Tavsiye değil biz kimiz sanki. Yalnız sevdiğim güzel bir söz var onu yazıyorum. Hz mevlana şiirinden bir bölüm:
İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!
Rahman: (c.c), “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
Sevginin diğer bir adı sabırdır:
Açlığa sabredersin adı “oruç” olur.
Acıya sabredersin adı “metanet” olur.
İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur.
Dileğe sabredersin adı “dua” olur.
Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur.
Özleme sabredersin adı “hasret” olur.
Sevgiye sabredersin adı “AŞK” olur…
İspanyolca kesinlikle. Bir gracias demesi ne kadar havalı bir şey lan. Gracias bayan cracias bayım. Yaygın bir dil güney amerikada falan baya baya yabancılık çekmezsin. Aksan desen böyle bunları dinlerken sanki böyle rast makamı dinliyorsun böyle adamlar ne bileyim konuşurken sanki tencerede mısır patlıyor. Güzel yani, konuşmayı çok isterdim. Keşke zamanım olsada öğrensem.
Burç falan pek ilgilenmemde bizi ebe evde doğurtmuş. Allah'tan hıdırellez sabahı doğmuşum da biliyorum doğum tarihimi çocuklar kutluyor saolsunlar. Yalnız biraderin durum biraz yaştı. Anam diyor harman zamanı doğdun sen. Anacım harman dediğin bir ay sürüyor. O yıl kurak geçtiyse on beş gün öncede başlayabilir. Allah'tan sistemde bir açık bulduk öğrendik biraderin gününüde.
Bu bahsi kapatalım please.
Zamanında nokia 3310 az işimizi görmedi. Bunlar hem sağlam hem de bir dönem saltanat sürdü. Ericson bir artırıp polifonik renkli ekran falan çıkarsada dişini geçiremedi bu 3310'a. Neyse biz bunda yılan oyununda takılıyorken bu akıllı cihazlar falan çıkmaya başladı piyasaya biz bir müddet daha bu aklı kıtla takıldık öyle. Tabi sonra yeniliğe ayak uydurduk mecburen. Aslında ilk kullanılan cihazlar kadar heyecan yarattımı tartışılır düşünsene sabit telefon yerine artık cebinde gezdiriyorsun baya bi saltanat sürdüler bu tuşlu telefonlar, kılıflar falan öyle böyle değildi ama noldu kasnak yuvarlandı elek oldu eski kaşarlar melek oldu. Şimdi cebinde dünyayı gezdiriyorsun. Hala tuşlu telefon kullanan var mı var saygılarımı sunuyorum.
Axionis ukdesidir.
Destek dayanak anlamını dayanak ise dayama anlamını, dayama bir şeye yastama ya da yastanma anlamına geliyor. Bir yapıyı, eşyayı vb.şeyleri Sağlamlaştırma maksadıyla yapılan ilaveten şeylerin tümü destek anlamına geliyor. İnsanlar arasındada bol miktarda kullanılan bu kelime birbirlerine yapılan yardımın genel adıdır. Desteklemek senin yaptığın hamlelerdir. Bunu yaparken yaptığın işi önemsiyorsun sonucu çıkar. İnsanlara yaptığın destek ise daha ziyade iyilik ve yardımlaşmadan ötürü yapmaktan çekinmediğin şeylerdir. "İyilik yap iyilik bul: sözü ise iyiliğin bulaşıcı olduğunun vurgulamak maksatlı söylenmiş bir sözdür. Mesela desteğe değinmişken kösteğe değinmemek ayıp olur. Köstek evcil büyükbaş ya da küçükbaş hayvanları uzaklara gitmesini önlemek için yayılırken iki ön ayağına bağlanılan kısa ip ya da zincirdir. Bu sayede hayvancağız uzaklaşamaz. Ne oldu şimdi zıt anlamlı bir kelime oldu. Köstek olmakta insanlar arasında hoş karşılanmayan bir şey ama insanoğlu marazı marifet bellemesinden ötürü köstek olmayı da çok iyi bilir. Neyse lafı uzatmıyacağım umarım açıklayıcı olmuştur.
Destek dayanak anlamını dayanak ise dayama anlamını, dayama bir şeye yastama ya da yastanma anlamına geliyor. Bir yapıyı, eşyayı vb.şeyleri Sağlamlaştırma maksadıyla yapılan ilaveten şeylerin tümü destek anlamına geliyor. İnsanlar arasındada bol miktarda kullanılan bu kelime birbirlerine yapılan yardımın genel adıdır. Desteklemek senin yaptığın hamlelerdir. Bunu yaparken yaptığın işi önemsiyorsun sonucu çıkar. İnsanlara yaptığın destek ise daha ziyade iyilik ve yardımlaşmadan ötürü yapmaktan çekinmediğin şeylerdir. "İyilik yap iyilik bul: sözü ise iyiliğin bulaşıcı olduğunun vurgulamak maksatlı söylenmiş bir sözdür. Mesela desteğe değinmişken kösteğe değinmemek ayıp olur. Köstek evcil büyükbaş ya da küçükbaş hayvanları uzaklara gitmesini önlemek için yayılırken iki ön ayağına bağlanılan kısa ip ya da zincirdir. Bu sayede hayvancağız uzaklaşamaz. Ne oldu şimdi zıt anlamlı bir kelime oldu. Köstek olmakta insanlar arasında hoş karşılanmayan bir şey ama insanoğlu marazı marifet bellemesinden ötürü köstek olmayı da çok iyi bilir. Neyse lafı uzatmıyacağım umarım açıklayıcı olmuştur.
Tavuk suyu ve paça.
"Arzu ettiğin şeyler sen istemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşir. Bu hayatın sana sen bakıyorken soyunamıyorum deme şeklidir.""
Zindan adası filminden bir replik.
Zindan adası filminden bir replik.
İnsan ihtiyacı olan şeyleri elde edebilmek için mücadele etmek zorunda ve bu kural insanlık tarihi boyunca geçerli olmuş ve olacak olan bir kuraldır.
Hz.hüseyin çok barışçıl, insancıl ve hümanist bir insanmış. Tabi malum sebeplerden dolayıda savaşlardan savaşlara koşturmak zorunda kalmış. Günün birinde bir adam sormuş kendisine, hüseyin sen ki dünya iyisi birisisin, hz.muhammedin gönül bahçesindeki bir gülsün ve hep barıştan ve iyilikten söz edersin de neden böyle savaştan savaşa koşturursun deyince hz hüseyin benimde yaşam mottom olan şu sözü söylemiş adama:
"Yaşamak savaşmaktır"
Hz.hüseyin çok barışçıl, insancıl ve hümanist bir insanmış. Tabi malum sebeplerden dolayıda savaşlardan savaşlara koşturmak zorunda kalmış. Günün birinde bir adam sormuş kendisine, hüseyin sen ki dünya iyisi birisisin, hz.muhammedin gönül bahçesindeki bir gülsün ve hep barıştan ve iyilikten söz edersin de neden böyle savaştan savaşa koşturursun deyince hz hüseyin benimde yaşam mottom olan şu sözü söylemiş adama:
"Yaşamak savaşmaktır"
Yediğimiz kök bitkilerden en iyisi sanırım. Pate, pazarda kilo söylemezler, eskiden üç kilo on liraysa belki enfilasyona göre dört kilo elli. Şimdi bunu niye söyledim, satışı bunun kilo kilo olur. Öyle biber gibi bir kilo değil. Pate hakkında methiyeler dizecek değiliz sonuçta ama bunun kızatması baya baya fazlaca tüketilir. Onçin patetes kızartmanın püf noktası diye bir başlık ihtiyacı da doğuyor bunu ayrı değerlendirirsiniz. Domates gibi insanlık tarihine bakınca bu daha yeni, bir biber gibi değil o daha eskilere dayanıyor. Az önce bahsettiğim gibi bunun kızatmasının üzerine tulum peynirini serpiştirip ketçapıda hafiften sıkarsanız öyle oturduğunuz yerden keyif yapa yapa yersiniz. Ben maç izlerken bazen yapıyorum. Neyse patates güzel bir şey.
Yani bana kalırsa bu tür şeyler kaliteyi düşürmekten başka bir şey değil. Tamam okuruz baba yapıştır kafasında değilim bu yüzden çok hoş karşılayamıyorum kusura bakmayın. Yazdığın şey ne içinde ne dışında baba sen nakliye işi yapıyorsun taşıma işi kusura bakma. Zaten bilimsel şeyler avucunun içinde var ve onu bulmak çok zor değil. Burası yeri değil. Inanın havayı bozuyor farkında değilsiniz. İki satırda olsa sen yaz, düşünerek ya da düşünmeden ama o şey senden çıksın seninle varolsun böylesi daha daha güzel olur. Eleştirmek istedim sadece yinede sen bilirsin.
Şu an bu akıştaki yazıları gördüğünü sanmıyorum
Yapan görmüyor çünkü deli gibi nakliyat yapıyor.
benim entrylerim zaten o konuda sıkıntınız olmasın :) eleştiriniz için de teşekkür ederim bence haklı bir eleştiri :)
İnsan farklıdır bu sebeple anlayışta çok farklıdır. Başka başka farklılıkları buna bağlayabiliriz. Bir ağızdan çıkan sesi sen başka ben başka anlarım. Biri çıkar hayra yorumlar bir diğeri şerre. Bunun örneği saymakla bitmez. Sana kötüdür bana iyi ya da sana güzeldir bana çirkin. Biraz uzun yazabilirim bu konuda. Şimdi bir psikolog çıkıyor bir seminer verecek başlık alkolün zararları. Düşünüyor düşünüyor bu anlatıyı en faydalı nasıl yapabilirim. Sonra bir bardak suya bir kurtcuk atıyor. Kurtcuk suyun içinde çırpına çırpına bardağın dışına çıkıyor. Sonra aynı kurtcuğu alkol dolu bir bardağa atıyor. Kurtcuk bardağın içinde parçalanarak ölüyor. Dinleyenlerden birisi kalkıyor alkışlayarak sizi tebrik ederim. Daha iyi anlatılamazdı. Artık içimde kurt yaşayamayacağına eminim ve alkolün bu denli sonuçlarını bilerek içmek daha zevkli olacak diyor. Nitekim başlıkla ilgili buradan çıkan sonuç anlam değişebilir. Anlayışlar farklıdır.
Bu filmde kötü rollerin padişahı turgut özatay abim kaset dükkanlarını dolaşıp "bi şiki şiki baba rica etsem" repliği ile yarmıştır.
Bu başlıkta açılan cümlenin sadece iki kelimesi yer değiştirmiş olsaydı evlilikle ilgili tüm bu yapılan olumsuz yorumların yerine yine aynı kişiler evliliğe güzellemelerle donatılmış bir cümle kurup yazıp geçecekti. Hatta evlilik güzel bir toparlanma, yeni bir başlangıç, bu zor yaşantıya karşı yapılan akıllıca bir birleşim gibi benzer şeyler yazıp, evlilik için o kutsal makamı lekelemeden temiz bir şekilde kurmak daha güzel olurdu diyeceklerdi. Şimdi başlığa göre yazıp geçmiş sevgili okur yazarlar. Anlam bağlamda belirlenir. Bu bağlamda bir çoğumuz değerli evliliklerden sonra vücut bulmuş kimseleriz. Dogruya doğru. Haa sen mesela hayatın boyunca alabileceğin en önemli karar konusunda yanlış bir karar almış olabilirsin. Bu olabilir bir şey diyemem yanlış bir kişiyle evlilik yürümemişte olabilir. Buna da saygı duyarım Ama bu bir şeyi değersizleştirmek için geçerli bir neden değil.
Tanımam etmem. Profil resmi kendisine aitse eğer, Kaktüs çiçeği gibi bir kadın. Kadın yani sonuçta çiçek.
😅😅 kaktüs severim
Bence genel olarak her yemekte bu sabah öğle akşam farketmiyor bir iki çeşit yiyecek bir şeyler yeterli. Şimdi bu özellikle haftasonları kahvaltılarında abi bir sofra kuruluyor yağlısından tatlısına ekşisinden hamuruna aman allahım yok böyle bir şey. Burada vücudun bak genel olarak vücudun bu yemekten memnun kalacaği tek yer dilimiz damağımız yani tat aldığımız o küçük bölge. Sonrası peki. Sonrası yoğun bir mesai. Sozde haftasonu dinlenicen yorgunluk atıcan falan geç o işleri. Mide bilmem ama akşam saat dokuz on gibi işi gücü bitirir bulasıkları yıkar elini kurular anca istirahata geçer. Daha bitmiyor karaciğer falan söve söve is yapıyor o saatte düşünün.
İnsanlardan çok fevkalade para toplayan ve bu işte çok başarılı bulunan hazine ve maliye bakanı. Valla bu konuda yiğidi öldür hakkını yeme demişler doğru ahretlik. Vergisini ödeyen insana bir hediye göndermediği kaldı sayın maliye bakanımızın. Misal ver vergini al hediyeni kampanyasi falan neden olmasın biz hediye seven milletiz. Ne olduğu önemli değil bir şampuan yumuşatıcı ohh kirlerimden arındım diye duş falan alınır güzel olur. Demek istediğim hem türkiye'de hem ingilterede iki üniversite bitirmeye pek gerek görmedim bu iş için. Bu adam akıllı, neden eskiden devlet parayı toplayamıyordu. Vatandaş bu gün yarın borcunu ödemiyordu. Şimdi trafik yolda durdurdu arabana haciz hadi bakalım ödemede göreyim. Bu yönde iş biliyor. Hangi üniversiteden aldı bu eğitimi bilmiyorum üniversiteler böyle eğitimler vermezler. Bu başka bişey. Belkide çocukken çırak olarak bir yerlerde çalışmıştır oralardan falan deneyim etmiştir böyle kurnazlıkları olabilir. Yani bence vergi verilmesi gerekiyor devlete bak o kesin vergisiz olmaz ama adil bir vergi paylaşımı olursa hani biz sülalecek daha memnun olucaz.
Arabamın anahtarı içinde kalmış ve kapı kilitlemiş. Çilingir çağırdım geldi. Şöyle sağa sola baktı eline büyükçe bir taş aldı. Bana cekil abi kenara dedi. Lan noluyo diyemeden sol ön camı bir patlattı taşla cam tuz buz oldu. Eğildi pezevenk anahtarı aldı verdi elime al abi beş yüz lira dedi. Tam boğacaktım herifi uyandım.
Gözlük camı ve kalın cerçevelerden mütevellit. Buna benzer bıyık kesenlerde mesela bambaşka fakfarklı oluyor.
Şimdilerde ne yapıyor diye baktım ve çekya büyükelçisi olarak görev yaptığını gördüm. E tabi normal, adamı arabistana gönderecek halleri yok. Yani görev yeri normal yanlış anlaşılmasın. Aklıma bir fıkra geldi. Hazır fıstık yerken yazayım dedim.
Köylü mehmet ağa çiftliğinde kaz yetiştirir. Perşembe günleride şehir pazarı o kazların vakti gelenleri satmaya şehire pazara götürür. Tabi o zamanlar sinema meşhur. Şehre gelmişken sinemaya gitmemek olmaz. Pazarda kazları satar satar bir tanesinin bahtı bağlanır satamaz. Çaresiz kucağında sinema kapısına gelir. Kapıda görevli hop der yasak. Kaz la giremezsin. Bizim memo ağa şalvarın içine sokar kazı alır bileti girer içeri. Boş yer bulur oturur bir yere. Yanında da iki kadın ellerinde çekirdek poşeti bir yandan çekirdek çitleyip kabuklarınıda eteğinde biriktirir kadın. Tabi film başlar. Ortam karanlık pek bişey görünmüyor. Mehmet ağanın kaz bunalmış ve kafayı şalvardan çıkarıp kadının eteğindeki çekirdek kabuklarını yemeye başlamış. Kadın bir irkilir -ele bismillah! Der. Yanındaki kadın ne oldu eltim ne gördün ki deyince, kadıncağız -kız gördüm gördümde kırk yıldır böylesini görmedim, der.
Köylü mehmet ağa çiftliğinde kaz yetiştirir. Perşembe günleride şehir pazarı o kazların vakti gelenleri satmaya şehire pazara götürür. Tabi o zamanlar sinema meşhur. Şehre gelmişken sinemaya gitmemek olmaz. Pazarda kazları satar satar bir tanesinin bahtı bağlanır satamaz. Çaresiz kucağında sinema kapısına gelir. Kapıda görevli hop der yasak. Kaz la giremezsin. Bizim memo ağa şalvarın içine sokar kazı alır bileti girer içeri. Boş yer bulur oturur bir yere. Yanında da iki kadın ellerinde çekirdek poşeti bir yandan çekirdek çitleyip kabuklarınıda eteğinde biriktirir kadın. Tabi film başlar. Ortam karanlık pek bişey görünmüyor. Mehmet ağanın kaz bunalmış ve kafayı şalvardan çıkarıp kadının eteğindeki çekirdek kabuklarını yemeye başlamış. Kadın bir irkilir -ele bismillah! Der. Yanındaki kadın ne oldu eltim ne gördün ki deyince, kadıncağız -kız gördüm gördümde kırk yıldır böylesini görmedim, der.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?