Mezun olduğum bölümü yeniden okuyorum hemde 2. Kez okuduğumu bilerek. Bunu, üniversite yıllarında hem çalışıp hem okuduğuma bağlıyorum. Tam öğrenci hissiyatını yaşayamadığım için sanırım içimde yarım kalmışlık var. Bir de ölen dedemi görürüm sık sık. Aslında ölmemişte uzak bir yere gitmiş geri gelmiş olarak. Sanırım o da aniden kalp krizi ile öldüğü için hala ölümünü kabul edemiyorum. Üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen
ünlü türk oyuncu oscar ödülünü almak için amerikaya uçtu türk milli futbol takımımız dünya kupasını kazandıktan sonra zaferini istanbulda kutladı kansere ilaç bulan türk hekimi nöbel ödülünü kazandı mülteciler ülkelerine geri dönmek için sınır kapılarına akın etti dünyada türk lirasının inanılmaz yükselişi isviçreliler mal varlıklarını satıp Türkiye'ye yerleşiyor perva sözlük, Türkiye'nin tek ve rakipsiz sözlüğü bill gates tarafından satın alındı
bu tarz haber başlıklarını gördüm diyeceğim de, "rüyanda bile göremezsin" kategorisine girdikleri için maalesef göremedim. ama isterdim, çok isterdim...
Ah bu başlığı görmeseydim keşke. Gece gördüğüm kabusu hatırlamak bile istemiyorum. Bilen varsa söylesin neden hayatımızın bir bölümünü travma gibi kaplayan şeyler bittiği halde hala rüyalarımızda yaşamaya devam ediyor? Gerçekten uyumaktan korkuyorum bazen
çok acayipti. geldi, naber delikanlı dedi, sigarasından kocaman bir nefes çekti ve üfledi. ortamı bir anda duman kapladı ve duman çekildiğinde rakı masasındaydık. atam dedim, neler oluyor... karizmatik bir şekilde gülümsedi ve, bak delikanlı dedi, sana yüce bir görev vermeye geldim, ancak anlatmadan önce bir avuç leblebiyle bir şişe rakı içelim dedi. içtik... rüya bu ya, rakı etkilemedi. etkilemedi dedim de, hafif çakır keyif de oldum yani, atam ama sapa sağlamdı! alkolün verdiği yetkiyle öpücem atam dedim, tam yerimden kalkıp atam'a gidecektim ki, bir el beni omzumdan olduğum yere bastırdı...
elin sahibi ismet inönü'ydü. güldü ve şımarma kerata dedi. ismet beyin de ayrı bir karizması vardı ve tepemde sessizce dikiler atam'ı izlemeye başladı. ben de atam'a döndüm...
"bak oğul sözlük yobaz, seksçi, ve araplara kalmış. sen oğul, türk millerinin istikbalini savunmakla görevlendirildin. bunların hepsini sözlükten ege'ye dökeceksin." dedi, ben şok, "ay atam olur mu öyle yhaaa, ben tek hepsi felan yanii..." derken ismet arkadan enseme vurdu, "şımarma lan" dedi.
uyandım... çok acayip rüyaydı çocuklar, hala etkisinden çıkamadım...
"babama da bir kadeh doldur." dedi... koskoca james hetfield karşımdaydı, metallica'nın solisti mr. hetfield kanlı canlı karşımda duruyordu!
nedense ben barmendim, o da barda içiyordu ve belli ki çılgınlar gibi içmişti. sonuçta koskoca mr. hetfield alkol de alıyorsa zaten galonla falan almalıydı. "abi çok içmedin mi?" dedim. ne ara o kadar samimi olmuştuk da, abi diye hitap eder olmuştum bilmiyorum. "sen bana karışma ahbap!" dedi, ve tam o sırada haluk levent geldi. haluk'a "abi senlik bir şey yok, hitaben ahbap dedi o." dedim, haluk anlayış gösterirce kafa selamı verdi ve gitti.
"abi neden bu kadar içiyorsun, yazık değil mi, çoluğun çocuğun var, seni seven milyonlarca hayranın var, lütfen daha fazla içme." dedim. "içiyorsak dertten oğlum, yengenle limoniyiz. tadım yok." dedi ve ben de yapıştırdım hemen, "abi özel değilse anlatabilirsin, barmenim sonuçta, barmen psikolog yarsıdır." dedim. sonuçta metal aleminin magazinini duyma şansın her zaman olmuyordu, heyecanlanmıştım.
