bir arı, eşek ya da herhangi bir hayvan olmak gibi değildir. İnsan olmanın öncesinden belli bir kuralı yoktur, onu yaşarken sizin doldurmanız gerekir, tam da bu yüzden büyük bir sorumluluk ve çok fazla acı içerir. İnsan olmaklığımı paylaştığım bir dostumun da dediği gibi;
Cemi kuşlar dile gelir yazım der
Gövel turnam Şam'dan gelir güzüm der
Benim yaralerim tuzum tuzum der
Bir derdim var bin dermana değişmem
dostumuzla beraber, yaralanır kanarız.
her nefeste aşk ile yaradanı anarız,
erenler meydanına vahdet ile gir de gör
kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.
alaskan crab
1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -
- toplam entry 502
- takipçi 16
- puan 28491
felsefe, insanın anlama çabasını mantık temeliyle birleştirip, kavramlara eğilerek ve onları açımlayarak gösterilen bir faaliyetken, kelam ise, kapalı sistemleri içerisinde olmayan insanlara da erişebilmek ve onların söylemlerine cevap verebilmek adına felsefenin işlerine gelen kadarını kullanan, tek amaçları hali hazırda zaten sahip olduklarını düşündükleri hakikati korumak olan bir çabadır. Birinde hakikat arayışı sürerken, ötekinde hakikat zaten önceden bellidir, tek önemli olan retorik, safsata farketmeksizin, o hakikati savunma girişimidir.
Gazali de zamanında felsefecilere, felsefe bilmeden karşı çıkma gafletinde bulunmuş, ardından ciddiye alınmayınca, felsefe öğrenip, bu öğrenmişliğini tescillemek için de kitap yazarak sahalara tekrar gelmiştir. Gazali felsefeyi sadece inandığı şeyi daha oturaklı ve mantık zemininde tartışabilmek için öğrenmiş, felsefenin temelinde olan o hakikati arama arzusundan uzak, onu koruma amaçlı yönelmiştir. Esas meselesi felsefi söylemlerin bu tarz meselelere pek kafası basmayan insanlarda büyük etkileri olduğunu görmüş ve islami taraftan da karşı çıkan birilerinin olması gerektiğini düşünmüştür ki haklıdır da. Halk öyle uzun araştırmalarla, büyük çabalarla iman etmezler, onlar sürüdür, ne denirse onun eşinden giderler, öyle çok da düşünmeye zamanları yoktur. Akıllarını bulandıracak birkaç söylem (ki felsefecilerin en iyi yaptığı şeydir bu, akıl bulandırma) onların imanını bir anda şüpheye düşürmeye yeterdi. Gazali, kelamcıların da öyle çok fazla olmaması gerektiğini her köyde en fazla bir tane olması, onun da öyle çok sohbetlere dahil olup, gereksizce bilgilerini aktarmaması gerektiğini düşünür.
uzun lafın kısası, sistem dışında birine, bak bu kur'anda yazıyor diyemezsin, herkesin az çok konsensus içinde olduğu alanlardan örnekler ve dayanaklarla hareket etmek zorundasın bunu da islam ilmi için kelamcılar yapar. Bana kalırsa Gazali kendi dönemi için doğru olanı söylemiştir ancak günümüzde, herkes anında her şeye maruz kaldığı için, İslam dünyasında en çok kelamcıya ihtiyaç vardır. Son olarak, felsefenin dayandığı mantık, öyle zamanla değişen, dönüşen bir şey değildir, En temel mantıki kurallar, çelişmezlik,özdeşlik, üçüncü halin imkansızlığı ve yeterli neden ilkesidir. Bunlar öyle temel ilkelerdir ki, islam filozofları Tanrı'nın dahi bu mantıki ilkeleri aşamayacağına kanaat getirmiş, pek çok teoriyle, bu mantıki ilkeleri Tanrıyla özdeşleştirme çabalarına girmişlerdir.
Son olarakİslam filozofları denildiğinde de İmanlı filozoflar anlaşılmasın, İslam coğrafyasında kendini yetiştirmiş, o kültür içerisinde felsefe yapan insanlar için kullanılan bir söylemdir.
Gazali de zamanında felsefecilere, felsefe bilmeden karşı çıkma gafletinde bulunmuş, ardından ciddiye alınmayınca, felsefe öğrenip, bu öğrenmişliğini tescillemek için de kitap yazarak sahalara tekrar gelmiştir. Gazali felsefeyi sadece inandığı şeyi daha oturaklı ve mantık zemininde tartışabilmek için öğrenmiş, felsefenin temelinde olan o hakikati arama arzusundan uzak, onu koruma amaçlı yönelmiştir. Esas meselesi felsefi söylemlerin bu tarz meselelere pek kafası basmayan insanlarda büyük etkileri olduğunu görmüş ve islami taraftan da karşı çıkan birilerinin olması gerektiğini düşünmüştür ki haklıdır da. Halk öyle uzun araştırmalarla, büyük çabalarla iman etmezler, onlar sürüdür, ne denirse onun eşinden giderler, öyle çok da düşünmeye zamanları yoktur. Akıllarını bulandıracak birkaç söylem (ki felsefecilerin en iyi yaptığı şeydir bu, akıl bulandırma) onların imanını bir anda şüpheye düşürmeye yeterdi. Gazali, kelamcıların da öyle çok fazla olmaması gerektiğini her köyde en fazla bir tane olması, onun da öyle çok sohbetlere dahil olup, gereksizce bilgilerini aktarmaması gerektiğini düşünür.
uzun lafın kısası, sistem dışında birine, bak bu kur'anda yazıyor diyemezsin, herkesin az çok konsensus içinde olduğu alanlardan örnekler ve dayanaklarla hareket etmek zorundasın bunu da islam ilmi için kelamcılar yapar. Bana kalırsa Gazali kendi dönemi için doğru olanı söylemiştir ancak günümüzde, herkes anında her şeye maruz kaldığı için, İslam dünyasında en çok kelamcıya ihtiyaç vardır. Son olarak, felsefenin dayandığı mantık, öyle zamanla değişen, dönüşen bir şey değildir, En temel mantıki kurallar, çelişmezlik,özdeşlik, üçüncü halin imkansızlığı ve yeterli neden ilkesidir. Bunlar öyle temel ilkelerdir ki, islam filozofları Tanrı'nın dahi bu mantıki ilkeleri aşamayacağına kanaat getirmiş, pek çok teoriyle, bu mantıki ilkeleri Tanrıyla özdeşleştirme çabalarına girmişlerdir.
Son olarakİslam filozofları denildiğinde de İmanlı filozoflar anlaşılmasın, İslam coğrafyasında kendini yetiştirmiş, o kültür içerisinde felsefe yapan insanlar için kullanılan bir söylemdir.
Yıllarca bu sisteme sövdüm, sonra anladım ki ne benim ömrüm yeter ideal ütopik devrimleri görmeye ne de benim torunlarım görebilir. Sövmeyi bırakıp, kendi kurallarıyla oynamaya başladığımdan beri kafam rahat, 20'sinde komünist olmayanın kalbi, 40'tan sonra hala komünist olanın beyni yoktur derler, ben 29'umda anladım olayı.
Sistemi sonsuz gördüğünüz sürece yıkamazsınız zaten, feodal dönemdeki burjuvaların içinde de foedalizmib sonsuza kadar süreceğini sananlar vardı ama o krallıkların anasını s.tiler.
Kapitalizmin yıkılması kendi kendiliğine olmayacak, bu zaten imkansız, işçi sınıfı birleşmediği sürece devam eder
Kapitalizmin yıkılması kendi kendiliğine olmayacak, bu zaten imkansız, işçi sınıfı birleşmediği sürece devam eder
aynen öyle, işçilerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktu ilk zamanlarında ancak onu da verdi sistem.
bu oyunun hüküm sürdüğü zamanlar ben cs oynardım o yüzden şükürler olsun bu furyaya katılmadım ancak ne zaman metin 2 lafını duysam mahalleden bir abinin "metininkini mi oynuyorsunuz siz fazla oynamayın metininkini mazallah bir şey gelir başınıza" diye yaptığı akıl dolu esprisi geliyor. metininki geliyor aklıma.
İlk geldiğinde sivri bir tipti, çoğu kişi tarafından sevilmeyeceğine emindim ama perva sözlüğün pıtırcık kalpli yazarları onu bir sevgi yumağına çevirdi galiba sevmeyen yok şu an.
Çok doğru ıshxjsjdjs
Çoğu zaman pozitifimdir aslında ama geç uyum sağlarım gerçek yaşamda da. Burada da öyle oldu sanırım. Sura ile tüm gün kavga etmemizin üzerinden henüz bir hafta bile geçmedi. Yapmayın lütfen, o kadar da değil :)) şimdilik sakin olmam her zaman sakin ve uyumlu olacağım anlamına gelmiyor.
kan istiyorum vahşet istiyorum en çok da kaos istiyorum ve hepsi sende var buna eminim ahahaha
:)) kavga mı edelim, olur ben varım. Potansiyelimin farkında olunması gurur verici.
Herhangi türden bir şeyi yanlış terimlerle düşünmeye kategori hatası denir. Başka bir deyişle tartışılan bir konunun yanlış kategorize edilmesi, yanlış kavramlarla yaklaşımda bulunulmasıdır. Genelde dini konularda bu tarz bir hatayı görürüz ancak buralarda kendini çok belli ettiği için, daha az anlaşılan yerlerden örnek vermek istiyorum.
Örnek olarak gilbert Ryle'ın zihin bağlamında oxford üniversitesi ve takım ruhu düşünce deneyini ele alalım.
Üniversiteye yeni gelmiş birine oxford üniversitesini göstermeniz için talimat verildi ve o kişiyle üniversiteyi gezmeye başladınız. Sırayla etkinlik alanlarını, fakülteleri, kütüphanesini gösterdiniz. Ziyaretçi "tamam da oxford üniversitesi nerede?, öğrencilerin nerelerde ders gördüğünü, nerelerde çalıştığını, nerelerde yemek yediklerini gördüm ancak hala asıl göstermeniz gerekeni görmüş değilim"
Bu, bir çok şeyi içinde barındıran bir kavramın, tek ve görülecek bir kavram gibi algılanması ve öyle bir beklentiye girilmesinden kaynaklı oluşan kategori hatasıdır. Aynı şekilde takım ruhu örneği de uzatmadan anlatmak gerekirse tamamen bu doğrultudadır.
Beş sayısının rengi ne? sorusu da bir kategori hatasıdır.
Ayrıca genel olarak felsefi metodolojiye bakmak isterseniz (bkz: Felsefi metodoloji)
Örnek olarak gilbert Ryle'ın zihin bağlamında oxford üniversitesi ve takım ruhu düşünce deneyini ele alalım.
Üniversiteye yeni gelmiş birine oxford üniversitesini göstermeniz için talimat verildi ve o kişiyle üniversiteyi gezmeye başladınız. Sırayla etkinlik alanlarını, fakülteleri, kütüphanesini gösterdiniz. Ziyaretçi "tamam da oxford üniversitesi nerede?, öğrencilerin nerelerde ders gördüğünü, nerelerde çalıştığını, nerelerde yemek yediklerini gördüm ancak hala asıl göstermeniz gerekeni görmüş değilim"
Bu, bir çok şeyi içinde barındıran bir kavramın, tek ve görülecek bir kavram gibi algılanması ve öyle bir beklentiye girilmesinden kaynaklı oluşan kategori hatasıdır. Aynı şekilde takım ruhu örneği de uzatmadan anlatmak gerekirse tamamen bu doğrultudadır.
Beş sayısının rengi ne? sorusu da bir kategori hatasıdır.
Ayrıca genel olarak felsefi metodolojiye bakmak isterseniz (bkz: Felsefi metodoloji)
avam kesimi korkutup hizada tutmak için gerekli olan, içsel motivasyonlu olmasından dolayı iş gören kapalı sistemlerdir.
Eskiden severek oynadığım ancak sonralardan insanların belli taktiklerle beyinlerini bırakarak oynadıklarını gördüğüm ve ilgimin hızla azaldığı oyun. Ayrıca öyle internetten falan oynamaya kalkmayın, siz insana karşı oynadığınızı sanıyorsunuz ancak arka planda sizin hareketlerinizi bota yapıp, botun hareketlerini de size yapıyorlar. Aracı oluyorlar kısaca, siz şansınızın hiç olmadığı bir oyun oynamış oluyorsunuz. Sanılanın aksine öyle aşırı büyük olasılıklar da yok, evet örneğin bir atın gidebileceği pek çok yer var ama bu olasılıklar içerisinden saçma olanları çıkardığınızda, öyle çok da büyük seçenekler kalmıyor size. Tam da bu yüzden zaten hesap makinesi gibi, botlar yaparak bu oyunu domine edebiliyorlar.
Aklıma schopenhauer'ı getiren hayvan. Literatürde kirpi dilemması ya da schopenhauer'in kirpi ikilemi diye geçer. Bu anlatıma göre kirpiler soğuk havalarda ısınabilmek adına birbirlerine yaklaşmak zorunda kalırlar ancak kendi savunma mekanizmaları olan okları yüzünden fazla yaklaştıklarında canları yanar. O mükemmel noktayı, hem ısınıp hem de canlarının yanmayacağı o yeri bulmak için sürekli bir gelir bir giderler. Aynı insanlar da öyledir, yalnızlıklarını severler ama tümden bir yalnızlık onlar için bir süre sonra işkenceye dönüşür. Kirpiler gibi doğru uzaklığı bulmak isterler ancak öyle bir şey yoktur. Tüm insan ilişkileri hep bu acılı ve soğuk gelgitlerden ibarettir.
Çok hediye alan biri değilim ama bana alınanlar arasında en hoşuma gidenler güzel bir kelebek bıçak ve örgü atkı oldu.
Benim karıştığım bütün kavgalar hep birilerinin sebep olduğu ve bir anda kendimi içinde bulduğum durumlardan ibaret. Üniversiteden beri kavga gibi saçmalıklara girmiyorum ancak lise zamanında büyük bir kazık yediğim doğru. Kısa kesicem, üç arkadaş takılıyoruz, üçüncümüz yakışıklı çocuk, öyle olunca da başı hep derde giriyor çünkü diğer erkekler rakip olarak görüyorlar. yine öyle bir olayda bu sefer fazla bokunu çıkarttılar sürekli laf atmalar bir şeyler, en sonunda dayanamayıp bir tane çaktım. Ardından epey karmaşa oldu biri arkamdan gelip beni yere yatırdı üç beş yumruk yedim falan, tekrar kalktım ben salladım rastgele derken ayırdılar olay bitti gibi oldu. Arkamı bir döndüm bu ikisi izliyorlar. kravatları bile bozulmamış beyefendilerin. O zamanlar çok büyük bir kazık olarak algılayıp, kendime kızmıştım sonradan fark ettim ki, çocuk kavga etmek istese kendi başlatırdı zaten, bu kavgayı her ne kadar onun için etmiş olsam da, bu onun istediği bir şey değildi.
Uzun lafın kısası dost kazığı sanılan şeylerin çoğu esasında iyi analiz edememekten kaynaklı şeyler, insanların doğasını az çok bilirseniz ve kimseye, kendilerini tehlikeye atacakları sonuçlarla sizin aranızda bir seçim yapmaya zorlamazsanız, kazık yemiş de olmazsınız.
Uzun lafın kısası dost kazığı sanılan şeylerin çoğu esasında iyi analiz edememekten kaynaklı şeyler, insanların doğasını az çok bilirseniz ve kimseye, kendilerini tehlikeye atacakları sonuçlarla sizin aranızda bir seçim yapmaya zorlamazsanız, kazık yemiş de olmazsınız.
bıçaklı saldırılarda, sizde de bıçak var ve karşıdakini etkisiz hale getirme niyetindeyseniz birkaç hareket öğretilir ama sadece savunmaysa eğer, öyle bir Dünya yok. Her türlü o bıçağı yersiniz, çünkü bıçak savuşturup kurtulabileceğiniz bir şey değil, sürekli akış halinde sağdan itseniz, soldan sizi kesecek ya da bir yerinize girecek bir şeydir. O nedenle savunma öğretilirken, daha olay başlamadan, etrafı süzme, karakter analizi, ortamın kızışması gibi şeylerden başlanması gerekir. Karşınızda bıçaklı birisi size doğru geldiği duruma düşmeden önce, yapılması gerekenler vardır. Son olarak kollarınızı dışa doğru bakacak şekilde kalkan olarak kullanın. Ana korumanız gereken yerler boyun ve çevresi, ikincil olarak göğüs. Umarım kimse böyle bir duruma düşmez.
Bu tarz söylemleri erdem olarak alıp, her şeyde uygulamak insanı patavatsız duruma düşürür. Hayat siyah ya da beyazdan ibaret değildir, en yüce adledilen erdemsel davranış bile, öyle istisnai bir durum oluşur ki, yapmamanız gerekir. Bu nedenle hep diken üstünde olmak, her şeyi ince eleyip sık dokumak ve ne diyeceğinize her seferinde tekrar tekrar karar vermek gerekir. Öyle bir yol yordam buldum, bundan sonra robot gibi onu takip edeceğim tarzı bir ahlaki oluşum hep salaklıkları da beraberinde getirmiştir.
sabit bir gelirim yok, iki tane dijital ürün sattığım mağazam var ayda ortalama 4k dolar bırakıyor, onun dışında freelance iş gelince yapıyorum, olabildiğince zamanımı satmadan para kazanmanın yollarını arıyorum şimdiye kadar iyi gittiğim söylenebilir. İlerde başka iş modellerine geçiş için para biriktiriyorum.
bu amatörlerin yaptığı standup vardı, orada balık etli bir kadın bunun nedeninin zaten pek bir şey vaat etmediklerini bari elimizden gelen her şeyi yapıp mutlu edelim olduğunu söylüyordu.
bu gözler en son edwird 20'yi görmüştü, sonra tekrar başa sarmış olmalı.
35'lere kadar gittim galiba. 31 gördüğüme emindim de. 4 yıllık veri silinince bu hesaplar da sıfırlandı. :d
göçebe olduğumzu günler sona erdi çok şükür artık edwird 2 olarak sonsuza kadar kalabilirsin.
İnşallah diyelim nazar değmesin...🤩
sevme sırama göre yazdım.
samurai jack
regular show
adventure time
pokemon
flap jack
dexter'ın laboratuvarı
ben 10
jhonny bravo
samurai jack
regular show
adventure time
pokemon
flap jack
dexter'ın laboratuvarı
ben 10
jhonny bravo
Erkek adam çirkin olur
tahammülüm sıfır.
Milletin övmesiyle gaza gelip aldığım, kaç gündür öyle duran ve hiç açmadığım oyun. Sen rekabetçi oyunlar oynayan fpsçi adamsın, senin neyine elden ring ah gerizekalı diye kızıyorum kendime. Farklı şeyleri denemek de istiyorum ama bilmiyorum buna başlayıp, uğraşıp bitireceğimi de hiç sanmıyorum. Belki o gün gelir ve başına otururum çok da büyük konuşmayayım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?