bythemali

28.oscar ödüllerinde the rose tatoo filmi ile en iyi kadın oyuncu oscarını kazanmış italyan sinema sanatçısının. bu ödülü kazanan ilk italyan kişiside kendisidir.

hayat hikayesinden bahsedecek olursak:

7 mart 1908'de iskenderiye'de doğan, 26 eylül 1973'te ise roma'da ölen efsanevi bir aktristir. mısırlı kökenli bir baba ve italyan bir annenin evlilik dışı ve istenmeyen çocuğu olarak doğdu.italya'da annanesinin yanında fakirlik içinde büyüdü bir süre manastır eğitiminin ardından konservatuvar'da tiyatro eğitimi aldı ilk başlarda gece klüplerinde şarkı söyleyerek ve amatör tiyatrolarda küçük roller alarak ismini duyurmaya başladı. 1927 yılında ufak bir rolle beyazperdeye adımını attı. 1941'de teresa venerdi isimli filmin ikinci kadın rolününde devleşerek dikkatleri üstüne çekti. 1945'te rosselini'nin roma, cittâ aperta filminde başrol oynaması ile uluslararası bir ün kazandı. 1954 yılında hollywood'a giderek bir kaç filmde oynamaya başladı. 1955 yılında ise the rose tattoo filmi ile en iyi kadın oyuncu oscarını kazanmıştır. daha sonra bir kaç filmde daha yer aldıktan sonra en son fellini'nin yönettiği roma filminde kendini canlandırdığı küçük bir rolde göründü. klasik güzellik algılarıni yerle bir eden anna magnani normalde çok güzel bir kadın olmasına rağmen genellikle kendisini çirkin hisseden ya da ikinci kadın rollerine yer almıştır.

1979 yılına ait leziz bir filmdir efendim bu. terrence malick'in hem senaryosunu yazdığı hemde yönettiği romantik drama filmidir. başrollerinde richard gere, brooke adams, sam shepard ve linda manz yer almaktadır. müzikleri ise ennio morricone tarafından yapılmış ve enfestir. film bir çok ödüle layık görülmüştür oscar ödülerinde en iyi görüntü yönetmeni. bafta ödüllerinde en iyi müzik. cannes film festivalinde en iyi yönetmen ödülünün sahibi leziz bir filmdir kısacası. sinematografi ve görüntü olarak ise aşmış bir filmdir. türkçeye ne alaka ise o güzel günler ismi ile çevrilmiştir

konusuna gelecek olursak :

1916 yılında geçen filmde genç aşıklar bill ve abby'nin hikayesi anlatılmaktadır. bill (richard gare)ve abby(brooke adams) daha iyi şartlarda çalışmak için güney'e giden ikiliye kardeş olarak saydıkları linda'da(linda manz) katılır. büyük bir çiftlikte kardeş olduklarını söyleyerek mevsimlik işçi olarak iş bulurlar. amansız bir hastalık sahibi çiftlik sahibi sam'in(sam shepard) abby'e karşı ilgisi olmaya başlayınca bill zengin olmanın yolunu bulduğunu düşünerek abby'yi sam'in kollarına iter ve abby ve sam evlenirler fakat gün geçtikçe bu evlilikten rahatsız olmaya başlayan bill kıskançlık yüzünden olmadık işlere başvuracak abby ise eşi ve sam'in arasında kalarak son kararı kendisi verecektir.