"içmeme karışıyor, çok darlıyor beni..." dedi, afedersiniz malladım. "abi içmene karışıyor diye daha çok mu içiyorsun?" dedim, "evet." dedi. bana bir sinir geldi, "lan y*rak, kadın seni ve ailesini düşünüyor, içip içip çocuklarını dövme diye uğraşıyor, zaten redneck tiplisin amk, adam ol içme!" dedim. james şaşırdı, nedense mr. hetfield'dan abiye, oradan da james'e kadar düştü gözümdü. şaşkınlığı kısa sürdü, bir ıslık çaldı ve elinde bagetlerle lars ulrich geldi.
james'in bir kafa hareketleriyle lars barın üzerinden uzanıp beni yakamdan çekti, elinde bagetleri yüzümün önünde sallayarak, "yedireyim mi lan bu bagetleri sana, yedireyim mi dedi!". abi dur dedim, ben kötü bir şey yapmamıştım. lars'a durumu açıkladım, hem st. anger belgeselini de izlediğimi, orada da james'in alkol problemi yüzünden grubun neredeyse dağılacağını falan da anlattım.
lars bana hak verdi, o arada james dibini görmeyen tarzı tadsız bir laf ederek bir şişe tekila'yı kafaya dikti...
sonra bir anda artık james barın ardındaydı, ben bar taburesinde içiyordum, "babama da bir kadeh doldur..." dedim...
çok garipti canım sözlük, fonda ra ra raputin, russia's greatest lova machine çalıyor, arada sözleri tam bilmediğim için ayna'nın her acı geçer, dünü unutulur koca dünyada herkes yolunu bulur çalıyordu. ayna'nın o şarkısını da tam bilmediğim için, şarkı geri ra ra raputin'e dönüyordu.
bir masa ve diğer tarafında oturan putin vardı. ayna'dan da cemil ve erhan aynalı polis gözlükleri, takım elbiseleriyle arkasında korumaları gibi dikiliyordu.
"ben istesem nato'nun *mına korum, ama türkiye çok güçlü, tek çekincem türkiye" dedi putin. abi ne anlatıyorsun *mına koyayım diyecek oldum, ayna'dan cemil ve erhan votka şişesini ağzıma dayadı. putin de dibini görmeyen ebesinin hımını görsün dedi ve dadada da dadada diye güldü. sanırım rus olduğu için da-da-da diye gülüyordu bilinç altımda.
koca şişeyi saniyeler içerisinde içtim, ayna'nın cemil ve erhan'ı kayboldu. alkolün de verdiği yetkiyle ve putin'in artık yanlız olmasıyla, öfkeyle ayağa fırladım ve "senin yaptığın insanlık suçu, ukranya'da insanlar ölüyor!" dedim. nedense rüyamda ukrayna'ya köylü gibi ukranya demiştim.
o sırada arkamdan iki kuvvetli kol beni kavradı ve kendine çevirdi...
bu kişi lenin'di, "ben" dedi, "bolşevik ihtilali sırasında çanakkale'ye silah gönderilmesine izin vermiştim! istesen o silahları y*rraaamı alırdınız!" dedi. bana bir tiksinti geldi, koskoca devrimci lenin'in ağzından dökülen sinkaflı laflar midemi bulandırmıştı.
uzaktan stalin'in sesi duyuldu, "devrime inanmayan y*rramı yesin!" diye slogan atıyordu. ne oluyor yahu derken kan ter içinde uyandım... sanırım milliyetçi olucam çocuklar, ne nihal atsız, ne alparslan türkeş bu kadar pis insanlar değil!
dün gece rüyamda bir adam yüksek bir binanın penceresinden kendini aşağı atıp intihar etti. pencerenin hemen yanında duruyordum. anlamı; kötü şeyler olacağına delaletmiş.
rüyalarımın gerçekliğini artık sorgulamayacağım. bu fazla oluyor
Hatırladığım tek sey ölen birisi acı ve nefret dolu gözlerle bana bakıyordu konuşmadan hareket etmeden sadece gözleri bendeydi rüyanın anlamına bakmadım genelde rüyalara inanmam.
Dün gece rüyamda babamı gördüm. İşle ilgili bazı gelişmelerden haber veriyordu telefon görüşmesinde. Bugün o gelişmelerden biri gerçekleşti. (bkz: rüyalardan al haberi)