her şeye rağmen kendin olamamak... işte bütün mesele bu...
gariptir ki bu aralar intiharı düşünürken bir reels videosunda çıktı karşıma ve bugün intihar videosunu, yeni izledim. 10 yıl olmasına şaşırdım. zaman çok çabuk geçiyor. o dönemde bende bu evrenin başlarındaydım henüz. merak ediyorum da acaba karşılaşmış olsaydık ne konuşurduk? gerçekten farklı dünyalardan insanlar olarak anlaşabilir miydik?
ben videoda artık bazı şeyleri kabullenmiş ve ölüme kucak açan bir insan gördüm. bu insan aslında bazı şeyleri kabullenmekle birlikte bazı şeylerin olmayacağını da bilerek zorlamamayı ve vazgeçmeyi bilmiş bir insan. bu adamın intiharının bu kadar yankı uyandırmasının sebebi sanırım zengin biri olması ve hayatı gerçekten yaşayabilmiş olmasıydı ama bu yaşantıda hep kafasının arkasındaki bir ses de onu uyarıyormuş.
derin bağlar kurduğun insanlar da olsa aşkları da çok güzel şekilde yaşasan insanın en büyük arzusu aslında kendini bir yerde olduğu gibi gösterebilmektir. hayatın koşuşturmacasında aklınız başka şeylerle meşgulken akşam yalnız kaldığınızda aklınızda tek soru oluyor ve o soru bir yığın düşünceyi de beraberinde getiriyor.
evet zengin insanlar da bu problemi yaşayabiliyor ve belki de bu yüzden bunca yıla rağmen asla unutulamadı. dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar yetmiyor bir yerden sonra yaşamak için. tek bir şey var insanda aslında yaşamaya devam etmesi ve anlamlı bir hayata kollarını açabilmesini mümkün kılan.
kabul edilebilmek... tam anlamıyla kendi kimliğinle, hatanla doğrunla, gerçeklerinle, düşüncelerinle, duygularınla, kısacası tam benliğinle kabul edilebilmek. bu birçok insanın aslında taşıdığı bir yük bu hayatta. zordur ve bu zorluğu aşabilen nadir insanlar var mıdır bilemem ama onu çok iyi anlıyorum.
insanın kendisi olurken kabul edilememesi durumu ve bu durumun yarattığı tahribat ne paraya bakar ne de çevreye...
tüm benliğinle kabul edilebilmek... işte bütün mesele bu...
mehmet pişkin
Dikkat çekmesinin nedeni kanımca şu. İnsanlar mutsuzluklarının sebebi olarak parasızlığı ve imkansızlığı görmekteler. Parayı bulsam mutlu olurum gibi ifadeler karşısında Mehmet Pişkin'in intiharı VIP üyenin de mutsuz olacağı anti-tezini ortaya çıkardı.
Mehmet Pişkin devam etseydi daha fazla partileyebilirdi, güzel şirketlerde güzel pozisyonlarda iş yapabilir, güzel kadınlarla aşklarına devam edebilirdi. O alabileceği Hazzı hayattan aldı ve ardına düşebileceği bir hazzın olmadıgını farkettiği anda anlamsızlık boşluğuna düştü.
Oysa çok basit bir hata yaptı. Hayat'ın anlamı hedonizmin sonsuz çukurlarında bulunamaz. Her zaman daha güzel bir kızla tanışabilirsin, her zaman daha iyi bir arabaya binebilirsin, her zaman daha iyi bir evde yaşayabilirsin. Bunlar hayatın anlamı değil gereğidir. Elbette erkekler güzel kadınlarla beraber olmak, güzel takımlar giymek, güzel arabalara binmek ister, ama bunlar için yaşanmaz-yaşarken bunlar olur.
Yaşanabilecek en iyi hayat kahramanca bir hayattır. Onurlu bir dava uğruna mücadele etmektir. Açlıkla savaşabilirsin, bir çocugun okumasını sağlayabilirsin, bulundugun pozisyonda ülkene hizmet edebilirsin, yaşlılara yemek dağıtabilirsin. Bunların hiçbiri diğerinden büyük değildir. Ama hepsi onurlu ve kahramanca yaşamanı sağlayan şeylerdir.
Başka insanların gülümsemesine vesile olmak, dünyayı daha iyi bir haline getirmek için çabalamanın kişide yarattıgı hazzı Mehmet hiç anlayamadı.
Fabrikalarda çalışan işçiler, hukuk mücadelesi veren avukatlar, demokrasi mücadelesi veren gazeteciler, HES'lere karşı çıkan köylüler ve dünyanın her tarafında nice insan dünyayı daha iyi bir haline getirmek için bir parça da olsa savaşırken Mehmet ne kadar zevk alarak bu hayatı yaşadığını gözümüze soktu.
Mehmet Pişkin bu dünyada erişebildiği her şeyi son damlasına kadar tüketti ve adeta magazin malzemesi haline getirerek, bakın ben gidiyorum, siz beni doyuramadınız, tatmin edemediniz- dercesine canını verdi.
Bunun gibi insanlara saygı duyarsam aşağıdaki insanlara haksızlık etmiş olurum.
Mehmet Pişkin devam etseydi daha fazla partileyebilirdi, güzel şirketlerde güzel pozisyonlarda iş yapabilir, güzel kadınlarla aşklarına devam edebilirdi. O alabileceği Hazzı hayattan aldı ve ardına düşebileceği bir hazzın olmadıgını farkettiği anda anlamsızlık boşluğuna düştü.
Oysa çok basit bir hata yaptı. Hayat'ın anlamı hedonizmin sonsuz çukurlarında bulunamaz. Her zaman daha güzel bir kızla tanışabilirsin, her zaman daha iyi bir arabaya binebilirsin, her zaman daha iyi bir evde yaşayabilirsin. Bunlar hayatın anlamı değil gereğidir. Elbette erkekler güzel kadınlarla beraber olmak, güzel takımlar giymek, güzel arabalara binmek ister, ama bunlar için yaşanmaz-yaşarken bunlar olur.
Yaşanabilecek en iyi hayat kahramanca bir hayattır. Onurlu bir dava uğruna mücadele etmektir. Açlıkla savaşabilirsin, bir çocugun okumasını sağlayabilirsin, bulundugun pozisyonda ülkene hizmet edebilirsin, yaşlılara yemek dağıtabilirsin. Bunların hiçbiri diğerinden büyük değildir. Ama hepsi onurlu ve kahramanca yaşamanı sağlayan şeylerdir.
Başka insanların gülümsemesine vesile olmak, dünyayı daha iyi bir haline getirmek için çabalamanın kişide yarattıgı hazzı Mehmet hiç anlayamadı.
Fabrikalarda çalışan işçiler, hukuk mücadelesi veren avukatlar, demokrasi mücadelesi veren gazeteciler, HES'lere karşı çıkan köylüler ve dünyanın her tarafında nice insan dünyayı daha iyi bir haline getirmek için bir parça da olsa savaşırken Mehmet ne kadar zevk alarak bu hayatı yaşadığını gözümüze soktu.
Mehmet Pişkin bu dünyada erişebildiği her şeyi son damlasına kadar tüketti ve adeta magazin malzemesi haline getirerek, bakın ben gidiyorum, siz beni doyuramadınız, tatmin edemediniz- dercesine canını verdi.
Bunun gibi insanlara saygı duyarsam aşağıdaki insanlara haksızlık etmiş olurum.
düşüncelerinize pek katılmıyorum aslında. yani herkes bir dava uğruna savaşmak zorunda değil. ayrıca savaşıp savaşmadığını da bilmiyoruz asla. belki de gizli yapıyordu bir şeyleri belki de yapmıyordu. açıkçası bu emek verme muhabbeti de erinleştirilebilir bir konu. emek vermenin bir sonucu olmadığını gördüm hayatta. bazen sadece dağıtmak gerekiyor. mesele bilmiyorum okudunuz mu yazımı ama tamamen kendini olduğu gibi kabul ettirebilmek. en azından ben böyle düşünüyorum. emek verilince bir halt olduğunu da düşünmüyorum. olsaydı çevremdeki insanlar bir yerlere gelebilirdi.
bir diğer nokta da bir insanın yaşam amacını biz belirleyemeyiz. elbette saygı duyup duymama meselesi değil bu ama uğraşan insanlar öldü diye bu adama saygı duymamak yanlış. bir insanın hayatı bir başkasından üstün değil asla. mehmet pişkin de emek vermeden bu duruma gelebilecek biri değildi. kolay değil yani okuduğu okul da yönetici pozisyonuna gelmesi de.
küçük bir noktayı da söyleyip bitireyim. her zaman daha iyisi diye bir şey yok. her şey bir noktada biter. bunu kabul etmek lazım. her zaman daha iyisi var diye uğraşırsak daha beter hale geliyoruz.
bir diğer nokta da bir insanın yaşam amacını biz belirleyemeyiz. elbette saygı duyup duymama meselesi değil bu ama uğraşan insanlar öldü diye bu adama saygı duymamak yanlış. bir insanın hayatı bir başkasından üstün değil asla. mehmet pişkin de emek vermeden bu duruma gelebilecek biri değildi. kolay değil yani okuduğu okul da yönetici pozisyonuna gelmesi de.
küçük bir noktayı da söyleyip bitireyim. her zaman daha iyisi diye bir şey yok. her şey bir noktada biter. bunu kabul etmek lazım. her zaman daha iyisi var diye uğraşırsak daha beter hale geliyoruz.
1- Herkes bir dava uğruna savaşmak zorunda değil ama savaşan insanların hayattan aldıgı tatmin daha fazla.
2- Ben onu fazlasıyla kabul eden insanların oldugunun var oldugunu anlıyorum konusmasından. Mesele kabul edilip edilmemek değildi. Tatmin olup olmamaktı. Yani aşkı defalarca yaşayan ve kendi deyimiyle partileyen birinin yalnız kaldıgını, kabul edilmeyip dışlandıgını düşünmek bana yanlış geliyor.
3- Eğer ben bugun bir yerlere gelebilmişsem emeğim sayesindedir. Zaten entry'mi okuyup yorum yazmıştınız. Mehmet fazla dağıttıgı ve toparlayacak motivasyon kaynağı olmadıgı için bırakmayı seçti.
4- Saygı meselesi subjektif, benim hayat görüşüme göre Mehmet'in yaşadıgı hayat anlamdan yoksun. Yaşamaya devam edip , kendini toparlayıp bana farklı bir hikaye anlatsaydı saygı duyabilirdim ama zevkin peşinde kendini tüketip bunları da herkesin gözüne sokarak gitmesi kendi açımdan değersiz bulmama sebep oldu.
2- Ben onu fazlasıyla kabul eden insanların oldugunun var oldugunu anlıyorum konusmasından. Mesele kabul edilip edilmemek değildi. Tatmin olup olmamaktı. Yani aşkı defalarca yaşayan ve kendi deyimiyle partileyen birinin yalnız kaldıgını, kabul edilmeyip dışlandıgını düşünmek bana yanlış geliyor.
3- Eğer ben bugun bir yerlere gelebilmişsem emeğim sayesindedir. Zaten entry'mi okuyup yorum yazmıştınız. Mehmet fazla dağıttıgı ve toparlayacak motivasyon kaynağı olmadıgı için bırakmayı seçti.
4- Saygı meselesi subjektif, benim hayat görüşüme göre Mehmet'in yaşadıgı hayat anlamdan yoksun. Yaşamaya devam edip , kendini toparlayıp bana farklı bir hikaye anlatsaydı saygı duyabilirdim ama zevkin peşinde kendini tüketip bunları da herkesin gözüne sokarak gitmesi kendi açımdan değersiz bulmama sebep oldu.
1- insanların yaşayışını umursamayı bırakmamız lazım bu noktada. dediğim gibi bilemeyiz insanların hayatını ki orada da görünenden fazlası var.
2- arada bir cümle söylüyor. bunun olduğunu düşünmüyorum o yüzden.
3- onun emek vermediğini göstermez. emek vermeden o kadar yükselemezsiniz.
4- saygı subjektif değildir. saygı göstermek ve duyma zorunda olduğumuz bir şey. kişiye göre de değişmez.
dünya kendimizin etrafına dönmüyor. hepimizin hayatı ciddi şekilde farklılık göstermiyor. bir insanın emek göstermesi de onu değerli kılan şey değil bence. bu yüzden ölen insan hakkında sırf zengin diye ona nefret duymak ve saygısızlık yapmak bana göre yanlış bir şey. hayatın anlamı konusunda da hepimiz farklı görüşteyiz. sizin için emek vermektir benim başka bir şey mesela. o yüzden birbirimize saygı duymak zorundayız.
tabi saygı konusunda cinayet işleyen, tecavüz eden, pedofili sapıkları ayrı kefeye tutuyorum. onların saygı duyulacak gösterilecek tarafı yok.
2- arada bir cümle söylüyor. bunun olduğunu düşünmüyorum o yüzden.
3- onun emek vermediğini göstermez. emek vermeden o kadar yükselemezsiniz.
4- saygı subjektif değildir. saygı göstermek ve duyma zorunda olduğumuz bir şey. kişiye göre de değişmez.
dünya kendimizin etrafına dönmüyor. hepimizin hayatı ciddi şekilde farklılık göstermiyor. bir insanın emek göstermesi de onu değerli kılan şey değil bence. bu yüzden ölen insan hakkında sırf zengin diye ona nefret duymak ve saygısızlık yapmak bana göre yanlış bir şey. hayatın anlamı konusunda da hepimiz farklı görüşteyiz. sizin için emek vermektir benim başka bir şey mesela. o yüzden birbirimize saygı duymak zorundayız.
tabi saygı konusunda cinayet işleyen, tecavüz eden, pedofili sapıkları ayrı kefeye tutuyorum. onların saygı duyulacak gösterilecek tarafı yok.
Sohbetimizi bu noktada bitirmeyi teklif ediyorum. Belli ki hayata çok farklı pencelerden baktıgımız için temel noktalarda farklılıklarımız var.
olur :) farklılıklar güzel bence :) teşekkür ederim tartışma için :)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?