80'ler ve 90'lar çocuklarının şıp diye hatırlayacağı bir acaip çizgi filmdir bu evet bizim o neslin kafası kırıksa birazda sebebi bu çizgi filmdir. 1985 yılında yayınlanmaya başlayan ve 1987 yılında biten 2 sezonluk korku macera tğrğnde çizgi dizidir. clementine adındaki küçük kızın yaşadığı yere bir sirk gelir. fakat sirk kötü ruhlu bir canlı tarafından yönetilmektedir. şeytan benzeri malmoth'un kontrolü altında olan molache, kıza tuzak kurarak bindiği uçağı düşürür ve artık yürüyemez hale gelir. gündüzleri felçli olarak yaşayacak fakat geceleri ise kendisine söz veren bir peri tarafından zaman yolculuğuna çıkar ve macerası böylelikle başlar. Ulan bizlere neler izletmişler diyeceğim bizim yaş skalasında olan insanların normal olması mümkün mü ?

zeki ökten'in yönettiği 1973 yılına ait başrollerinde kadir inanır ve müjde ar'ın oynadığı romantik-dram-komedi filmidir.


konusuna gelecek olursak:
bir tarafta amansız hastalığından dolayı hayattan kopmuş zengin genç ve güzel bir kadın ayşin, diğer tarafta ise hayatı dalgaya alan genç, yakışıklı ve çulsuz bir reklam şirketinde çalışan fotoğrafçı sinan ve onun sokaktan eve aldığı kediler....

çalıştığı şirketin reklam yüzü olarak birisini istemesi üzerine çektiği çeşitli fotoğrafları inceleyen sinan'ın ayşini görünce ona fotomodellik yapmasını teklif eder bu isteği kabul etmeyen ayşin'in peşinden koşan sinan bir süre zorlanır hayattan kopmuş genç kızı ikna edemez. ama bu reddediliş ikili arasında doğacak aşkın habercisidir.

klasik yeşilçam konusu gibi dursa bile film bülent ortaçgil müzikleri ile çok naif bir havaya bürünmüştür.

yine bilindiği gibi zengin kız-fakir oğlan arasında olan farklar ,sevecen ve kızına destek baba ve kuralcı anne, sonu ölüme giden fakat kurtulup mutlu son ile biten bir film gibi klişeleri vardır ama bu klişeler o kadar güzel aktarılmıştır ki....

muadelet tibet, sıtkı akçatepe, seden kızıltunç, mehtap ar , diler saraç gibi oyuncular ise filmin tatlılığına ayrı bir tat katmıştır.

geraldine sue page 22 kasım 1924 – 13 haziran 1987 tarihleri arasında yaşamış 58. oscar ödül töreninde the trip to bountiful filmi ile en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanmış, bunun yanı sıra televizyondaki rolleri nedeni ile iki emmy ve iki altın küre ödülü kazanmış kadın oyuncu. broadway'de hatrı sayılır bir kariyere sahiptir. bunun karşılığında 1979'da american theatre hall of fame'e alındı.
geraldine sue page 1945'te chicago sanat enstitüsü'nden mezun olduktan sonra, herbert berghof collage ve new york city'deki american theatre wing'de oyunculuk eğitimi almıştır ,bunun peşine broadway ve sinema kariyerine başlamıştır. kariyeri boyunca bir çok dizi ve filmde rol alan sanatçı
bunun dışında hondo (1953), summer and smoke (1961), sweet bird of youth (1962), you're a big boy now (1966), pete 'n' tillie (1972), ınteriors(1978) filmleriyle oscar'a aday gösterildi.
geraldine sue page 13 haziran 1987 tarihinde manhattan'daki evinde kalp krizinden ölmüştür. öldüğü esnada neil simon tiyatrosun'da blithe spirit oyununda görev almaktaydı.

henry codman potter tarafından yönetilen senaryosu roland kibbee ve allan scott tarafından yazılan 1957 yılına ait çerezlik bir romantik komedi filmi filmin başrollerinde ise güzelller güzeli susan hayward ve karizma adam kirk douglas ve filmin komedi yanını sırtlayan paul stewart yer almaktadır filmin konusundan kısaca bahsedecek olursak :

amerikan ordusunun üst düzey generallerinden olan melville goodwin (kirk douglas) başkanın emri ile uluslar arası atom komisyonu başkanlığına aday gösterilir ama bunu canı sıkılan bir kişi daha vardır o da bu göreve babasının bir arkadaşı olan başka bir generalin gelmesini isteyen güzel ve inatçı medya patronu dottie peale (susan hayward). dottie'nin amacı ise melville'nin itibarını zedelemek ve onu toplum önünde küçük üşürmektir bu sebeple onu bir röpörtaj için long ısland'daki malikanesine davet eder amacı onu küçük düşürüp resimlerini çekmektir. ama dottie'nin bütün planları boşa gider son çare ise onu içirip sarhoş etmektir ama bu girişimde ise dottie sarhoş olur ve havuza düşer onu kurtaran melville ile aralarında romantik bir gece geçer....
bu olaydan sonra dottie melville ile evlenmek ister ama melville sadece işini düşünür ve ona yvette isimli bir casus kadınla kore savaşı sırasında yaşadığı ilişkiyi anlatır. bunun üzerine bu durumu avantaja çeviren dottie ise bunu dergisinde yayımlar fakat beklemediği şekilde halk ve başkan melvillenin yanında yer alır. ve halk dottie'yi prostesto ederken melville dottie'yi kolundan tutar ve arabasına götürür ve aşk yeniden başlar.

çıraklıktan yükseleceğim 56.seviyeye kadar kimse tutmasın beni geliyorum Allah Allah...

1917-1975 tarihleri arasında yaşamış olan efsanevi aktris. kızıl saçlı afet olarak bir döneme damga vurmuştur.
kariyerine 1930'ların sonunda model olarak başlamıştır. sonra gone with the wind filmindeki scarlett o'hara rolü için seçmeler girmiş fakat kazanamamıştır. daha sonraları birkaç filmde küçük roller aldıktan sonra, esas çıkışını the story of a woman(1947) yılındaki filminde yapmıştır orada ise alkolik bir kadını başarı ile canlandırmıştır. 1950'lerde ise tam anlamıyla bir starlığa yükselmiştir. bana göre ı'll cry tomorrow (1955) filmi ile oscar kazanması gerekliydi. ı'll cry tomorrow filminde canlandırdığı lillian roth karakterini başka bir boyuta taşımıştır. ama esas performansını oscarıda kazandığı ı want to live! (1958) filminde canlardırdığı barbara graham karakteri ile göstermiştir. diğer dikkat çeken performanslarıı ise my foolish heart (1949), back street(1961), valley of the dolls(1967) filmleridir.

the conqueror filmininde beraber oynadığı john wayne gibi radyosyana bağlı akciğer tümörü nedeniyle hayatını kaybetmiştir. bu tümörün sebebi ise oynadığı filmin çekimleri abd'nin utah çöllerinde yapılmıştır. bu çölde abd ordusu atom bombası denemeleri yapmaktaydı.

susan hayward'ın hollywood şöhret kaldırımı'nda kendisine ait bir yıldızı bulunmaktadır.

1907-1997 yılları arasında yaşamış. 10 kere oscara aday gösterilip 4 kere en iyi yönetmen dalında oscar kazanmış avusturalya kökenli amerikalı yönetmen. avrupa sineması etkisini sonuna kadar hollywood'ta kullanmış bununla birlikte efsaneler arasına adını yazdırmıştır. kariyerine kısa filmler ile başlasa da the seventh cross (1944) ile büyük bir çıkış yakalamıştır. esas patlaması ise high noon (1952) filmi ile gerçekleşmiş bu filmi ile oscar heykelciğinide kazanmıştır. filmde gary cooper şerif will kane karakterini öyle bir oynamıştır ki anlatılmaz. bir yıl sonra from here to eternity(1953) filmi ile 13 oscar adaylığından 8'ini kazanmıştır. benimde favori filmler listemin başlarında olan a man for all seasons (1966) filmi ile bence efsaneler adına yazdırmıştır ismini,bu film ile de bir çok dalda oscar kazanmıştır elbette. marlon brando, julie harris, brandon dewilde, montgomery clift, meryl streep gibi efsane sanatçılar ise ilk filmlerini fred zinnemann yönetmenliği altında çekmişlerdir yani lafın kısası fred zinnemann tarafından keşfedilmişlerdir. az bilinmesi üzüntü versede şahsi fikrimce en efsanevi yönetmenler arasında adı altın harfler ile yazmaktadır.
filmografisine gelecek olursak:


1936 redes
1942 kid glove killer
1942 eyes in the night
1944 the seventh cross
1946 little mister jim
1947 my brother talks to horses
1948 the search
1949 act of violence
1950 the men
1951 teresa
1952 high noon
1952 the member of the wedding
1953 from here to eternity
1955 oklahoma!
1957 a hatful of rain
1959 the nun's story
1960 the sundowners
1964 behold a pale horse
1966 a man for all seasons
1973 the day of the jackal
1977 julia
1982 five days one summer

ertem eğilmez'in 1965 ve 1970 yıllarında birebir aynı senaryo aynı replikler ile çektiği az bilinen bir yeşilçam şaheseri.
1965 yılı kadrosu: türkan şoray, cüneyt arkın, ekrem bora
1970 yılı kadrosu: hülya koçyiğit, göksel arsoy, ve ve ve yine ekrem bora

ama izlemek isterseniz 1965 yapımı olan daha güzeldir.

filmin konusuna gelecek olursak:

sokaklarda şarkı söylerken bir gazinocu tarafından keşfedilip sınıf atlayan bir şarkıcıyla, aşık olduğu piyano hocasının öyküsüdür kısaca ama daha derinlemesine inceleyecek olursak . sokaklarda ikinci sınıf meyhanelerde şarkı söyleyen bir sürtükken toplumsal sınıf atlayıp yani bir sürtükten hanımefendiye dönüşme hikayesi. ama bunlara rağmen kendisini adam eden kişiye değil de gerçekten aşık olduğu kişiye gitmesi öyküsüdür. filmin son sahnesinde anlarız ki gerçekten seven kişi sevdiği kişiye kötülük yapamıyordur. bu son sahnede ekrem bora'nın bir ağlama sahnesi vardır ki değme aktörler yapamaz. bu konu ile ilgili ot dergisinden;

ertem eğilmez, sürtük filminde ekrem bora'ya o kadar ilginç bir kötü adam rolü oynatır ki, ekrem bora, sanki o filmde fransız bir kötü adamdır. ahmet tarık tekçe'yi bıçaklamak isteyen, erol taş'ın kafasında odun kıran ve tecavüzcü coşkun, daha mahalleden geçerken kapılarını pencerelerini kapatan seyirci kadınlar, belki de ilk kez bir kötü adama aşık olurlar


benim şahsi fikrim bu filmde gerçekten aşık olunacak kişi filmin ikinci adamıdır.

son sahneyi izlemek için:
https://www.youtube.com/watch?v=EPyBcaN9a1k&ab_channel=ARZUF%C4%B0LM

dariush mehrjui'nin yönetmenliğini yaptığı 1969 yılına ait iran sınamasının şaheserlerinden. gulam hüseyin saedi'nin 1964 yılında yayımlanan bayel ağıtçıları kitabında bulunan bir hikayeden yola çıkan film izleyicilere dönüşümü değişik bir yol ile anlatmaktadır.

mehrjui şah yönetiminden destek alarak çektiği bu filmin sonradan yasaklanması ile yıllar öncesini anlatıyoruz açıklaması ile tekrar vizyona sokmuştur. uluslararası bir festivalde gösterilen ilk iran filmi olma özelliği de taşır.

film sizi köyde insanların birbirine derin bakışları ile karşılar sonra acı acı duyulan çıngırak sesi filmin kara bir noktaya gideceğinin habercisi gibi beynimizde çalar durur. filmde olayların yaşandığı köy, fakir bir köydür. ancak odağa alınan konu asla fakirlik değil sadece ve sadece insandır. filmde sık sık haydutların (bolouri) adı geçer. ama köy halkı, onlara karşı sürekli bir savaş halinde tek vücut olup alt etmeye uğraşırlar. buna rağmen filmi izlerken toplumun esas probleminin fakirlik ve cehalet olduğunun hissederiz. bu cehalet içerisinde hassan karakterinin acı dolu dönüşümü ve tertemiz delirmesi bizlere aktarılır. hassan köyün tek inek sahibi kişisidir. ineğini bir evlat gibi sever besler büyütür, geceleri kalkıp onunla konuşur. hassan'ın köyden kasaba'ya gittiği bir gün ineği ölür hassan'ın ineğine bağlılığını bilen köylüler yalan söyleyerek ineğin kayboldu derler ve birisini aramaya gönderdiklerini söylerler gelen kişi ineğin kuyuya düştüğünü söyler ve köylüler boş kuyuyu kaptırlar. fakat hassan köylülere inanmaz ve yavaş yavaş kendisini ölen ineği yerine koyarak ona dönüşmeye başlar. son sahnede hassan'ın hasteneye götürülürken olan sekanslarda boğazınız düğüm düğüm olur.

film içerisinde olan tasvirler sade ve basittir köyün anlatımı haydutlara karşı tek vücut oluşları ve çoğu sahnedde bizi karşılayan köy meydanında bulunan havuz.

hassan rolünde oynayan ezzatolah entezami öyle bir oynamıştır ki amerikada olmuş olsaydı bu filmde olan performansına oscar verilmişti.

gulam hüseyin saedi'nin yazdığı devrimden önceki iran'da bayel isimli geçen 8 farklı hikayeyi tüm duygusallığı ile aktaran 1964 yılına ait bir kitaptır. daryuş mehrcui bu kitapta olan 4. hikayeyi 1969 yılında gaav ismi ile beyazperdeye aktarmıştır. kitabı okurken yoksul köylülerin günlük yaşantılarını sevinçlerini hüzünlerini iç buhranlarını en sert ve olabildiğince yalın bir şekilde hissedeceksiniz yazar bunu öyle bir vurgulamıştır ki....
kitapta ramazan'ın annesinin ölümünden sonra yaşadığı değişimi ve toplumdan uzaklaşarak kaybolmasını...
hasan'ın ineği öldükten sonra kendini o ineğin yerine koyup ona dönüşmesini.....
kitapta ismi bilinen tek çocuk olan moserha'nın yanlışlıklar ve hırslar yüzünden tam bir toplum canavarına dönüşmesini....
geceleri boş batıl inanışlar ile geceleri damlara türbe suları serpen adı olmayan kadınlar....
son bölümde köyün iyi kalpli islam'ının başına gelenler insanı derinden yaralar kısacası okunmaya son derece değer bir kitaptır.

Türk televizyonların değişik işlerindendir. Alişan ve yeşim büber oynar başrollerde. Selim isimli kişilere tilki lakabı takma huyumu başlatan dizidir.

Türk televizyonlarının ilk entrika mentrikalı dizisiydi. Sanem çelik ve ece uslu gibi iki güzellik abidesi oynardı. Yasemin isimli esmer kızlardan korkuyorsam sebebi bu dizidir.

Son çocukluk ilk ergenlik dönemlerimin aşkı olan, vahşi güzel pembe dizisindeki milagros karakteri ile türkiyede tanınan güzellik abidesi şarkıcı ve oyuncu.

kendisini de şahsen tanıdığım İlhan Deliktaş'ın kafka oteli ktabı.

1998 yılında kaybettiğimiz mükemmel müzisyen ve insan Grup vitaminin kurucusu ve aklımıza kazınan o efsanevi şarkıların bestecisi.

90'lar sevenlerin aşina olduğu isveçli pop-dans müzikleri yapan grup. happy nation, beatiful lifeve all that she wants şarkıları pek bi şükaladır.

yeni bir yazar kişisidir hoş gelmiştir.

yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan'ın yaptığı senaryosunu ebru ceylan ve Akın Aksu'nun birlite yazdığı baş rollerinde doğu demirkol, murat cemcir ve bennu yıldırımların oynadığı dram türündeki film.