En az üç adet duygu değişimi geçirmeden twitterda gezebilen var mı aramızda? o söylenen tarzda yerler için pek çok platform mevcut. Burayı da öyle kullanacaksam eğer, bir anlamı yok, gider zaten hali hazırda duran oralarda gezinirim. Gündem denilen şeylerin çoğu zaten medyanın kukla olmasından dolayı yapay şeyler. Aktüel olanı, gündemi takip etmek, kültürlü olmaktan ziyade, kahvehanede dünya'yı kurtaran amca olmaya eşdeğer gözümde. Fikirlerin konuşulması daha değerli ki, onu da başlıklara denk geldikçe yazmaya çabalıyorum. Her insanın bu tarz yerlerde bulunma amacı farklı olabilir çok da zorlamamak lazım insanları.
alaskan crab
1. nesil Yazar - 14. Seviye Hava Ruhbanı - Yazar -
- toplam entry 491
- takipçi 16
- puan 27744
Zamanla alışarak giymeye başladıysa yapacak bir şey yok erkeğidir. bir kankam var, birbirimize hediye falan alıyoruz, tabi bu hediye alma işi şöyle başladı, bir şey istiyordu bu, ben de alayım sana dedim aldım, sonra parasını verdi kabul etmedim. Ne olduysa ondan sonra başladı, bu gidip bana bir şey aldı, ben gidip ona bir şey aldım. Bu aldıklarımız da mesela en gıcık rengi neyse, ondan aldık. Bana eldiven aldı bu, gidip pembe almış, ben buna protein tozu aldım, gidip pasta aromalı almıştım. Böyle böyle, ne kadar pembe, farklı eşyam varsa hep bu herif yüzünden oldu. Bir süre sonra alışıyor insan pek yadırgamıyor tabi. Yeni alacağı şortumu umarım pembe alır.s.s.s
Aktüel dertlerle gram ilgilenmiyorum hatta aşırı boğuyor. Yok iş yerinde biri şöyle yapmış da böyle olmuş tarzı dertlerden ziyade, daha derinde, insana has, varoluşsal diye tabir edebileceğim tarzda serzenişler olunca çenem açılıyor, onda da dinlemekten ziyade sazı elime alıyorum yine olmuyor. Kısaca dertliyseniz, kendi başınıza çözebilecek bir yol bulun, kimseden hayır yok.
seninle daha önce karşılaşmalıydık alaskan :) kaçırdık şansımızı :) gerçi gördüklerimden farklı tepki vermezdin muhtemelen :)
belki de şu an daha iyidir, çünkü eski benle sen, beraber hayatı sonlandırmaya bile gidebilirdi, şu an biraz daha dengelerim ben gibi duruyor, tabi içimdeki karanlığı açığa çıkartmazsan sen. Ayrıca ne gördün anlamadım orayı tam
genelde genel geçer şeyler söylerler de insanlar :) bunu gördüm. pek anlayabilen yok.
çıkarabilirim belli olmaz. karamsarsam tam karamsar oluyorum çünkü. pek bir şey işlemiyor bana. hee intihara gider miydik bilemedim çünkü başkası intihar etmesin diye uğraşırdım ama etse de hak verirdim. tabi bu kızmayacağım anlamın gelmiyor.
çıkarabilirim belli olmaz. karamsarsam tam karamsar oluyorum çünkü. pek bir şey işlemiyor bana. hee intihara gider miydik bilemedim çünkü başkası intihar etmesin diye uğraşırdım ama etse de hak verirdim. tabi bu kızmayacağım anlamın gelmiyor.
ha ben de genel geçer konuşuyorum yani :) benim tek bir tahminim var, birbirimize ya çok iyi gelirdik, ya da aşırı dibe giderdik ama kesinlikle ortası olmazdı
valla bilemem bir gün konuşursak görürüz :)
olabilir valla... benim zaten ortam olmadığı için pek sıkıntı olmuyor :)
olabilir valla... benim zaten ortam olmadığı için pek sıkıntı olmuyor :)
altın orta çok kadim bir öğreti, ordan şaşmamak lazım pek
ortada yaşayabilen biri değilim pek. düşünce manasında biraz olabilir de yaşamda asla.
korkutucu bir çekicilik ahahahaa
karanlık da :)
Tembel insan, kolunu dahi kaldırmaya gerek kalmayacak şekilde işlerini düzene sokan, aylaklık yapabilmek adına, gerekirse aylarca köpek gibi çalışabilen insandır. Gerçek tembellik budur. Günümüzde hayatımızı kolaylaştıran ne kadar şey varsa hepsini tembel insanlara borçluyuz. Genelde tembellik, Oblomovlukla karıştırılıyor, ikisi aynı manaya geliyor olsaydı, ayrı bir şekilde oblomov kavramı çıkmazdı. her gün gidip bir yerden su getirmesi gereken tembel bir insan, bunu yapmanın daha kolay ve eforsuz yollarını ararken, çalışkan insan ise, gider gider gelir, bir gün bile gocunmaz. Sorumluluk alan bir tembel olun, gerisini halledersiniz.
Russell'ın aylaklığa övgü kitabında da dediği gibi, çalışmak çok abartılmış bir erdemdir, çalışmanın bizzat kendisi, iyi olarak nitelendirilemez, hedeflediği şeyle anlam bulur ki bu da değişkenlik gösterir.
Russell'ın aylaklığa övgü kitabında da dediği gibi, çalışmak çok abartılmış bir erdemdir, çalışmanın bizzat kendisi, iyi olarak nitelendirilemez, hedeflediği şeyle anlam bulur ki bu da değişkenlik gösterir.
Kimselere anlatamıyorsun tembelliğin erdemini.
yazar çizerdeki yazar kısmı hepimizin bildiği anlamda ancak çizer kısmı, üstünüzü çizer şeklindedir. O yüzden dikkatli olmak lazım her an çizebilir.
insan refleksiftir yani kendi üzerine düşünme eğilimindedir. Yolda giderken düşen birine denk geldiyseniz eğer, ilk yaptığı şey, etrafına bakmak olur, başka gözler tarafından yargılanıp, yargılanmadığını anlamak için. Sonrasında kendi üstüne başına bakar, aldığı zararı kontrol eder. Hatta bazıları, başkalarının baktığını görünce onu bile kontrol etmeden, koşar adımla uzaklaşır. Bu yaşanılanların hepsinin temelinde, başka zihinler tarafından yargılanma korkusu vardır. Burada dikkat edilmesi gereken şey, aslında her zihin çoğunlukla kendine dönüktür, bu sebeple, sandığınız kadar kimse sizi düşünmüyor.
Rezil olduğunuz bir an yaşandı diyelim, elbette dikkat bir süreliğine size döner, sonrasında biraz muhabbeti de döner ancak sizin sandığınız gibi, uzun uzun kimse sizi düşünüp de, iyice aklına kazımaz. Unutulur gider. Ara ara akla gelip size dile getirilse de, hiçbir zaman sandığınız gibi insanların zihnine yer falan etmezsiniz. İsteseniz de yapamazsınız, dediğim gibi insanların düşünceleri genelde kendilerine dönüktür, anda değil ya gelecekte ya da geçmiştedir, büyük çoğunlukla da geçmişte yaşarız.
Yapılacak bir şey üzerine fazla düşünemek, o şeyi gözünüzde büyüttüğü gibi, bir süre sonra asla gerçek olmayan farklı senaryoları da önünüze getirmeye başlar zihin. O nedenle, uzun süre insan içine çıkmayan birisi, şimdi şunu diyip parayı ödeyeceğim diye aklından geçirdikçe, o yapacağı iş büyür de büyür gözünde. Sakınan göze çöp batar misali, onu bile diyemez, kekeler bin türlü şeyle karşılaşabilir. 40 bacak hikayesi vardır, birgün kırkbacak giderken, onu bir uğur böceği görür. Der ki ,ne kadar da nizami yürüyorsun! o kadar bacağı senkronize şekilde atarak, hiç birbirine karıştırmadan nasıl yapıyorsun bu işi? diye sorar. Kırkbacak teşekkür edip yoluna devam eder ancak cidden bunu nasıl yaptığı üzerine düşünmeye başlayınca, yürümeyi bir anda unutur ve bacakları birbirine dolanır.
Buna benzer bir hikaye donkişotta da geçer. bir mağaraya bombayı yerleştirdikten sonra koşarak uzaklaşması gereken bir karakter, koşarken kendi kendine "ne kadar da güzel koşuyorum böyle hızlıca" diye düşünür, ardından koşmaya odaklandığı için yere kapaklanır ve ölür.
Kısaca demem o ki, eğer böyle bir probleminiz varsa, küçük küçük kendinizi zorlayarak kısa zamanda toparlarsınız. Temel prensip kafada kurup çok düşünmemek. Dünya sizin etrafınızda dönmüyor, bu nedenle de binbir derdi olan insanlar size bakıp da uzun uzun analiz yapabileceği bir evrende yaşamıyoruz. Herkesin derdi var zaten, tek yapmanız gereken araya karışmak.
Rezil olduğunuz bir an yaşandı diyelim, elbette dikkat bir süreliğine size döner, sonrasında biraz muhabbeti de döner ancak sizin sandığınız gibi, uzun uzun kimse sizi düşünüp de, iyice aklına kazımaz. Unutulur gider. Ara ara akla gelip size dile getirilse de, hiçbir zaman sandığınız gibi insanların zihnine yer falan etmezsiniz. İsteseniz de yapamazsınız, dediğim gibi insanların düşünceleri genelde kendilerine dönüktür, anda değil ya gelecekte ya da geçmiştedir, büyük çoğunlukla da geçmişte yaşarız.
Yapılacak bir şey üzerine fazla düşünemek, o şeyi gözünüzde büyüttüğü gibi, bir süre sonra asla gerçek olmayan farklı senaryoları da önünüze getirmeye başlar zihin. O nedenle, uzun süre insan içine çıkmayan birisi, şimdi şunu diyip parayı ödeyeceğim diye aklından geçirdikçe, o yapacağı iş büyür de büyür gözünde. Sakınan göze çöp batar misali, onu bile diyemez, kekeler bin türlü şeyle karşılaşabilir. 40 bacak hikayesi vardır, birgün kırkbacak giderken, onu bir uğur böceği görür. Der ki ,ne kadar da nizami yürüyorsun! o kadar bacağı senkronize şekilde atarak, hiç birbirine karıştırmadan nasıl yapıyorsun bu işi? diye sorar. Kırkbacak teşekkür edip yoluna devam eder ancak cidden bunu nasıl yaptığı üzerine düşünmeye başlayınca, yürümeyi bir anda unutur ve bacakları birbirine dolanır.
Buna benzer bir hikaye donkişotta da geçer. bir mağaraya bombayı yerleştirdikten sonra koşarak uzaklaşması gereken bir karakter, koşarken kendi kendine "ne kadar da güzel koşuyorum böyle hızlıca" diye düşünür, ardından koşmaya odaklandığı için yere kapaklanır ve ölür.
Kısaca demem o ki, eğer böyle bir probleminiz varsa, küçük küçük kendinizi zorlayarak kısa zamanda toparlarsınız. Temel prensip kafada kurup çok düşünmemek. Dünya sizin etrafınızda dönmüyor, bu nedenle de binbir derdi olan insanlar size bakıp da uzun uzun analiz yapabileceği bir evrende yaşamıyoruz. Herkesin derdi var zaten, tek yapmanız gereken araya karışmak.
bunu yapmayan tek benim herhalde. düştüysem üzerimi temizler sonra yoluma giderim :) etraf baktı mı bakmadı mı umrumda olmuyor pek.
Yani buradaki saptamalar ortalama bir insan için geçerli. Kendi içinde bazı şeylere ikna olmuş insanlar, çok farklı davranış paternleri gösterebilir, nadirdir ama oluyor elbette. Siz de çoğu insanın saçma sapan fikirleri olduğunu ve büyük bir çoğunluğun değersiz şeyler düşündüklerini içselleştirmiş olacaksınız ki, pek umrunuzda olmuyor.
doğru tespit :)
Özgürlük, girift bir kavramdır, bu nedenle her insan, özgürlük denildiğinde farklı bir şey anlayabilir. Genelde çok güzel, istenilen bir şey olarak görülse de, özgürlük beraberinde sorumlulukla gelir. Bu sorumluluk duygusu da, özgürlüğü kısıtlayan bir yapıdadır, ancak gereklidir. Kant'ın ergin olma hali dediği duruma geçen birey ancak kendisini özgür olarak adletmeye başlayabilir. Bu erginlik hali, edimlerinizi hangi fikirlerden yola çıkarak gerçekleştirdiğinizin sorgulamasını yapmış, bu nedenle de, bu yolda başınıza gelebilecek kötü şeylerden etkilenmiyor oluşunuzu simgeler.
Varoluşçu felsefeye göre ve özellikle Sartre'a göre insan özgür olmak zorundadır, çünkü hiçbir şekilde onu yönlendiren yüce bir güç yoktur, o yaptığı her şeyin sorumluluğunu almak ve kendini gerçekleştirmekle yükümlüdür, dünya'ya atılmış bir haldedir, başka çaresi yoktur, yaptığı her eylemde, sorumluluk alıp, özgürlüğünü gerçekleştirmelidir. Başkalarının dediklerini yapıp, sorumluluğu onlara yükleyenler de aslında bir seçim yapmışlardır der Sartre. Seçimden hiçbir kaçış yok, her zaman bir yol vardır der.
Varoluşçu felsefeye göre ve özellikle Sartre'a göre insan özgür olmak zorundadır, çünkü hiçbir şekilde onu yönlendiren yüce bir güç yoktur, o yaptığı her şeyin sorumluluğunu almak ve kendini gerçekleştirmekle yükümlüdür, dünya'ya atılmış bir haldedir, başka çaresi yoktur, yaptığı her eylemde, sorumluluk alıp, özgürlüğünü gerçekleştirmelidir. Başkalarının dediklerini yapıp, sorumluluğu onlara yükleyenler de aslında bir seçim yapmışlardır der Sartre. Seçimden hiçbir kaçış yok, her zaman bir yol vardır der.
bıçaklı saldırılarda, sizde de bıçak var ve karşıdakini etkisiz hale getirme niyetindeyseniz birkaç hareket öğretilir ama sadece savunmaysa eğer, öyle bir Dünya yok. Her türlü o bıçağı yersiniz, çünkü bıçak savuşturup kurtulabileceğiniz bir şey değil, sürekli akış halinde sağdan itseniz, soldan sizi kesecek ya da bir yerinize girecek bir şeydir. O nedenle savunma öğretilirken, daha olay başlamadan, etrafı süzme, karakter analizi, ortamın kızışması gibi şeylerden başlanması gerekir. Karşınızda bıçaklı birisi size doğru geldiği duruma düşmeden önce, yapılması gerekenler vardır. Son olarak kollarınızı dışa doğru bakacak şekilde kalkan olarak kullanın. Ana korumanız gereken yerler boyun ve çevresi, ikincil olarak göğüs. Umarım kimse böyle bir duruma düşmez.
Herhangi bir konuda herhangi bir şeyi bilmeyen insana cahil denmez. Öyle bir kullanım, hepimiz her şeyi bilemeyeceğimizden dolayı, tanım gereği herkesin cahil olmasını ön görür ki bu da bir kesime değil de, herkese denildiği için bir anlam ifade etmezdi. Bazı insanlar, her konuda değil de, bazı bariz konularda bir şeyi bilmemek bile, direkt cahil olarak yaftalamaya yettiğini düşünebilir. Örneğin klasik yazarlardan dostoyevskiyi hiç duymamış birisine cahil denilebilir. Bazı konularda bilgiler o kadar göz önündedir ki, o kişinin o bilgiye erişmemesinin tek bir nedeni olabilir, o da hiç o alanda uğraşmamış olmasıdır. Bu kişiye bana kalırsa yine cahil diyemeyiz, en fazla o alanı bilmiyor denilebilir.
O halde cahil diye kime diyebiliriz? Temel mantıki çıkarımlardan yoksun olan, kendi söylemlerinin mantıksal açıdan gideceği noktayı anlayamayan, bu açıkça ifade edilse dahi inkar eden, karşı tarafın söylemlerine karşı çıkarken bir argüman ortaya koyamayan, bunun eksikliğini hiçbir şekilde hissetmeyen ve kendinden çokça emin birisi tam olarak cahildir hatta kara cahildir. Cahillik bilgi durumundan ziyade, bir davranış durumudur. Cahil kimse açıkça belli eder kendini ve bana kalırsa zararsızdırlar.
Esas zarar veren kesim, okumuş ve tartışma kültürüne hiçbir şekilde uymayan, hakikati aramak yerine tek derdi tamamen haklı çıkmak olan, retorikten tutun her türlü safsatayı bilen ve kendine yaracak şekilde kullanan kimsedir. İşte bu kişiler ömür törpüsüdür gördüğünüz yerde kaçın.
O halde cahil diye kime diyebiliriz? Temel mantıki çıkarımlardan yoksun olan, kendi söylemlerinin mantıksal açıdan gideceği noktayı anlayamayan, bu açıkça ifade edilse dahi inkar eden, karşı tarafın söylemlerine karşı çıkarken bir argüman ortaya koyamayan, bunun eksikliğini hiçbir şekilde hissetmeyen ve kendinden çokça emin birisi tam olarak cahildir hatta kara cahildir. Cahillik bilgi durumundan ziyade, bir davranış durumudur. Cahil kimse açıkça belli eder kendini ve bana kalırsa zararsızdırlar.
Esas zarar veren kesim, okumuş ve tartışma kültürüne hiçbir şekilde uymayan, hakikati aramak yerine tek derdi tamamen haklı çıkmak olan, retorikten tutun her türlü safsatayı bilen ve kendine yaracak şekilde kullanan kimsedir. İşte bu kişiler ömür törpüsüdür gördüğünüz yerde kaçın.
mizahın temeli punchline'dır. Buna vurucu yer diyelim. Vurucu yerin, adı gibi vurucu olabilmesi için, eğer anlatımla yapılıyorsa, uzatılabildiği kadar uzatılır. Çok fazlası tat kaçırır, esas ustalık bu aralığı bulabilmek. Sonrasında ise, bir beklenti oluşturulur ancak bu beklenti yerine, vurucu olan ve bir anda farklı bir şey çağrıştıran olay, kavram artık bağlanan şey her ne ise o öne sürülür. Bu aradaki uyumsuzluk ve aniden sonucun bağlanması, kişide fitili ateşler ve güler. Schopenhauer ise buna iki uyumsuz ucun, bir anda bağlanmasından oluşan anlama safhası der. Mizahın temelinin bu olduğunu düşünür.
İki matematikçi aralarında matematiğin önemi hakkında konuşuyorlarmış. Birisi demiş ki;
"efendim matematik o kadar önemlidir ki, bu ilimi bilmeyen herkesten vergi alınması gerekir!"
İkinci matematikçi hafif güler bir yüzle
"yahu onu zaten yapıyorlar, sayısal loto bunun için değil mi?"
İki matematikçi aralarında matematiğin önemi hakkında konuşuyorlarmış. Birisi demiş ki;
"efendim matematik o kadar önemlidir ki, bu ilimi bilmeyen herkesten vergi alınması gerekir!"
İkinci matematikçi hafif güler bir yüzle
"yahu onu zaten yapıyorlar, sayısal loto bunun için değil mi?"
sözlüğü kurcalamayı bırakması açısından iyi bile sayılabilecek eylem. Ayrıca kötüyü çağırmak gibi olmasın ama, çok yükselenin düşüşü de fena olur, asıl düşüşten sonraki sözlüğün durumunu merak ediyorum. Malum yıllardır küçük sözlüklerde yazıyorum, yeri geldi ben sildim sözlüğü, yeri geldi aşk kavgalarında nice sözlüklerin yok oluşuna şahit oldum. Bakalım buranın akıbeti ne olacak.
Aşk kavgaları yapmayacak kadar olgun olduğumuzu düşünüyorum alaskan crab:)
bu kadar mükemmel olmayı nasıl başarıyorsun? senin olduğun ortamda, ekmek yemek isteyen diğer hemcinslerine karşı bir tavsiyen var mı?
Kadınları komple anlamak zorunda değilsiniz, hayatınızda olan birkaçını anlamanız yeter artar bile.
Kendisi bilerek, anlaşılmaz olmaya çalışır, kapalı yazar. Neden böyle davrandığı sorulduğunda ise, açıkça yazarsam herkes hemen anladığını zanneder ve çoğunlukla yanlış anlamalardan ibaret olacaktır bunlar. Oysa kapalı yazarsam, gerçekten kendini verenler anlayacak ve hiçbir dediğimi kaçırmayacaklardır diye cevap verir. Antik yunan filozofları arasında değişim sorununu ortaya en belirgin şekilde koyan filozoftur. Öyle bir sorundur ki bu, hala tartışılır.
Lütfen diyojeni de yaz. Benim favorim o.
Diyojen, ayn rand ve Jack london arasında bağlantı kurabilmeme kaç puan? Fksjjf
Diyojen, ayn rand ve Jack london arasında bağlantı kurabilmeme kaç puan? Fksjjf
tabi yazarım, bir insanın aykırı felsefesiyle, yaşamı tamamen örtüştüğünde nasıl bir tablo ortaya çıkıyor, çok güzel gösteriyor diyojen.
ahahaa :) ortak yönler çıkartılabilir
ahahaa :) ortak yönler çıkartılabilir
Ajdar anık değil mi bu!?
Aynen ajdar reis
Bu sözlükte herkes ajdar hayranı sanırım. Başlığına baktım şok oldum :d
Gta 6 sızıntısı gibi olmuş bu ıdjdkjd
asıl sızıntıyı şimdi atıyorum ahahaa
Bunların bir de özelden mesaj atanları var, seni takip ettim demin tarzı bir şey yazarlar, sıra sende anlamına gelen. Takip böyle bir şey değil kardo, isteyen eder, sen böyle dilenerek yaptığın takipçilerin hiçbir anlamı yok. Profiline giren kişi 50 takipçini görünce belki bir şey sanabilir ama onu bir şey sananda aşağı yukarı senle aynı zihniyette olduğu için, bu bizim istemediğimiz bir şey. Kısaca etmiyorum takip kusura bakma.
bazıları da nickaltı ister kendi yazdığı için ya da kendini değerli hissetmek için.
Siz neler yaşıyorsunuz böyle ya
Hiç bana böyle talepler gelmedi
succulent ikimizi mi kastettin siz derken ona göre cevap vereyim.
İkinizi de kastettim arkadaşım
@siyah anka kesinlikle, ben mesela hoşgeldin nickaltısı kadar sevmediğim bir şey yok ama mecburen yapılıyor, nickaltı gerçekten de o kişiyle ilgili bir izlenimin olduğunda girilmesi gereken bir şey olarak görüyorum, yoksa daha seni tanımadan girilen, hoş biri, iyiye benziyor tarzı yorumların hiçbir anlamı yok bence.
@succulent bilmiyorum çekiyoruz galiba biz :)
@succulent bilmiyorum çekiyoruz galiba biz :)
ben zamanında çok konuştum insanlarla ve bazıları takibe takip için de olsa nickaltı için de olsa stekte bulundu maalesef. sırf bu yüzden bile arkadaşlıklarım bitti diyebilirim. bir de ısrar edenleri de var maalesef. hepsini geri savuşturdum tabi ayrı ayrı. ekşide nasıl takıldın bilmiyorum ama maalesef mal çok ve özellikle pandemiyle daha çok arttı.
@alaskan crab o konuda sana katılıyorum. Nick altı o amaçla girilir bu karşılama komitesine bir son vermemiz lazım sanırım.
@siyah Anka ekşide hiç böyle bir taleple karşılaşmadım gerçekten. Çok da güzel arkadaşlarım oldu. Hala da devam ediyor.
alaskan kesinlikle öyle. açıkçası benim nickaltımda sırf girmiş olmak için girilmesi beni mutlu eden bir şey değil. hani entrylerime bakarak bir izlenim oluşturursun öyle girersin bu kadar. daha beterini söyleyeyim. nickaltıma girilen entrylerin hepsini beğenirim ama beni gerçekten tanıyarak yazanları favlarım. buna bile laf denmişti neden favlamadın diye.
succulent olabilir belki sana iyileri denk gelmiştir. benimki de tek tük zaten.
Bir gün samimiyetimiz artarsa orda yaşadığım bir olayı anlatayım ağzın açık kalır
hiçbir şey ağzımı açık bırakmaz merak etme :) bende çok kötü şeyler yaşadım. neyseki yazar hesabımı yok ettim. çaylak olarak devam ediyorum onu da kapatıcam sanırım.
Benim hiçbir hesabım yok artık orda
Benim ağzımı açık bırakabilir, çünkü erkek ve kadın bambaşka sosyal medya deneyimi yaşıyor, cidden tuhaf.
Sana bir gün anlatayım alaskan crab
succulent kurtulmana sevindim.
senin var mı alaskan yaşadığın ilginç bir şey. sanırım çok şey yaşadığımdan hiçbiri şaşırtmaz beni.
senin var mı alaskan yaşadığın ilginç bir şey. sanırım çok şey yaşadığımdan hiçbiri şaşırtmaz beni.
@siyah anka, kadın sanıldığım olaylar oldu sdsjdsad küfür etmeden imla kurallarına biraz uyarak yazınca olabiliyor bir şeyler ama öyle ilginç bir olay pek yaşamadım
@succulent dinlemek isterim valla
@succulent dinlemek isterim valla
Uygun bir zaman mesaj kutuna yollayacağım
alaskan sen hiçbir şey yaşamamışsın ki hahahha :) evet maalesef düzgün konuşan insanları kadın sanıyorlar. sanırsın erkekler konuşamaz. hayvanlığı erkek sanan çok.
@succulent tamamdır :)
@siyah anka yaşamadık valla, zamanında eski sevgilinin insta kutusuna bakmak gibi bir hata yaptım onun izniyle tabi, o günden beri psikolojim bozuk baya
@siyah anka yaşamadık valla, zamanında eski sevgilinin insta kutusuna bakmak gibi bir hata yaptım onun izniyle tabi, o günden beri psikolojim bozuk baya
alaskan açıkçası yorum yapamam o kısma ama azıcık kadın olduğunu belli etsen sivriler üşüşüyor başına maalesef. çok gördüm ekşide bunu. belli etmeye de gerek yok bak ima edenin başına yağıyorlar. sırf bu yüzden test bile yapmıştım zamanında.
Ayı
Ayıboğan bey siz misiniz?
Bunu daha önce biliyor olsaydım iyi olurdu. O entrynin sonuna yine bir karikatürden yazı eklemezdim. Neyse artık :))
@yazar cizer efendim ayı boğmam, onların öpülmesi taraftarıyım ben. İyi davranalım ayılara
@marla ahahahaaa daha bilmediğin neler var nelerr
@marla ahahahaaa daha bilmediğin neler var nelerr
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?