent
👏👏👏
mischief mischief
Dörtlük benden sorulur ileride şair de olacam
succulent succulent
İlk kitabını ben alırım :)
mischief mischief
Sağ ol
succulent succulent
:))
mischief
Üstad tuttu evin yolunu
Buldu yolda derin bir kuyu
İçti kana kana suyu
Yazmak oldu bir tutku

Oturunca tutuldu nutku
Önemli bir şey Unuttu
Dışarıda kurtlar uludu
Avcı kurdu hemen vurdu

Üstad seslendi avcıya
"Ne yaparsın sen dışarıda
Başını yine soktun belaya
Gel içeri iç bir tarhana"

"gitmem lazım" dedi avcı
Karnında hafif bir sancı
Gözünü kıstı ve göğe baktı
Yıldızlar çok yakın sandı




mischief
hancı baktı üstada
Yapıştı yakasına
"haydut düştü peşime
acil yardım etsene"

"elimden ne gelir ki
Bilmem kılıç kullanmayı
Geçen denerken tutmayı
Kestim elimin yanını"

"yapma etme üstadım
Kimden isteyeyim yardım
Sen de olmazsan yanımda
Ne yaparım bu diyarda"

"sakinliğini sakın bozma
Kimle konuştuğunu unutma
Buluruz çaresini mutlaka
Otur ağzına sıçtırtma"

tuttular hanın yolunu
Gördüler kapıda haydudu
Değiştirdiler hemen yolu
Merak ettiler işin sonunu

Birkaç adam aldılar yolda
Dediler " bizi korusanıza
İstediğiniz kadar para
bizde vardır çokça"

Sonunda buldular haydudu
Çözülmüş oldu hancının sorunu
Hancı hemen çay koydu
Üstad pek memnun oldu

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol