confessions

bythemali

1. nesil Yazar - 8. Seviye Işık savaşçısı - Yazar

  1. toplam entry 166
  2. takipçi 8
  3. puan 14597

babaların babası

bythemali
1975 yapımı yönetmeni natuk baytan senaryo yazarı erdoğan tünaş olan aksiyon, absürt komedi türünde bir türk filmi . filmin baş rollerinde cüneyt arkın, filiz akın , erol taş, turgut özatay oynar.

filmin konusuna gelecek olursak.

nermin(filiz akın), güzel ve başarılı bir iş kadınıdır. beşiktaşlı murat (cüneyt arkın ) ise namlı bir kabadayı ve nakliyat işi yapan bir iş adamıdır. nermin ile murat çok büyük bir aşk ile evlenmiş fakat murat'ın çapkınlıkları yüzünden boşanmışlardır 3 çocukları olduktan sonra. nermin üç çocuğunu tek başına büyütmüştür. oğluları ve damadı işe yaramaz konumdadır büyük oğlu erol(yaşar yağmur) çapkınlıktan küçük oğlu fikret (cem onur) danstan discodan damadı tarık (cemil şahbaz) ise kumardan başını alamamaktadır. murat ise kendisine yasadışı işler teklif eden aliço muratın tabiri ile uyuz aliço(erol taş) ile uğraşmakta ve çapkınlıklarına devam etmektedir. tarık kumarhane patronu rasim'in(turgut özatay)tehdit etmesi sonucu kayınvalidesinden torun ömere düşkünlüğünü kullanarak para alıp borcunu öder ve rasim'e kayınvalidesinden aldığını söyler . rasim bir plan yaparak nerminin evini basıp erolu döverek torununu kaçırtır. nermin ise bu işi halletmesi için yıllar sonra murattan yardım isteyecektir.


Filmin bir çok absürt komedi sahnesi vardır ki kırar geçirir.

satın alınan koca

bythemali
1971 yılına ait senaryosu ve yönetmenliğini cduygu sağıroğlu'nun yaptığı romantik, dram ve komedi türünde bir türk filmidir. filmin başrollerini fatma girik ve cüneyt arkın paylaşırlar yan rollerde ise hulusi kentmen, sadettin erbil, mürrüvet sim, sami hazinses gibi sanatçılar yer alırlar.

filmin konusuna gelirsek

genç,yakışıklı fakir ve kimsenin okumadığı romanlar yazan murat (cüneyt arkın) kaldığı pansiyonun küçük kızı ayşe'nin hastalığının tedavisi için gerekli parayı bulmaya çalışır fakat bulamaz. tam bu sırada çok zengin bir adam olan mahmut şevket bey'in (sadettin erbil) güzel ve şımarık kızı olan zeynep (fatma girik) mirası alabilmesi için evlenmesi gerekmektedir ayşe'nin ameliyatı için patronu kemal bey'in(hulusi kentmen) aracılığı ile murat bu teklifi kabul eder. bu garip teklifi şartlar dahilinde sadece parayı alıp ayşe'yi ameliyat ettirmek için kabul eder. bu garip evlilik 1 yıl sürecektir ama mahmut şevket bey'in istediği şartlarda. murat ve zeynep başlarda birbirlerinden hiç hoşlanmazlar fakat daha sonra aşık olurlar. romantizm seviyesi çok dozundadır. bu filmde cüneyt abimiz çok karizmatiktir. fatma girik ise ayrı bir güzeldir. filmin komedi yükünü mürrüvet sim yüklenmiştir adeta. filmin son sahnesinde elleri ojeli köylü kızı olmaz diye tanır murat sevdiceğini.

ölüler konuşmaz ki

bythemali
yapımcılığını, yönetmenliğini ve senaristliğini yavuz yalınkılıç'ın yaptığı 1970 yılına ait kült olan bir yerli korku filmi

filmin konusuna gelecek olursak:

ölüler konuşmaz ki , kasabaya yeni gelmiş genç bir çiftin faytonla tekinsiz bir malikane otel karışımı bir yere gelmesi ile başlıyor. at arabacı abimiz bir garip davranmakta ve sürekli olarak bügün ayın 15′i deyip durmaktadır. arabacı, genç çifti konaklayacakları malikane otel karışımı yere bırakıp, parasını bile almadan kirişi kırar. adem bey'in malikanesi olarak bilinen ve adem bey'in ölümünden sonra bıraktığı vasiyet üzerine ücretsiz otele dönüştürülmüş olan bu malikanede yalnızca siyah giyinen tövbe bismillah bir acaip tipli hasan adlı bir kahya tek başına yaşamaktadır. hasan, eski sevgilisinin portresi olduğu anlaşılan bir tabloyu gözünden sakınmakta ve adeta çılgınlar gibi ona tapınmaktadır. genç çift, gece eve giren şapkalı, acaip bir pardösü giyen garip bir adam tarafından öldürülür. bu garip adam aslında malikanenin dibinde bulunan mezarlıktan kalkmış bir hortlaktır. bu acaip hortlak her ayın 15′inde ortaya çıkarak cinayetler işlemektedir. kasabaya yeni atanan öğretmen sema da aynı malikaneye yerleşir ve aynı hortlağın saldırısına uğrar. mezardan kalkmış ölü ile karşılaşır yani ayın 15'inde, finalde, kuran'dan ayetler okuyan bir hoca ve ellerinde küçük kuran'lar olan destekçileri tarafından köşeye sıkıştırılacaktır.

filmde hortlak abimizin kahkahaları filmi biraz değişik yere götürse de çekildiği yıllara göre çok başarılı çekim teknikleri var aslında duvarlarda olan ayna kullanımları gibi mesela.
ama kostümler hak getire hortlak abimizin bizimkiler geliyor dediği sahnede görülen hortlaklar.
ilk öldürülen genç çiftimizin erkeğini aytekin akkaya abimiz canlandırıyor ilk filmlerinden olsa gerek.

sarışınlar boktur

bythemali
zardanadam grubunun efsanevi bir şarkısı sizi sinir eden sarışınlara yollamalık.

gece gündüz demeden düşündüm durdum ben
sevmeyi hiç bilmeden hayaller kurdum peşinden
geç olsun güzel olsun dedim avundum yenilmeden
sonunda sen çıktın karşıma vuruldum
günler boyu ateşinle yandım hep tutuştum
sen de bana iyisin dedin beni ne çabuk uyuttun
ama bir gün kalktığımda anladım artık yoktun
sonra gördüm başkasıyla ooo çabuk unuttum

şimdi senin düşmanınım mutsuzlugun mutlulugum
resmindeki gözleri oyup baş ucuma koydum
bakıp bakıp tükürdüm sana seni unuttum
anlamama yardım ettin aşk yoktur ve sarışınlar boktur

sonrasında boyun eğdim yerlere yıkıldım
yatagımda günler boyu ağladım sızladım
eşyalara bakıp bakıp gelmeni umdum
her defa kapı çalınca ooo bir umut koştum
günler dünler geçer bu günler yarını yoktur
herşey biter düzelir derken hepsi yıkılır
yeter artık yeter bunlar kalbim kırılır
terkedilmek ağır geldi ooo ağzım bozulur

şimdi senin düşmanınım mutsuzluğun mutluluğum
resmindeki gözleri oyup baş ucuma koydum
bakıp bakıp tükürdüm sana seni unuttum
anlamama yardım ettin aşk yoktur ve sarışınlar boktur



sputnik sevgilim

bythemali
Haruki Murakami okuması eğlenceli bir romanı. Varoluş ve kendini arayan bir kitap diyebilirim kısacası kendinizi anlatıcı yerine koyup sanki myu ile sohbet ederek kitabın içerisine girebiliyorsunuz...

bekir sıtkı sezgin

bythemali
1 temmuz 1936-10 eylul 1996 arasında yaşamış türk sanat müziği bestekarı ve yorumcusu. müziğe karşı yeteceği küçük yaşlarda annesi ve babası tarafından fark edilmiş. temel eğitimini de annesi ve babasından almıştır. babası hafız hüseyin efendi, annesi feride hanım'dır. 1943 yılında kocamustafapaşa'da hekimoğlu ali paşa ilkokuluna başlayan bekir sıtkı sezgin babasını etkisiyle 7 yaşına da tüm makamları ayırt edebilecek şekilde bir müzik eğitimine başlamıştır . 1952'de istanbul'da pertevniyal lisesi'nden mezun oldu. babasının etkisi ile başarılı bir sınavdan sonra istanbul belediye konservatuvarı'na girdi ve buradan mezun oldu.istanbul belediye konservatuvarı'ndaki eğitimi sırasında aralarında mesut cemil tel, şefik gürmeriç, ferdi şatatzer, münir nurettin selçuk, nevzad atlığ, sadettin kaynak gibi isimlerin bulunduğu ustalardan eğitim almış bu onun kendi tarzını bulmasında önemli bir rol oynamıştır.
izmir'de bulunan teyzesinin yanına gittiği zamanlarda buradaki hisar camii'nde ünlü bestekar rakım elkutlu ile tanıştı ve bu onun hayatında önemli bir dönüm noktası oldu.
1959'da girdiği izmir radyosu'nda iki yıl sonra solist ses sanatçısı oldu. bu görevini türkiye radyo ve televizyon kurumu (trt) bünyesinde devam ettirdi. 1965'te birinci sınıf ses sanatçısı oldu. iki yıl sonra izmir radyosu'nda sanatçı adaylarına repertuvar ve üslûp hocalığı yaptı. 1974'te izmir radyosu klasik koro şefliğine getirildi.
1975-1976 ders yılında istanbul'da öğrenime açılan türk musikisi devlet konservatuvarı'nın şan bölümünde repertuvar hocalığına tayin edildi. bu görevi sebebiyle izmir'den istanbul'a taşındı.
1978'de istanbul radyosu'ndaki vazifesine "küçük koro" ve "kadınlar topluluğu" şefliğiyle "repertuvar kurulu" üyeliği, ayrıca türkiye radyo ve televizyon kurumu merkez denetleme kurulu üyeliği ilâve edildi. 1981 yılı sonunda türkiye radyo ve televizyon kurumu'ndan emekli oldu.
1982'de istanbul teknik üniversitesi'ne bağlanan türk musikisi devlet konservatuvarı'ndaki görevi ölümüne kadar devam etti.
bekir sıtkı sezgin, 10 eylül 1996'da hayata gözlerini yumdu.

alaeddin yavaşça bekir sıtkı'ya ithafen yazdığı hüzzam bir şarkıda şöyle tanımlamıştır kendisini:
"üslûbu güzeldi şakıyan bir başkaca sesti, sezgin bir lûtf u ilahi özge nefesti, feryatlarının afakı tutan nağmelerinde, rüzgâr gibi cümle makamat sonsuzluğa esti"

türkiyede ilk tasavvufi konseri kendisi vermiştir.

gözleri ömre bedel(film)

bythemali
gözleri ömre bedel, yönetmenliğini ülkü erakalın, yapımcılığını metin bükey, senaryosunu suavi sualp ve sadık şendil'in yazdığı 1964 yılı yapımlı sinema filmidir. cüneyt arkın, türkan şoray, ekrem bora başrolleri paylaşırlar bu filmde ekrem bora efsane bir kötü adam profili sergiler filmin konusuna gelirsek:

karanlık işler çeviren bir adam olan turgut(ekrem bora), zengin bir piyanist olan suat'ın(cüneyt arkın) evini soymayı planlamaktadır. turgut, bunun için de sevgilisi leyla'yı(türkan şoray) kullanmaya karar verir. leyla, turgut'un isteği üzerine kendisinden etkilenen suat ile görüşür. ancak beklenmeyen bir durum gelişir ve suat ve leyla arasında büyük bir aşk başlar. geçmişinden utanan leyla, kendisini suat'a fakir ve yalnız bir kadın olarak tanıtır. mutlu çift bir süre sonra ilişkilerini evlilikle taçlandırır. ancak leyla'nın geçmişi peşini bırakmayacaktır bu geçmiş ise turgut'un ta kendisidir.

bu filmi izlerken cüneyt arkın'ın oynadığı suat karakterinin saf aşkına aşık olmamak elde değil. hele türkan şoray'ın güzellği bu filmde bir başkadır. gözleri aşka gülen şarkısı ise filme ayrı bir tat katmaktadır.

ne şeker şey(film)

bythemali
osman seden'in yönettiği 1962 yılına ait komedi türünde siyah beyaz bir türk filmidir 1962 yılında çekilmiştir. dokunmayın şabanıma filminin esinlendiği filmdir konu olarak çok benzerler ama ufak tefek farklılıklarla. filmin başrollerinde göksel arsoy, türkan şoray, öztürk serengil, efgan efekan, ahmet tarık tekçe, vahi öz, ali şen, suzan avcı, mürüvvet sim oynamaktadırlar.
konusuna gelecek olursak:
filmde, asıl kimliklerini değiştiren iki genç arasında yaşanan aşk konu edilir. hacı mansur ağa (vahi öz) çukurova'nın zenginlerindendir. yaşadığı ekonomik sıkıntılardan dolayı hacı mansur, oğlu tayfur'u(öztürk serengil) zeynel abidin bey(ali şen)'in kızı canan (türkan şoray) ile evlendirmek ister. tayfur ise bar şarkıcısı olan şıngırdak melahat (suzan avcı) ile flörtleşmektedir. canan çapkınlıkları ile can yakan tayfur'u yeterince tanımadan onunla evlenmek istemez. tayfur kardeşi (ahmet tarık tekçe) ve kuzeni (efgan efekan) evlilik için istanbul'a geldiklerinde, canan kendini jale (uğur kıvılcım) isminde bir hizmetçi olarak tanıtıp tayfur'u tanımaya karar verir. tayfur da askerlik arkadaşı kasımpaşalı nazım'ı (göksel arsoy) kendisi yerine geçirir. ondan sonra olan olaylar ise tam bir komedidir.

kolera günlerinde aşk

bythemali
Gabriel Garcia Marquez'in orjinal adı El amor en los tiempos del cólera olan harika kitabı. Okuması keyifli bir kitaptır. Kolera Günlerinde Aşk, bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü....
Kitapta olan Florentino Ariza gibi belki bulamadık aşık olacak bir Fermina Daza bulabilir miyiz kim bilir.....

los lunes al sol

bythemali
fernando leon de aranoa'nın senaryosunu yazdığı ve yönettiği, 2002 yılına ait gerçekçiliği ,işçi sınıfını şiir tadında mizahi yönleri ile ele alan bir film. 2002 yılında goya ödülleri'nde en iyi yönetmen ve senaryoda olmak üzere 5 dalda ödül alan film, aynı yıl içerisinde pedro almadovar'ın habla con ella filmini geride bırakarak en iyi yabancı film oscar aday adayı seçilmiştir.

filmde vigo'da işten çıkarılan bir grup tershane işçisinin öyküsü anlatılmaktadır. bu karakterlerin hayatları film içerisinde insanı yormadan yakalar ki onların yerine yaşarken bulursunuz kendinizi.

etkileyici anlatım öyle bir etkiliki karakterler arası konuşmalarda sanki yanındaymışsınız izlenimi veriyor izleyenlere. santa (javier bardem), filmin başrolü bir nevi don kişot hikayesi , sokak lambaları ve değirmen yer değiştiriyor burada ama. avustralya'ya gitmek istiyor çünkü ona göre uzaklar her zaman güzeldir. burada ise bedava peynirler yiyor içkiler içiyor ve bütün kadınları ile arasında yakın bağ kurabiliyor hiç korkmadan. ailesizliğinin verdiği etki ile arkadaşlarına göre hayata karşı daha çok öfke dolu ama onlardan daha fazla eğlenmesini biliyor ama koskocaman bir umutsuzluğun içinde.
jose (luis tosar) ise benim kendim ile en çok özleşleştirdiğim içine girebildiğim karakter belki oyuncu performansından dolayı, jose balık fabrikasında gece vardiyasında çalışan, karısını sadece işe giderken görebilen, karısının ondan tiksindiğini düşünen filmde olan bir deodorant sahnesi var spolier olmasın. özgüvenini sıfır maddi zorlukları olan kredi imkanı bulunmayan ve evliliğinin çatırdadığını düşünen umutsuz orta yaşlı bir insan.
lino (jose angel egido), ah lino vah lino bıkmadan usanmadan iş arayan 2002 model ismail abi yol yemek sigorta tamam neye inanmak isterse ona inanan fakat hayata karşı umudu olmayan lino.
amador (celso bugallo),en yaşlı olanları bu orta yaş adamların ama en kırılgan ve en acılar çekmiş olanları karısı tarafından terkedilen ve yıkılan karısı da annesi gibi çekip giden hüzünlü... santa ile evde olan konşmaları bir dram dersi resmen.
sergey (serge riaboukine) sen sovyetlerde kozmonotluk eğitimi al dağılınca gel burada filmin mesajlarını var . filme renk ve derinli katan santa karakteri ile sohbetleri dinlenilesi olan karakter sovyet rusya ile ilgili anlattıkları anektod efsanedir.



iki arkadaş karşılaşır ve birisi şöyle der : dostum, kötü bir şeyin farkına vardım, bize komünizmle ilgili anlatılan her şey yalanmış. diğeri şöyle cevaplar : ben daha kötüsünün farkına vardım ,bize kapitalizmle ilgili anlatılan her şey doğruymuş.

the fool

bythemali
rus sineması'nın yükselişte olan yönetmenlerinden olan yuriy bykov'un karanlık filmi. film umursamazlık, o günün rusyasında olan kendini kurtarma, gelir adaletsizliği, rüşvet gibi konulara öyle bir parmak basıyor ki en aptal olanın anlayacağı bir şekilde. hikayemizin merkezinde sıradan babası ile tesisatçılık yapan dima yer almaktadır. dima iyilik sever dürüst namuslu bir adamdır fakat sosyal konular ve siyasetl ile de ilgilidir. aslında hayatı her hece kırılıp tamir ettiği evinin önünde olan bank gibidir. her gece sarhoş uyuşturucu etkisinde olan gençler kavga eder kırar, o da babası ile bıkmadan usanmadan tamir eder, hayalinde olan toplum gibi. filmin esas başlangıcı patlayan boruyu tamir etmek için gittiği fakir bir semtte olan binanın yıkılacak olduğunu farketmesi üzerine annesinin yardımıyla o gece doğumgününü şehrin ileri gelenleri aslında pisliğe batmış olanları ile kutlayan belediye başkanına aktarır ama eğlencede bulunanların umrunda değildir o binadakiler sadece kendi keseleri umurlarındadır ve bunun için herkesi harcayabilirler dimayı bile. bir süre sonra dima önemli bir karar ile başbaşa kalacaktır ya kendi canı ya binada olanların canı.

karanlık film sevenler için kaçırılamayacak bir yuriy bykov ustalığı.

