asteria

günaydın sözlük, günaydın sevgili yazarlar.
verimli, huzurlu, güneşli ve en çok istediğiniz şeyin gerçekleştiği bir gün geçirmeniz dileğimle.

Sözlükte rastgele bölümünde dolaşırken İlk defa öğrendiğim ilginç bir bilgi karşıma çıktı.
O tanıma denk gelmemiş olabilirsiniz bu yüzden sizlerle paylaşmak istedim. şimdiye kadar öğrendiğim en ilginç bilgilerden biri oldu ve çevremde mutlaka bundan bahsedeceğim.

(bkz: daisugi tekniği)
Ağaç Kesmeden Odun Üretmek
(yazar: mefauf)

sanıldığı gibi kolay değildir.
Sınırsız ve renkli bir hayal gücü gerektirir. Bilgi birikimi ve bunları aktarabilme yeteneği gerektirir.
İnsanlara farklı bir dünyaya götürebilme ve düşüncelerine yön verme hatta dolaylı yollardan okuyucunun karakterini hissettirmeden şekillendirebilme yeteneği gerektirir.
Bir virtüöz gibi kelimelerle dans etmeyi ve sadece kelimeler sayesinde okuyucunun kalbine dokunabilme yeteneği gerektirir.
Aynı bir Miguel de Cervantes, tolstoy, Hemingway, mark twain, emile zola, albert camus, Gabriel Garcia Marquez ve daha binlerce örnekler gibi.
Yazarlık zordur.
Hiçbir çaba sarf etmeden kolayca elimize alıp okuduğumuz kitabın aslında yazarın bazen yıllarını almış bir emek sonucudur ve okurken bunun farkında değiliz. Sadece bize aktardığı duyguları hissederiz ve uzun vadede etkisi altında kalırız. Bazen bu uzun vade bütün hayatımızı kapsayabilir.

Sözlük yazarlığı ise farklı bir şey. Dış dünya ile bağlantısı sınırlıdır, ahlaki değerlerin ön planda olmasını gerektirir fakat ustalık gerektirmez. Okuma yazma bilen herkes yazar olabilir ve sunulan bu özgürlükle kendisini ifade ederek günlük hayatının stresini azaltır.

Karşımdaki kişinin bana ikide bir dokunarak konuşmasıdır.
Daha yeni yaşadım bunu. İnanılmaz sinir bozucu bir durum.
Ben bir adım geri çekildikçe kadın ısrarla bir adım yaklaşıyor ve koluma omzuma dokunarak konuşmasına devam ediyor. Tahammül sınırımı en çok zorlayan şeylerden biridir.
biraz mesafe lütfen.

ilk başlığımı açmış bulundum, çokça keşfette dolaştım, bol bol oy dağıttım ve biraz da yazdım.

Başka sözlüklerden tanıdığımı düşündüğüm yazar. Tanımlarını inceledikten sonra yanıldığımı anladım fakat usta bir piyanisti keşfettiğime sevindim. Piyanodaki performansı tartışılmaz ustalıkta, çok başarılı ve dinlemesi keyifli.

hayret ettim, ne kadar çok oğlak burcu varmış sözlükte.
bir üniversitede burçlarla ilgili araştırma yapılmış.
profesör öğrencilere kendi özelliklerini içeren birer kağıt dağıtmış ve doğruluk payını yazmalarını istemiş. herkes kendi burcunu okumuş ve en alta yüzde 80 yüzde 90 gibi rakamlar yazılmış.
en sonunda profesör, bütün kağıtların aynı olduğunu söylemiş.
yine de oğlak burcun özelliklerini merak etmemi sağlayan bir başlık oldu bu.

Sözlüğü dolaşırken şu başlık karşıma çıktı: psikopati testi
ilgili siteyi inceleyince ne kadar muhteşem bir yer olduğunu gördüm. Okunacak çok şey var ve aynı zamanda eğlenceli.
https://www.idrlabs.com/personality-types.php

"Tanrı, size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır."
Lao tzu
En sevdiğim sözlerinden biridir. Özellikle bu düşüncesinden yola çıkarak hayatımıza dokunan, iz bırakan ve olumlu yönde ilerlememizi sağlayan kişilere çok geç olmadan "iyi ki varsın" diyebilmeliyiz. Bizim için değerli olduklarını bilmelerine izin vermeliyiz.
Birçok insan bu sözleri klişe ve sıradan buluyor. samimiyetsiz, yersiz ya da çıkar üzerine söyleniyorsa öyledir. Bu nedenle içten gelmediği sürece anlamını yitiriyor.
"iyi ki varsın", "seni seviyorum" demekle eşdeğer sayılır. Çocuklarınıza, anne babanıza, dostlarınıza sarılarak "iyi ki varsın" dediğiniz zaman aslında "seni seviyorum" demenin bir başka yoludur bence.

Bizim ekmeklerdeki gibi peynir altı suyu tozu, tuz, üzüm sirkesi, gıda enzimleri gibi katkı maddeler kesinlikle kullanılmayan ve "borodinsky" olarak bilinen sadece çavdar ve buğday unu içeren ekmektir. Hafif ekşimsi tadı vardır ve gerçek anlamda bağımlılık yapar.
Aynı tatta ekmek Türkiye'de bulunmaz bu nedenle gidenlere "ne getirelim" sorusuna "ekmek" cevabını vermeme sebep olur.

İzlediğim en rahatsız edici psikolojik gerilim filmlerden biri.
Kapımıza gelen tanımadığınız kuryenin bile bunları yapabilecek potansiyeli taşıma ihtimali kan dondurucu.
1997 ve 2007 yıllarına ait iki farklı versiyonu vardır ve ikisini de michael haneke yönetmiştir. Tekrar izlenilmeyecek kadar sarsıcı fakat bir o kadar da kaliteli yapım.

Başlığın özelliğine göre altına tek kelime bırakmaktır benim için.
Örneğin, "fahriye evcen" başlığına "komşumdur" diye bir "tanım" girmek gibi.
en azından bir cümleyle ifade edilebilir. Misal, "burak özçivit ile evli olan ve bütün gün bahçede iki oğluyla birlikte oyun oynayan türk oyuncu" gibi bir cümle yazılabilir.
Aslında bazen bir kelime bir sayfalık uzun yazıya bedeldir ama bu daha çok forum tarzı başlıklara yakışır. Bazen tek kelimelik inanılmaz zeki cevaplar okuruz ve bundan keyif alırız.
Fakat dediğim gibi, tanımlarımızın içeriği başlığın kategorisine bağlıdır.
Buna istinaden örnek, "vincent van gogh" başlığına sadece "kulağını kesmiştir" eklemek benim için tanım değil, sadece tanım giriyor gibi yapmaktır.
Üstte belirtilen kopyalama durumlara hiç girmeyeceğim. Onların dünyası bambaşka.

Yıllarca almanyada yaşamış, orada emekli olmuş ve nihayet ülkemize kesin geri dönüş yapmış biriyle konuştum.
Birçok soru sordum, sabırla ve ayrıntılı cevapladı hepsini.
Gerçekten ayrımcılık var mı diye merak ettim. Almanyaya yerleşen türklere karşı tavırlarını merak ettim.
Yıllarca orada kalıp hala şarvarla dolaşan ve tek kelime almanca öğrenmeyen birilerine karşı belki vardır ama bir karşılaşmadık dedi. Şartlar, kurallar herkese karşı aynı ve ayrımcılık yapılmaz. O ayrımcılığı daha çok kendi insanımız yapıyor dedi.
Bulunduğumuz yere ayak uydurmak herşeyi kolaylaştırır ve aradaki bariyerleri yok eder, ayrımcılı yaklaşırsak biz de o şekilde cevap alırız dedi.
Güzel bie sohbetti. Konuşmamız esnasında onu 45-50 yaşlarında düşünmüştüm. Üstelik kadını görseniz gerçek bir alman sanırdınız. 70 yaşında olduğuna hala inanamıyorum.

türk yapımı mayına karşı korumalı zırhlı askeri araç:

Bir insanın elinden her şey alınabilir.
servetini, ailesini, sağlığını, özgürlüğünü bile alabilirsiniz. Fakat onun hayal gücüne kimse erişemez, o daima hafızasının en kıymetli hazinesi olarak kalır. Kapalı kaldığı daracık bir hücreyi muhteşem bir saraya dönüştürebilir, imkansız denilen her şeyi yapabilir.
Tarih boyunca icatların birçoğu mucitlerinin hayal gücü sayesinde gerçekleşmiştir.
O her şeyin başlangıç ve çıkış noktasıdır. Çocukluğumuzda devreye girer ve şu anda bulunduğumuz yere kadar getirir. Örneğin, ilk o yıllarda mesleğimizi hayal ederek başlarız ve hayal gücümüz sayesinde kendi yolumuzu belirleriz.
Bazen olumsuz şartlar nedeniyle hayal etmeyi bırakır insan. Aslında her şey değişken olduğundan sadece bir süre için hayal gücü zayıflamıştır o kadar fakat onu kurtarabilecek tek şey yine hayallerinin peşinden gitmesidir.
Her şey hayallerimiz sayesinde mümkün kılınabilir. Bu sözlük bile kurucusunun hayalleri sayesinde var olmuştur ve yine onun hayal gücüne bağlı olarak var olmaya devam edebilir.

Üstte yazıldığı gibi, kendisine göre mi iyi yoksa çevresine göre mi iyi insan?
Kime sorsak herkes kendisini iyi bir insan olarak tanımlar fakat bu her zaman çevresinin görüşünü kapsamıyor.
Bir seri katil bile tüm kalbiyle gerçekliğine inanarak "ben iyi biriyim, şartlar beni böyle yaptı" diye savunmasını yapabilir mahkemede ve jüriyi etkileyebilir. Bu onu iyi yapar mı?
Benim düşüncem şudur ki, insanları iyi yapan şefkat ve merhamet duygusudur.
Bu duygulara sahip birinin kötü olma ihtimali çok düşük, imkansız diyemiyorum çünkü hayat değişmez bir kural olarak istisnalarla dolu ama bu özelliklere sahip bir insan en azından benim için özünde iyi biridir.