city lights

bythemali
charlie chaplin'in oyuncu, yönetmen ve senarist olduğu 1931 yılına ait zamanın çok çok ötesine geçmeyi başarmış kemal sunal'ın başrolünde olduğu en büyük şaban filmi ile türk sinemasına'da uyarlanmış şaheseri. charlie chaplin bu filmde öyle bir oynar ki...
en başta belirteyim charlie chaplin filmlerinin çoğu gibi sessiz bir film ama bütün çığlıkları atıyorsunuz filmde karakterlerin yerine. zaten, chaplin'in olayı budur sesle söyleyemediklerimizi mimikler ile öyle bir anlatır ki...
film sizi şehirde başıboş umarsamaz bir şekilde gezen charlie chaplin ile açıyor, ama bir gün bu gezintiler sırasında köşe başında çiçek satan bir kıza rastlar. kızdan çok etkilenir ama güzelliğinden değil kızın gözlerinin görmüyor oluşundan. filmimizin merkezine yerleştirdiğimiz olay işte burada başlıyor. hemen ardından film bir trajıkomik sahne ile devam ediyor . sebebini bilmediğimiz bir şekilde intihar etmeye çalışan sarhoş bir adamın yanında buluyor kendini chaplin ve onu engelliyor burada olan hareketlerini izlemeniz gerekmektedir. intihar etmeye çalışan adam chaplin'i dost beller ve onu bir an bile yanından ayırmak istemez. sahip olduğu her şeyden charlie'nin de yararlanmasını isteyecektir. soluğu hemen gözleri görmeyen kızın yanında alır. charlie'nin film boyunca tek bir amacı vardır: kıza yardım edip, gözlerinin görmesini sağlamak. sonu çok hüzünlü bitse de izlenilmesi gereken bir charlie chaplin filmidir.

virginia cherrill kör çiçekçi kız rolünde duyguyu çok güzel geçirir insana, ayrıca çokta güzel bir hanımefendidir.harry myers zengin adamdır resmen chaplinle beraber ikili sahnelerinde döktürmüşlerdir.

boks sahnesinde gülmekten karnınıza ağrılar girebilir benden söylemesi. modern times'tan sonra olan en sevdiğim chaplin filmidir.

roma citta aperta

bythemali
italyan yeni gerçekçiliği (neo realismo)'nin en önemli yönetmenlerinden roberto rossellini'nin yönettiği ve neo realismo'nun en iyi filmlerinden diye tasvir edilen 1946 yapımı bir şaheser. roma citta aperta kurgu-senaryo konusunda akımın ana hatlarını belirleyen ayrıca roberto rossellini'nin de savaş üçlemesi filmlerinin ilk filmini oluşturan sinema tarihi açısından oldukça önemli bir film. çekimlerin tamamen savaşın yıkımlarının olduğu bölgelerde yapılması, aldo fabrizi ve anna magnani dışında olan bütün oyuncuların halktan olması bakımından filmin gerçekçiliği yakalamasını çok kolay sağlıyor. filmin amacı açılıştaki yazıda da yazdığı üzere dokuz ay boyunca nazilerin boyunduruğu altında kalan roma halkının durumunu yansıtmaktır ama bir direniş üzerinden değil de sosyal hayat üzerinden.
aslında 1944 yılında roma'nın kurtuluşundan kısa bir süre önce başlamıştır bu filmin çekimlerine ama bazı kısımlarının yanması ve dahi yönetmen roberto rossellini'nin makaralardan artan parçaları kullanmak istemesi üzerine evindeki bazı eşyaları da satmak zorunda kaldığını bilinir. artan parçalar ile filmin yanan kısımları tekrar çekilmiştir.
filmi konusuna şöyledir : 1944 yılında işgal altındaki roma'da nazilere karşı direnen ve halkı örgütlemeye çalışan 3 kişi üzerinden savaşın yıkımlarını gösterir. direnişin önemli liderleri komünist mühendis manfredi, rahip ve bilge don pietro ve fakir ama asabi matbaa işçisi francesco. naziler her yerde manfredi'yi arar . manfredi ise arkadaşı francesco'nun sevgilisi pina'nın evinde saklanır ve görevi don pietro'ya devreder ama sürtük hapçı şerefsiz bir dansöz olan manfredi'nin sevgilisi nazilerle birlik olur manfredi'nin yerini ihbar eder. naziler bölgeyi kuşatır sonra ve francesco'yu tutuklar ve diğer isyancılar ile birlikte kamyon'a bindirilir. pina ise kamyonun peşinden koşar iken vurulur francesco ve oğlunun gözü önünde ölür. daha sonra manfredi yakalanır ağır işkenceler yapılır ve bilgi vermez ama dayanamaz ölür. daha sonra don pietro yakalanır o da bilgi vermeyi reddettiği için kurşunlanarak ölür.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol